31 Temmuz 2013 Çarşamba

The Impossible




Kategori: Film Gösterileri

santralistanbul
Tarihler: 02 Ağustos 2013 Cuma ~ 02 Ağustos 2013 Cuma
21:30

Adres: Eski Silahtarağa Elektrik Santralı Kazım Karabekir Cad. No: 2 34060 Eyüp İstanbul
Ücret: Yemekli Sinema - 45.00 TL Sinema - 20.00 TL

Nereden Alınır: Biletix Çağrı Merkezi: 0216 556 98 00 Biletix Satış Noktaları, www.biletix.com, mekan gişe
Telefon: 0212 311 78 78 / 78 09



GÖRSELLER     FRAGMAN


santralistanbul bir geleneğe hazırlanıyor. Açıkhava Sinema Keyfi santralistanbul’da...

Haliç’in kıyısında, 118 dönüm yeşil alanda kurulu, kentin her bölgesinden rahatlıkla ulaşılabilecek kültür, sanat ve eğitimin iç içe olduğu Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampüsü’nde açık havada sinema keyfi başlıyor...

İstanbul’daki kültür hayatının en önemli etkinlik merkezlerinden biri niteliğindeki kampüs 10 Temmuz – 14 Eylül tarihleri arasında açık hava sinema gösterimlerine ev sahipliği yapacak.

Şezlong veya minderlerinize uzanarak, isterseniz seans dan önce Lokma Santral’de size özel hazırlanmış sinema menünüzü yedikten sonra izleme keyfi...

Film: The Impossible: Kıyamet Günü
Türü: Dram / Aksiyon
Oyuncular: Naomi Watts, Ewan McGregor, Geraldine Chaplin
Yönetmen: Juan Antonio Bayona
Özet: Juan Antonio Bayona'nın yönetmenliğini yaptığı "The Impossible"da Ewan Mcgregor,Naomi Watts rol alıyor. Maria ve Henry 3 çocuklarıyla birlikte kış tatillerini geçirmek için Tayland'a giderler. Bu tropik cennete birkaç gün keyifli vakit geçirmek isteyen aile, 25 Aralık gecesi düzenlenen Christmas partisine gider ve bolca eğlenirler. Ertesi sabah havuz keyfi yaptıkları sırada korkunç bir gürültüyle ortalık sarsılmaya başlar. Maria ve Henry korku içinde dona kaldıklarında, otelin duvarları üzerinden dev dalgalar da üzerlerine doğru hızla gelmektedir...       

- Etkinlik mekanına dışarıdan yiyecek ve içecekle girilmesi, lazer, profesyonel fotoğraf makinası ve kamera kaydedicilerin sokulması yasaktır.
- Yemekli Sinema bileti sahiplerine yemek servisi Lokma Santral'de yapılmaktadır ve servis için 0 212 427 1889 numaralı telefondan rezervasyon yapılması gerekmektedir
.

Piraye

Canan Tan, bir ilk romanla okurlarının karşısına çıkıyor: "Piraye".

Genç ve güzel Piraye adını Nazım Hikmet’in eşinden almıştır. Genç kızın babasıdır Piraye ismine tutkun olan diğer kızı da babanın Nazım Hikmet hayranlığından payını alır: Hatice. Babanın açıklaması ilginçtir ki bu açıklama romanın temalarından birini de oluşturacaktır: "Piraye, Nazım Hikmet’in karısı. Tam adı Hatica Piraye’dir. Nazım Hikmet’in onun için yazdığı şiirler ve mektuplar, edebiyatımızın gerçek yüz aklarıdır."

Piraye’nin babasının bu açıklaması karşısında ilk tepkisi şaşkınlıktır: "(...) Babam elinden kitap düşmeyen, aydın bir insandı. Ama onun, kızlarına bir şairin -hem de yasaklı bir şairin- karısının adını verecek kadar edebiyat tutkunu olduğunu yeni keşfediyordum."
Piraye’nin doğduğu günden bu yana içinde taşıdığı edebiyat ve şiir tohumları hayatının bir bölümünde ilişkilerine de yansıyacaktır.

Roman, genç bir kızın aile, okul, aşk ve evlilik yaşantısına odaklanan ilginç bir biyografi özelliğine sahip yazar, yarattığı kadın kahramanın yaşantısına bir ’kadın duyarlılığı’ ile yaklaşıyor. Romanın ilk sayfalarında idealleri olan genç bir kız olarak tanıştığımız Piraye, sayfalar ilerledikçe ilişkilerin farklı boyutlarını yaşayacak, aşk duygusunun karşılığını kendi hayatına yerleştirmeye çalışacaktır.

"Piraye" romanını bir ’dram’ haline getiren ise genç kızın evlilik ve evlilik sonrası
yaşantısı olacaktır Piraye, üniversite öğreniminin hemen ardından Diyarbakır’a gelin gidecektir.

"Piraye"yi yakın çevrenizde aramayın sakın," diyor Canan Tan. "Hem onun, hem de romandaki diğer karakterlerin hayal ürünü olduklarını belirtmeme, bilmem gerek var mı? Ama uzak şehirdeki şarkının nihavent olduğunu söyleyen Nazım Hikmet ve
"Gözlerin hani?" diye soran Ahmed Arif gerçek."

Roman, yazarın kendi hayatından da belli belirsiz izler taşıyor okuruna.

Franz Liszt

 

Franz Liszt (d. 22 Ekim 1811, Macaristan - ö. 31 Temmuz 1886, Bayreuth, Almanya). Müzisyen, besteci, piyanist, orkestra şefi, müzik öğretmeni. 19. yüzyılın en önemli piyanistlerinden birisi, senfonik şiir tarzının yaratıcısı olan bestecidir

Yaşamı

22 Ekim 1811'de Macaristan'ın Doborján (Raiding) kentinde doğan küçük Putzi (Franz Liszt), ilk piyano derslerini onun müzik dehasını keşfeden babasından aldı. Macar soyluları 6 yıl boyunca bu çocuk dahiye maddi destek sağlamayı kabul edince küçük yaşta babası ile Viyana’ya giderek Antonio Salieri’den ve Ludwig van Beethoven’in öğrencilerinden Karl Czerny’den dersler aldı. 12 yaşına geldiğinde dinleyicilerin, diğer müzisyenlerin ve kralların takdirini toplayan bir konser piyanisti olmuştu. Konservatura girmek için geldiği Paris’te, yabancı olduğu gerekçesiyle okula alınmadıysa da özel ders alarak teori ve beste çalıştı; ilk ve tek operası Don Sache’yi ve çeşitli piyano eserlerini besteledi. 1834’de babasını kaybettikten sonra henüz 15 yaşında iken piyano dersleri vererek annesinin geçimini sağlamaya çalışan Liszt, müziğe ilgisini kaybetmeye ve bu mesleğin anlamını sorgulamaya başladı. Kendisini edebiyat ve dini konulara kaptıran Liszt’in bu ilgilerinin etkisi hayatına ve eserlerine yansıdı. 1830 Devrimi ile yeniden sanata ve hayata dönmeye karar verdi. Asla bitiremeyeceği Devrim Senfonisi’ni yazmaya başladı. Besteciliğinin öne çıktığı bu dönemde Alphonse de Lamartine’in şiirlerini solo piyano için besteledi. Hector Berlioz ile tanıştı. 1832’de kemancı Niccolo Paganini’yi dinlemesi, yeniden virtüözlüğe ilgi duymasına neden oldu.; Pagani’nin La Campanella’sı üzerine bir fantezi yazdı. 1833’de Berlioz’un Fantastik senfonisini piyanoya uyarlamayı başardı. Paris günlerinde o sıralar Polonya'dan gelmiş olan Chopin'in yeteneğini duyup onu kendine rakip olarak düşündüyse de sonraları çok iyi arkadaş oldular.
Fırtınalı bir ilişki yaşadığı Agoult Kontesi Marie ile 1834’de tanıştı. Kocasını terk eden kontes ile İsviçre ve İtalya’da yaşadılar, 3 çocukları oldu.Daha sonraları çok yakın arkadaşlık kurduğuı ünlü opera yazarı Wagner'le arkadaşlık kurdu.3 çocuğundan biri olan Cosima evli olmasına rağmen babası yaşındaki ve babasının çok iyi bir arkadaşı olan Wagner'le yasak aşk yaşaması iki arkadaşın arasını açtı. 1835’deki İsviçre seyahati sırasında piyanist Sigismond Thalberg’in Paris’teki başarılarını duyunca Piyanonun Kralıününü pekiştirmek için bir piyano düellosu yapmak üzere Paris’e gitti. Daha sonra piyano resitali kavramını geliştiren Liszt, büyük bir konser turuna çıktı, hayır dernekleri yararına konserler verdi, her yerde ilgiyle karşılandı. Konserleri sayesinde küçük yaşta kaybettiği ülkesin Macaristan’daki sel felaketinde hayatını kaybedenlere bağışlamak üzere büyük bir gelir elde etti ve Bonn’da yapılması planlanan Beethoven anıtının maliyetini üstlendi. 1840-1847 arasında çıktığı turnede İrlanda’dan Türkiye’e, Portekiz’den Rusya’ya kadar pek çok yeri dolaştı. 18 Haziran 1847'de Padişah Abdülmecit'e Dolmabahçe Sarayı'nda bir konser verdi.
1844’te ününün doruğunda iken manik-depresif eşi Marie d'Agoult ile evliliğini bitirdi; Kiev’de tanıştığı çarın yardımcısının karısı Prenses Carolyne Sayn-Wittgenstein ile birlikte oldu ve sahne konserlerine son verdi.
Liszt, konser piyanisti kariyerine son verdikten sonra, 1848’de Weimar’da orkestra şefliğine başladı ve kenti, Avrupa kültürünün buluşma merkezi haline getirdi. Bu görevi sayesinde Verdi, Wagner ve Berlioz’un yeni operalarını yönetti. Aynı dönemde en önemli eserlerini besteledi, genç piyanistlere ders vererek Altenberg Kartalları diye anılan yeni bir piyanist kuşağı yetiştirdi. 1858’de, muhafazakarların kendisinin ve öğrencilerinin yapıtlarına yoğun eleştirileri üzerine görevinden ayrıldı.
1861-1869 yılları arasında daha çok Roma’da yaşadı ve ve dini kitaplar yazdı, rahiplik dersleri aldı ve onur rahibi oldu. 1870’den sonra ise Roma, Weimar ve Budapeşte arasında seyahat ederek ömrünün sonuna kadar öğretmenlik ve piyanistliği sürdürdü. Budapeşte Müzik Okulu’nu kurarak ilk başkanı oldu. 31 Temmuz1886’da, bir festival nedeniyle bulunduğu Bayreuth'ta zatüreye yakalanarak hayatını kaybetti.

Ölümü

Liszt'e 5 Aralık 1849 yılında bir suikast girişimi oldu. Evinden çıkarken bıçaklandı. Bir süre hastane yattıktan sonra eski sağlığına kavuştu. 10 Ocak 1850 tarihinde yeniden suikast girişiminde bulunuldu. Ancak Liszt'in koruyanları tarafından engellendi. 20 Mayıs 1886 yılında birileri tarafından ölüm tehditi aldı. Tehditten sonra güvenliğini arttırdı ve vasiyet yazdırdı. 31 Temmuz 1886'da evinde öldü. Budapeşte’de gömülmeyi vasiyet etmiş olmasına rağmen Bayreuth’a gömüldü. Zature hastalığından öldüğü süsü verildi. Ancak daha sonra öldürüldüğünü ve katilin ortadan kaybolduğu açıklandı. Katil hiçbir zaman ele geçemedi.
Sürekli öldürülmeye çalışılmasının sebebi bilinmemektedir. Ancak Liszt'in yasadışı işlerde bulunduğu iddiaları vardır. Liszt yaşarken kendisine yapılan öldürme girişimlerini kendisini kıskananların yaptığını söylemiştir.

30 Temmuz 2013 Salı

The Frozen Ground (Karanlık Cinayetler)


The Frozen Ground


Türü: Gerilim


Yönetmen: Scott Walker


Senaryo: Scott Walker.
Yapımcılar: Mark Ordesky, Jane Fleming, Randall Emmett, Curtis Jackson, Remington Chase, Jeff Rice.
Görüntü Yönetmeni: Patrick Murguia.
Müzik: Lorne Balfe.
Oyuncular: : Nicolas Cage, John Cusack, Vanessa Hudgens, Radha Mitchell.
Dağıtım: Tiglon Film.



Vizyon Tarihi: 26 Temmuz 2013
Nicolas Cage ve John Cusack “Con Air”den 16 yıl sonra tekrar bir araya geliyor!
“Se7en” tarzı gerilim filmlerinin izinden giden “Karanlık Cinayetler / Frozen Ground” 17 kadını kaçırıp öldürmek suçundan 461 yıl hapse mahkum edilen Amerika’nın en azılı serili katillerinden biri olan Robert Hansen’ın gerçek hikayesinden yola çıkıyor.
Emekliliğine haftalar kalmış dedektif Jack Halcombe son iki yılda 8 kadının benzer şekilde ortadan kaybolmasının ardında bir seri katil olduğundan şüphelenmektedir. Ancak ortada tek sağlam bir ipucu bile yoktur. Fakat bir gün Cindy isimli genç bir kız arkasında iz bırakmayan katilin elinden son anda kurtulmayı başarır. Dedektif Jack, Cindy ile görüşüp kanıtlar toplamaya çalışmaktadır katil ise Cindy’nin peşindedir. Katili yakalamak için her türlü tehlikeyi göze alan Jack kendini zamana karşı bir yarışın içinde bulur.
Filmin başrollerinde ünlü aktörler Nicolas Cage ve John Cusack’e Hollywood’un yeni gözdesi Vanessa Hudgens eşlik ediyor.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Robert Schumann

Robert Schumann (d. 8 Haziran 1810, Zwickau, Almanya - 29 Temmuz 1856, Endenich, Bonn, Almanya ) Almanya’daki Romantik hareketin öncülerinden birisi olan Alman besteci ve müzik eleştirmendir.

Yaşamı

8 Haziran 1810’da Almanya’nın Zwickau kentinde doğan Robert Schumann, kitap satıcısı Friedrich August Schumann ile Johanna Christiane Schnabel’in beş çocuğundan en gencidir. Gençliğinde babasının kitaplığındaki Lord Byron ve Sir Walter Scott’un romantik hikâyelerini okuyan Robert, şair olmayı hayal ederdi. Müziğe de yeteneği olan Robert, küçük yaşta piyano dersleri aldı ve babasının teşviğiyle küçük parçalar bestelemeye başladı. Edebiyat ve müzik, Schumann için sanatsal yaratıcılığının ortaya koymada kullanabileceği iki ayrı araçtı ve ileriki yıllarda piyano çalma olanağını yitirince yeteneklerinin çift yönlü gelişmesinin büyük faydasını gördü.
Schumann, 1826’da babasının ölümünden sonra şiir yerine müziğe ağırlık vermeye karar verdiyse de annesi onun ticarete yönelmesini istiyordu. 1831’de annesinin ısrarıyla hukuk öğrenimi için Leipzig’e gitti fakat orada zamanını müzik, edebiyat ve çeşitli sosyal faaliyetlerle geçirdi. Piyano dersleri aldı ve besteler yaptı. Zamanla annesini hukuk değil, piyanist olarak kariyer yapması konusunda ikna etti. Piyano öğretmeni Friedrich Wieck’in ailesinin Leipzig’deki evine taşındı ve yoğun bir çalışma sonucu piyanoda virtüöz seviyesine ulaştı. 1832’ye kadar önemli piyano eserlerinin bir kısmını yazdı. Fakat kısa bir süre sonra ellerindeki bir sakatlık sonucu piyano çalamaz oldu. İddialara göre elindeki problem, parmaklarını güçlendirmek için kullandığı bir makineden kaynaklanmıştı; başka bir iddiaya göre frengili bir yaranın iyileşmesi için uygulanan tedavinin sonucuydu. Sağ elinin orta parmağını kullanamaz olunca besteci-piyanist yerine besteci-eleştirmen kimliğine büründü ve kararlılıkla beste yapmayı sürdürdü.
1834’de, 19.yy’ın en önemlilerindne birisi haline gelecek bir müzik gazetesi çıkardı (Neue Zeitschrift für Musik) 10 yıl boyunca gazetenin editörlüğünü ve baş yazarlığını yaptı. Çağdaşları Frederick Chopin, Hector Berlioz, genç Johannes Brahms ve Franz Schubert’i tanımak için büyük gayret sarfetti. Eleştirilerini zaman zaman Eusebius ve Florestan gibi takma adlarla yayınladı. Bu iki isim onun içinde taşıdığı biri dalgın, hülyalı, diğeri ise coşkun, ateşli iki farklı karakteri yansıtıyordu. Bu ikili ruh, sadece yazılarında değil, bestelerine de ortaya çıkıyordu.
Gönül ilişkileri Schumann’ın hayatında önemli bir yer oynadı. En büyük aşkı, Friedrich Wieck’in kızı Clara idi. Clara çok yetenekli bir besteci idi. Friedrich Wieck, gençleri birbirinden ayırmak için elinden geleni yaptı. 1837’de sözlenseler de uzun süre bir araya gelemediler ve Robert Schumann, bu yüzden çok acı çekti. 1838-1839 yıllarında Clara’nın çalması için çok başarılı bir piyano eseri besteledi (C Major Arabesk, Op. 18). 1840’da yasal engelleri aşarak evlendiler. Evlilikten sonra Schuman, şarkılar bestelemeye başladı. 140 şarkı (lied) besteleyen Schumann, bu türün en güzel örneklerini verdi. Bu türdeki eserlerinin en ünlüsü Dichterliebe ‘dir. Bir piyanist-besteci olan Schumann, şarkılarındaki duyugunun anlatımında piyanoya büyük rol verdi.
1840’a kadar enstrümental müziğin vokal müzikten daha üstün olduğunu savunan Schumann’ın, fikir değiştirererek vokal eserler bestelemeye başlamasının arkasında Dichterliebe’nin şairi Heinrich Heine’a duyduğu hayranlık ve gün ışığına çıkardığı besteci Schubert’in eserlerini onun şarkılarından etkilenmesi vardır. Ayrıca Clara’ya söylemek istediklerini şarkılarla doğrudan söyleyebilmek için şarkı bestelmeyi seçmiştir. Ancak piyano alanındaki yeteneği ile besteciliğini birleştirerek insan sesi ile piyanonun eşit önemde olduğu eserler besteledi. Bu yaklaşım, Schumann’ın lied türüne en büyük katkısı oldu.
Schumann, 1850’de Dusseldorf şehri müzik direktörlüğü pozisyonuna getirildi, ancak 1854’te gençliğinden beri zaman zaman ortaya çıkan; son yıllarda ise ilerleyen ruhsal hastalığı nedeniyle görevinden alındı. Delirmekten her zaman korkmuş olan Schumann’ın bu korkusu halüsinasyonlarının artması sonucu iyice büyüdü ve sonuda 1854’te bir intihar girişiminde bulundu. Başarısız olan bu girişimden sonra bir akıl hastanesine yatırıldı ve 29 Temmuz 1856’da orada öldü.

28 Temmuz 2013 Pazar

Johann Sebastian Bach

Johann Sebastian Bach (21 Mart 1685 - 28 Temmuz 1750) dünyaca ünlü Alman barok müzik bestecisi ve orgcudur.

Hayatı

Bach ailesi

Hemen hemen bütün bireyleri müzisyen olarak yetişmiş ve yüzyıllarca sürmüş uzun bir sülâlenin en yüksek doruğunu oluşturan Johann Sebastian Bach’ı yalnızca soyadı ile “Bach” olarak anabiliriz. Çünkü bu kocaman ailenin öteki üyeleriyle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir sanatçı olmuştur. Bach ve ailesi 16. ve 17. yüzyıllar boyunca hep müzisyenler yetiştirmişlerdir. Sanki dedelerden torunlara dek bütün aile bireyleri birbirine müzik ile bağlanmıştı diyebiliriz.
Bach ailesinin bilinen en eski bireyi Veit Bach 1555’de doğup 1619’da ölmüştür. Fırıncı ve değirmenci idi. Gotha yakınlarındaki Wechmar köyündendir. Bir aralık Macaristan’a gitmiş fakat oradaki Katolikler arasında kendi Protestanlığından dolayı tedirgin olarak yine köyü Wechmar’a dönmüştür. “Cytringen” denen küçük bir lavta çalardı.
Veit Bach’ın oğlu Hans Bach, aşağı – yukarı 1580’de doğup 1626’da vebaya tutularak ölmüştür. Halıcı ustasıydı. Aynı zamanda köy çalgıcılığı yapardı. Şen, neşeli bir adamdı. Bunun oğullarından biri, Christoph Bach (1613-1661) Erfurt ile Arnstadt’da müzisyendi. Hans’ın ikiz oğullarından Johann Ambrosius (1645-1695) Erfurt ile Eisenach’da kemancıydı. Johan Sebastian Bach ise Johan Ambrosius’un oğludur. Bach ailesi o kadar çok müzisyen yetiştirmiştir ki “Bach” demek sanki müzisyen demek olmuştu. Bach ailesi aralarında sık sık toplanır ve müzik toplantıları yaparlardı. Bu toplantılara Bach ailesinden 120 kadar birey geldiği olurdu.

Eisenach (1685-1695), Ohrdruf (1695-1700) ve Lüneburg (1700-1702) yılları

Johann Sebastian Bach, 21 Mart 1685’de doğdu, dokuz yaşındayken annesini, on yaşındayken de babasını kaybetti. Bunun üzerine abisi olan Orgcu Johann Christoph Bach, öksüz kalan kardeşini büyütme görevini üstlendi. Johann S.Bach, Lüneburg’daki Mattehaus Kilisesi'ne soprano olarak girdiğinde henüz 15 yaşındaydı. O sırada besteci Georg Böhm Lüneburg’da Johannes Kilisesi'nin orgculuğunu yapıyordu. J.S.Bach bu ustadan çok yararlandı. Bach’ın org için yazdığı ilk eserlerde Böhm’ün etkileri görülür.
J.S.Bach bilgisini arttırmaya o kadar hevesliydi ki Lüneburg’da bulduğu olanaklarla yetinemeyerek büyük bestecilerin eserlerini dinlemek için Hamburg’a kadar yürüyerek yolculuk yapmayı göze aldı ve orada Brunckhorst’un yönettiği saray müzisyenlerini dinleyerek sanat gereksinimini karşılamaya çalıştı.

Weimar (1703), Arnstadt (1703-1707), Mühlhausen (1707-1708)

Bach’ın üstlendiği ilk ciddi görev Saksonya-Weimar dükünün orkestrasında kemancılık görevidir. Bu orkestradaki müzisyenler Macar kıyafetleri giyerlerdi. Elbet Bach’da öyle yaptı. Bu görevinden aynı yıl çıktı ve Arnstadt’da orgcu oldu. Bu görevde orgu kendi kişisel biçimine göre çalışı kilise yönetiminin hoşuna gitmiyordu ve “Cemaati şaşkına döndürüyorsunuz” şeklinde eleştiriler alıyordu. 1705/1706’da, tanınmış orgcu Bextehude’yi dinlemek ve her türlü müzik etkinliklerinden haberdar olmak için Lübeck’e gitti. Ancak bu yolculuğunda izin süresini geçirdiği için Arnstadt’daki efendiler onu şiddetle kınadılar. Bununla birlikte belki de dehasını biraz sezmiş olduklarından pek ileri varmayı göze alamadılar.
Oysa Bach 1707’de onları yüzüstü bırakıp Mühlhausen’deki Blasius kilisesinin orgculuğunu yapmak için Arnstadt’ı terk etti ve burada kaldığı sıralarda kendi akrabası olan Maria Barbara ile evlendi.

Weimar (1708–1717)

Bach 1708 yılında Weimar sarayı orgculuğu ile oda müzikçiliği görevine, 1714’de saray orkestrasının birinci kemancılığına atandı. O yıllarda başkemancılar ya da Klavsenciler  orkestrayı yönetirdi.
1714’de usta bir orgcu olarak açılıp birçok kente gitti ve bu yolculuk sırasında Prusya’nın Kassel kentinde bir dinleti verirken bir eserinin pedal melodisini olağan üstü çaldığından dinletide bulunan ve bir süre İsveç kralı olan Hessen dükü Friedrich kendinden geçercesine coşarak parmağındaki değerli yüzüğü çıkarıp Bach’a hediye etmiştir.
Bach Weimar’da iken Marchland adında Paris’li bir usta orgcu ve klavsenci Almanya’da bir dizi dinletiler veriyordu. Bu kişi fazlaca övünen ve parlak çalmak haricinde yüzeysel bir çalış biçimi olan biriydi. Dresden’de saraylılar önünde bir klavsen dinletisi vererek o denli büyük başarı kazanmıştı ki yüksek bir ücretle sarayda tutulması istenmişti. Saray görevlilerinden Volumier adında bir Belçikalı Bach’ın üstünlüğüne inandığından Parisli ustayla boy ölçüşmek üzere Bach’ı çağırttı. İki usta arasında yarışma yapılacağı halka duyuruldu. Fakat Bach yarışma yerine geldiğinde rakibi Marchand’ı orada göremedi. Çünkü adamcağız başına gelecekleri önceden değerlendirip kaçmıştı! Bu olaydan sonra Bach’ın onuru ve ünü bir kat arttı. Ama kendisi her türlü gösteriş eğiliminden uzak, alçak gönüllü bir insan olduğundan dolayı bu olaya önem vermedi. Hatta bu olaydan söz ederek kendisini kışkırtmaya çalışanlar olduğunda Bach hemen sözü başka konuya kaydırır, Marchand olayını kapatırdı.
Bach 1717’de Samuel Drese’den açılan Weimar sarayı kapel ustalığına kendisinin getirilmeyişine çok sinirlendi ve öfkesini o kadar şiddetle açığa vurdu ki Weimar dükü onu dört hafta hapsetti.

Keman için solo sonat BWV 1001, Adagio

Köthen (1717-1723)

Bundan sonra Bach yine 1727 yılında Anhalt dükü Leopold’un Köthen’deki sarayında oda müziği şefi oldu. Köthen’de org bulunmadığı gibi koro da yoktu. Yalnız orkestra ile oda müziği grupları vardı. Bundan dolayı Bach yalnız orkestra ve oda müziği eserleri bestelemeye başladı. Zaten yaşamı boyunca aldığı çeşitli görevler hep onun müzik yaratıcılığını etkilemiş ve kendisi hangi görevde bulunuyorsa orada eline geçen olanaklara göre eserler bestelemiştir. İşte Bach’ın en önemli eserleri arasında kabul edilen Brandenburg Konçertoları bu sıralarda yazılmış eserledir.
Bach, Georg Friedrich Händeli çok beğeniyor ve onunla buluşmayı çok istiyordu. Ama bu iki büyük Alman ustanın bir araya gelmeleri kaderlerinde yokmuş. 1719’da Händel, Londra’daki Haymarket Operası için eserler yazmak üzere Almanya ve İtalya’yı dolaşmaya çıkmıştı. Bach bu dolaşmalar sırasında Händel’in Halle’ye uğradığını haber alınca sadece onu görmek için Halle’ye gitti. Fakat Bach oraya ulaştığında Händel’in kentten ayrıldığını öğrendi ve boş boş dönmek zorunda kaldı.
(Händel 1729’da yeniden Halle’ye gelmişti. Fakat Bach o sıralarda yolculuğa çıkamayacak kadar hasta olduğundan dolayı en büyük oğluyla bir haber gönderdi ve Händel’i Leipzig’ davet etti. Fakat ne yazık ki Händel bu davete uyamadı. Händel’in son yolculuğu Bach’ın ölümüyle sonuçlanan 1750 yılına rastlar.)
1720’de Köthen dükü Bach ile birlikte Karlsbad’da dek bir yolculuk yaptı ve bu yolculuktan geri döndüklerinde Bach karısının ölmüş ve toprağa verilmiş olduğunu öğrendi.
Artık Köthen’de kalmak istemiyordu çünkü o güne dek müziğe büyük önem ve Bach’a derin bir saygı basleyen dük 1721’de Anhalt-Bernburg soyundan genç bir prensesle evlenmiş ve Bach’In söylediğine göre bu prenses kocasını müzikten uzaklaştırmış ve başka konulara yöneltmişti. Bundan dolayı Bach Köthen’de sıkılmaya başladı.
Bunula birlikte karısının ölümünden bir buçuk yıl kadar sonra ve dükün evlenmesinden bir hafta önce değerli bir şarkıcı olan ve henüz 20 yaşında olan Anna Magdelena Wülcken ile evlenmişti. Bach’ın Köthen’den ayrılışının yalnızca dükün müziğe olan ilgisizliği değildi. Köthen halkının çoğu Kalvin’ci olduğundan kentteki en iyi okul da Kalvin’ci okulu idi. Bach Luther’ci olduğundan dolayı 1en büyüğü 12 yaşında olan çocuklarını Kalvin’ciler okuluna göndermek istemiyordu.

Leipzig (1723-1750)

Leipzig’deki Thomas Okulu ve kilisesinin kantoru ya da başka bir deyişle koro şefi ve öğretmeni olan Johann Kuhnau 1722’de öldü. Açılan kantorluk için başvuran altı kişi arasında Georg Philipp Telemann kilise yönetim kurulunca ötekilere yeğlenerek oybirliği ile seçildi. Fakat Telemann bu görevi kabul etmedi. O zaman Bach’ın adı ileri sürüldü. Ama kurul ölen Kuhnau’nun öğrencilerinden Cristoph Gaupner’in atanmasını uygun gördü. Gaupner, Darmstadt dükünün sarayında müzik yöneticisiydi. Dük onun ayrılmasına kesinlikle izin vermeyince Thomas kilisesi ile okulun arasında bir yarışma yapıldı. Bu yarışmada Bach başarı gösterdiyse de yönetim kurulu Gaupner’den ümidi kesmediğinden birkaç ay daha beklemeyi yeğledi. Sonunda Gaupner’den kesin ret yanıtı geldi. Bunun üzerine kurul “en iyi müzisyenleri elde etmeye olanak bulamadığından dolayı orta nitelikli müzisyenlerden seçmek zorunda kaldığını” belirterek Bach’ın atanmasını onayladı..
Oysa Bach da Thomas kilisesinin kantorluğuna pek teşne değildi. Dostlarından Georg Erdmann’a yazdığı bir mektupta, daha yüksek bir konumu olan kapel ustalığından kantorluğa geçmenin pek hoş bir şey olmadığını yazıyor. Bu konuda etken olan neden çocuklarının öğrenimiydi.
Bach’ın Thomas kilisesi kantorluğuna atanması sırasında bu kilise yangında yanmış olan eski St. Bonifaz kilisesinin yerine yapılmış yeni bir yapı idi. Elbet orgu da yeniydi. (Şu anda yaklaşık 300 yıllık olan bu org kullanılmamaktadır. Yalnız bazı parçaları anı olarak saklanmaktadır.)
St. Bonifaz okulu 1212 yılında kurulmuştu. Bu okulun yönetimi 1543’de kent yönetim kuruluna geçmiştir. Bach’ın kantorluğa atanması sırasında yönetim kurulu, rektör, rektör yardımcısı kantor ile beş kişiden oluşuyordu. Rektör ile kantorun konutları okul içindeydi. Kantor dört sınıfın öğrencisi ile ilgilenirdi. Bu dört sınıfta 55 öğrenci vardı.
Bach Thomas Okulu’ndaki öğrencilere Perşembe dışında her gün toplu olarak koro dersi verirdi. Perşembe günü ise öğrenciyle birlikte kiliseye giderdi.
Leipzig’deki kiliselerin koridorlarına Thomas Okulu koro sağlardı. Bundan başka Thomas ile Nikolai kiliselerinde orkestra eşlikli dinleti geleneği vardı. Her iki kilisenin birer orgcusu bulunuyordu. Thomas kilisesindeki koro ve orkestrası kantor yönetirdi. Olağan Pazar günleri mutlaka iki kiliseden birinde kantat seslendirilirdi.
Bach kantorluk görevinden başka bir de Thomas Okulu’nun dördüncü ve üçüncü sınıflarına Latince dersi vermekle yükümlüydü. Ayrıca üniversitenin resmi törenlerinde akademik müzik şefi olarak katılmak, okulun belli öğrencilerine olağan koro dersi dışında org, klavsen, keman öğretmek de onun görevleri arasındaydı. Bunca çalışmaya karşın eline geçen para çok azdı.
Zavallı sanatçı 28 Ekim 1730 günü Georg Erdmann’a yazdığı bir mektupta şöyle diyor:
“Şimdiki yıllığım 700 thaler kadardır, arada ek gelir olursa artar. (thaler o dönemin Almanya’sında kullanılan para birimidir.) Bu da gömülen cenazelerin sayısına bağlıdır. Havalar sağlığa uygun gidince ek gelir azalıyor. Sözgelimi geçen yıl cenaze sayısı eksildiğinden dolayı ek gelirden 100 thaler içeri girdim. Thüringen’de 400 thaler alırken daha iyi geçiniyordum. Burada iki katı elime geçiyor olsa da yaşamın pahalılığından dolayı yine de sıkıntı çekiyorum. Size aile durumumu anlatayım: İlk eşim Köthen’de öldüğünden dolayı ikinci kez evlendim. İkinci evliliğimden bir oğlum ile iki kızım sağdır. Büyük oğlum hukuk okuyor. Ötekisi birinci sınıfta, biriyse ikinci sınıfa devam etmektedir. En büyük kızım daha evlenmemiştir. İkinci evliliğimden olan çocuklar henüz çok küçüktürler: oğlanların en büyüğü altı yaşında. Fakat hepsinin müziğe ilgileri var. Ailemle bir çalgı grubu kurabileceğimize eminim. Özellikle şimdiki karımın güzel bir soprano sesi var, büyük kızım da iyi şarkı söyler… vb.” Zavallı Bach’ın yoksulluktan yakınırken sanki az insanın öldüğünü üzülerek anması ne denli hazin!

Son Hastalıkları ve Ölümü (1747-1750)

Leipzig’e döndükten sonra Sebastian Bach’ın gittikçe artan hastalıkları kendisini de yakınlarını da endişelendirmeye başlamıştı. Özüne karşı pek sert davranan Bach ilk sıralarda bu rahatsızlıkları iki kat etkinlikle alt etmeye uğraştı. Fakat bu sefer ilaçlar yetersiz kalıyordu. Hele gözlerinden çok rahatsızdı. Eskiden beri miyop olan gözleri fazla çalışmaktan ve notaları kopyalamaktan yorulmuş, yavaş yavaş görmez olmaya başlamıştı. 1749’da gözlerine yapılan ameliyat başarısızlıkla sonuçlanarak tamamen kör olmasına yol açtı.
Bach’ın körlüğü cesaretini, sabrını ve dinsel inancını hiç sarsmadı. O yine çalışmalarını sürdürüyordu. Gözlerinden dolayı karanlık bir odada kalmaya mahkûm olmasına karşın damadı ve çömezi Altnikol’a son koral’ini söyleyip yazdırıyordu. Bu koral “En büyük sıkıntılara düştüğümüzde” (Wenn wir in höchsten Nöthen sein) sözleri ile başlıyordu. Bach ölümünün yaklaştığını hissedince o koralin başına “Tanrım işte katına çıktım” tümcesini yazdırmıştır.
Gerçi ölümünden yaklaşık on gün önce gözleri yeniden görmeye başladıysa da mumun son alevine benzeyen bu iyileşme pek geçici kaldı. Sonunda yüksek ateşle bir inme geldi ve yapılan sağaltım yarar sağlamayarak 28 Temmuz 1750 akşamı saat dokuza çeyrek kala, Sebastian Bach 66 yaşında hayatını kaybetti.

Antonio Vivaldi

Antonio Vivaldi (d. 4 Mart 1678; Venedik - ö. 28 Temmuz 1741; Viyana), İtalyan barok klasik müzik bestecisi, virtüöz kemancı ve rahip. "Kızıl rahip" lakabıyla tanınan Vivaldi, beş yüzden fazla konçerto bestelemiştir ve konçertonun babası olarak anılır. En bilinen eseri, Dört Mevsim Konçertosu adlı eseridir.

Hayatı

Antonio Vivaldi,1678’te Venedik’te dünyaya geldi. Lakabı 'Kızıl Rahip’ti. Babası, önceleri berberlik yapmış, daha sonra ise başarılı bir kemancı olmuştu. Vivaldi, ilk müzik eğitimini babasından almıştır. Annesi ise bir terzinin kızıydı.
Bir papaz eğitimi alan Antonio Vivaldi 1703 yılında resmen papazlık görevine atandı. Ama aynı yıl başka bir işe daha girdi. Ospedale della Pietà adındaki bir kızlar yetimhanesinde keman öğretmeni oldu. Buradaki görevi yetim ya da sakat kızlara keman çalmayı öğretmek ve onlara konserlerde seslendirmeleri için her ay iki konçerto yazmaktı. 1709 yılında bu görevinden ayrılmak zorunda kaldi. Bu dönemde Vivaldi besteci olarak dikkat çekmeye başladı. Op.1 sonat seti 1705 yılında yayımlandı.
1709’da Op.2 keman sonatını Danimarka Kralı IV. Frederik’e ithaf eden Vivaldi, bu sıralarda konçerto yazmaya başlamıştır. Hollandalı yayıncı Estienne Roger, Vivaldi’nin 12 konçertodan oluşan L'estro Harmonico adli eserini yayımladı. Bu dönemin en etkili müziksel yayını oldu. Almanya dışına hiç çıkmayan Bach’in müziğinin İtalyan yanının oluşmasında önemli bir yeri vardır. 1714’te Vivaldi’nin konçertolarını duyan Quantz, Albinoni ile birlikte Vivaldi’ye konçertoda reform yapmaları için ödenek bağlamıştır.
1723 ile 1724’te Roma’daki karnaval mevsimi için üç opera yazdı. Yine 1723’te Vivaldi, Pieta’nın yöneticileriyle ayda iki konçerto besteleme konusunda anlaştı. 1725’te yazdığı eseri Op. 8, Il cimento dell'armonico e dell'inventione ile ünü daha da yayıldı. Bu yıllarda opera sanatçısı Anna Giraud ile ilişkisi başladı. 1737’de görevde yaptığı Ferrara’nın yöneticileriyle Vivaldi arasında sergilenecek operaların seçimi konusunda çıkan anlaşmazlık Vivaldi’nin işinden olmasına yol açtı. Bu olayın ardından Vivaldi, Amsterdam’a yerleşti. 1741’de Graz’da Anna’yı dinlemek için Avusturya’ya yaptığı yolculuğu sırasında Viyana’da konakladığı bir dulun evinde öldü. Hemen aynı gün kimsesizler mezarlığına gömüldü.
Vivaldi’nin 500’den fazla konçertosu vardır. Farklı enstrümanlardan yararlanmayı çok seviyordu. Hiç kimse viyolonselden solo enstrüman olarak onun yararlandığı kadar yararlanmamıştır. Fransız Barok müziğinde nefesli çalgılar ağırlıktayken, onun müziğinde yaylı çalgılar önem kazanır. 230 keman konçertosunun yanında, flüt, obua, çello, viyola, mandolin konçertoları vardır. Klasik müzikle ilgisi olmayanların bile bildiği Dört Mevsim Konçertosu en sevilen eseridir. Kendisinin 94 tane opera yazdığını söylemesine karşın, bunların ancak 50’si günümüze ulaşabilmiştir. Bitmek tükenmek bilmeyen bir müzik dehası olan Vivaldi’nin hırslı ve güçlü kişiliği, müziğine de yansımıştır.
Vivaldi'nin adı yüzyılımıza dek pek tanınmadı. Ancak 1920'den sonra yapılan araştırmalar sonucunda Vivaldi'nin yüzlerce eseri gün ışığına çıkmaya başladı.

Eserleri


Vivaldi'nin Amsterdam'da basılmış eserle opus  nitelikli 100 konçerto ve 40 sonattır. Ama 500 kadar konçerto yazdığı sanılmaktadır.
Vivaldi hayalinde canlandırdığı resimleri müzik haline getirmiştir. Eserlerinde, hayallerine verdiği başrolü açıklayıcı sonelerle destekler. En ünlü eseri sayılan Op.8 içerisindeki "Dört Mevsim" konçertosunda mevsimler kendi özellikleri ile anlatılmıştır. Vivaldi'nin bu eseri uzun yıllar sonra Beethoven'a da ilham kaynağı olmuş ve "Pastoral Senfoni" bu şekilde ortaya çıkmıştır.

Seçilmiş operaları

94 opera yapıtı olduğu rivayet edilir ancak bugüne kadar sadece 50 tanesi bilinmektedir.
  1. Bajazet (RV 703)
  2. Cantone in Utica (RV-705)
  3. Dorilla in Tempo (RV-709)
  4. La fida Ninfa (RV-714)
  5. Giustino (RV-717)
  6. L'Incoronazione di Dario (RV-719)
  7. L'Olimpiade (RV-725)
  8. Orlando finto Pazzo (RV-727)
  9. Orlando furioso (RV-728)
  10. La verita in Cimento (RV-739)
  11. Tito Manlio (RV-738)

26 Temmuz 2013 Cuma

Yedi Kocalı Hürmüz,

Yedi Kocalı Hürmüz, Türk mizahının önemli isimlerinden Sadık Şendil tarafından yazılmış eserden senaryolaştırılan seyirlik bir oyundur.

Tarih

Yıllarca tiyatrolarda sahnelenmiş olan oyun, günümüzde de güncellenerek sahnelenmiştir. Devlet Tiyatrosu, Şehir Tiyatroları'nda ve özel tiyatrolarda gösterime giren oyun, yer yer Moliere komedilerini andırmakta olup, geleneksel ortaoyunu tekniğiyle işlenmiştir. İki perdeden oluşan ve iki saat 45 dakika süren oyun, kişilerin ve olayların gülünç, eğlendirici yönlerini ön plana çıkarır.
Oyun 2012-2013 sezonunda "ÇÜTİK" (Çukurova Üniversitesi Tiyatro Kulübü) tarafından Bahar Projesi olarak sahnelenmiştir.Kalabalık oyuncu kadrosuyla dikkat çekmiştir.

Tarih

Yıllarca tiyatrolarda sahnelenmiş olan oyun, günümüzde de güncellenerek sahnelenmiştir. Devlet Tiyatrosu, Şehir Tiyatroları'nda ve özel tiyatrolarda gösterime giren oyun, yer yer Moliere komedilerini andırmakta olup, geleneksel ortaoyunu tekniğiyle işlenmiştir. İki perdeden oluşan ve iki saat 45 dakika süren oyun, kişilerin ve olayların gülünç, eğlendirici yönlerini ön plana çıkarır.
Oyun 2012-2013 sezonunda "ÇÜTİK" (Çukurova Üniversitesi Tiyatro Kulübü) tarafından Bahar Projesi olarak sahnelenmiştir.Kalabalık oyuncu kadrosuyla dikkat çekmiştir.

Konusu.

19. yüzyılın sonlarında İstanbul'un Taşkasap semtinde yaşayan Hürmüz, hepsi farklı mesleklerden olan, birbirinden habersiz altı koca ile evlenmiş, ancak yetinmeyip yedinci bir erkeğe aşık olan bir kadındır. Sonunda amacına ulaşarak bu kişiyle de bir evlilik yapar. Ancak kocalarının eve geliş - gidiş zamanlarında çakışmalar meydana gelince Hürmüz oldukça zor bir durumda kalacaktır. Hepsini birarada idare etmeye çalışan Hürmüz'ün işi bu kez gerçekten zordur. Acaba kurtulabilecek midir

Sadık Şendil,

Sadık Şendil,   (d. 1913, İstanbul - ö. 28 Temmuz 1986, İstanbul),   yazar, senarist.

Profesyonel sanat hayatına 1953 yılında senaryo yazmakla başlayan Sadık Şendil, Türk sinemasına 200 civarında film senaryosu yazarak büyük bir katkıda bulunmuştur. Türk tiyatro ve sinema tarihinin önemli eserlerini üreten Şendil, 8 eser yazmış, popüler dizi-film senaryolarına da imza atmıştır. Sanatçı, özellikle Kemal Sunal filmleri ve Hababam Sınıfı serisiyle tanınır. Sadık Şendil, bir dönem Müjdat Gezen'le birlikte "Güldürü Üretim Merkezi"'nde çalıştı. Ünlü Senede Bir Gün şarkısının sözlerini yazan Şendil'in senaryoları, ağırlıklı olarak Ertem Eğilmez ve Sırrı Gültekin tarafından filme alındı.

Ödülleri

  • 7. Antalya Film Şenliği, 1970, En İyi Senaryo, Kalbimin Efendisi
  • 7. Antalya Film Şenliği, 1970, En İyi Senaryo, Sev Kardeşim
  • 7. Antalya Film Şenliği, 1970, En İyi Senaryo, Oh Olsun

Eserleri

  • Kanlı Nigar - 1981
  • Ölmeyen Şarkı - 1977
  • Yedi Kocalı Hürmüz - 1971
  • Beklenen Şarkı - 1971
  • Cilveli Kız - 1969
  • Fakir Bir Kız Sevdim - 1966
  • Kocamın Nişanlısı - 1965
  • İnatçı Gelin - 1965

Filmografisi (senarist)

  • Çalsın Sazlar - 1984
  • Şaşkın Gelin - 1984
  • Gırgıriyede Cümbüş Var - 1983
  • Görgüsüzler - 1982
  • Gırgıriye - 1981
  • Gırgıriyede Şenlik Var - 1981
  • Yedi Kocalı Hürmüz - 1980
  • Banker Bilo - 1980
  • İsyan - 1979
  • Ne Olacak Şimdi - 1979
  • Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor - 1978
  • Neşeli Günler - 1978
  • Gülen Gözler - 1977
  • Cennetin Çocukları - 1977
  • Hababam Sınıfı Tatilde - 1977
  • Gülünüz Güldürünüz - 1977
  • Sarhoş - 1977
  • Nehir - 1977
  • Şabanoğlu Şaban - 1977
  • Ne Haber - 1976
  • Seni Sevmekle Suçluyum - 1976
  • Şeytan Diyor ki - 1976
  • Hababam Sınıfı Uyanıyor - 1976
  • Aile Şerefi - 1976
  • Süt Kardeşler - 1976
  • Meraklı Köfteci - 1976
  • Bu Nasıl Dünya - 1976
  • Bizim Aile / Merhaba - 1975
  • Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı - 1975
  • Ah Nerede - 1975
  • Dam Üstüne Çul Serelim - 1975
  • Sevgili Halam - 1975
  • Şaşkın Damat - 1975
  • Tamam mı Devam mı - 1975
  • Üç Gelin Altı Damat - 1975
  • Parasızlar - 1974
  • Evet mi Hayır mı - 1974
  • Killing Kolsuz Kahramana Karşı - 1974
  • Köyden İndim Şehire - 1974
  • Mavi Boncuk - 1974
  • Reisin Kızı - 1974
  • Kanlı Deniz - 1974
  • Salak Milyoner - 1974
  • Salako - 1974
  • Şiribim Şiribom - 1974
  • Mirasyediler - 1974
  • Canım Kardeşim - 1973
  • Çulsuz Ali - 1973
  • Babaların Günahı - 1973
  • Hamsi Nuri - 1973
  • Kaynanam Kudurdu - 1973
  • Oh Olsun - 1973
  • Yalancı Yarim - 1973
  • Tarkan: Altın Madalyon - 1972
  • Feryat - 1972
  • O Ağacın Altında - 1972
  • Tatlı Dillim - 1972
  • Sev Kardeşim - 1972
  • Gecekondu Rüzgarı - 1972
  • Ocak Söndürenler - 1972
  • Ah Bir Zengin Olsam - 1971
  • Senede Bir Gün - 1971
  • Cımbız Ali - 1971
  • Çılgın Yenge - 1971
  • Emine - 1971
  • Kadifeden Kesesi - 1971
  • Son Hıçkırık - 1971
  • Beyoğlu Güzeli - 1971
  • Tarkan: Viking Kanı - 1971
  • Bir Varmış Bir Yokmuş - 1971
  • Zindandan Gelen Mektup - 1970
  • Ham Meyva - 1970
  • Adım Kan Soyadım Silah - 1970
  • Allı Yemeni - 1970
  • Berduş Kız - 1970
  • Dikkat Kan Aranıyor - 1970
  • Kalbimin Efendisi - 1970
  • Sürtük - 1970
  • Dönme Bana Sevgilim - 1970
  • Kördüğüm - 1970
  • Kara Dutum - 1970
  • Acı İle Karışık - 1969
  • Nisan Yağmuru - 1969
  • Tel Örgü - 1969
  • Gel Desen Gelemem ki - 1969
  • Çakırcalı Mehmet Efe - 1969
  • Gelin Ayşem - 1969
  • Sevdalı Gelin - 1969
  • Kınalı Keklik - 1969
  • Fakir Kızı Leyla - 1969
  • Kara Gözlüm Efkarlanma - 1968
  • Gönüllü Kahramanlar - 1968
  • İngiliz Kemal - 1968
  • Paydos - 1968
  • Menderes Köprüsü - 1968
  • Katip / Üsküdar'a Giderken - 1968
  • İncili Çavuş - 1968
  • Atlı Karınca Dönüyor - 1968
  • İstanbul'da Cümbüş Var - 1968
  • Kışlalar Doldu Bugün - 1968
  • Kalbimdeki Yabancı - 1968
  • Kanlı Nigar - 1968
  • Trafik Belma - 1967
  • Ömre Bedel Kız - 1967
  • Silahları Ellerinde Öldüler - 1967
  • Sürtüğün Kızı - 1967
  • Yaşlı Gözler - 1967
  • Yıkılan Gurur - 1967
  • Büyük Kin - 1967
  • Kara Davut - 1967
  • Bir Annenin Gözyaşları - 1967
  • Elveda - 1967
  • Mahzun Gönüller - 1966
  • Boyacı - 1966
  • Halime'yi Samanlıkta Vurdular - 1966
  • Seni Bekleyeceğim - 1966
  • Denizciler Geliyor - 1966
  • Kartal Yavrusu Hamido - 1966
  • Fakir Bir Kız Sevdim - 1966
  • Allaha Ismarladık - 1966
  • Seni Sevmiyorum - 1966
  • Ben Bir Sokak Kadınıyım - 1966
  • Ölmeyen Aşk - 1966
  • Yarın Ağlayacağım - 1966
  • Bir Millet Uyanıyor - 1966
  • Aşkın Kanunu - 1966
  • Senede Bir Gün - 1965
  • Helal Adanalı Celal - 1965
  • Kart Horoz - 1965
  • Sürtük - 1965
  • Şekerli misin Vay Vay - 1965
  • Adım Çıkmış Sarhoşa - 1965
  • Bilen Kazanıyor - 1965
  • Yalancının Mumu - 1965
  • Dokunma Bozulurum - 1965
  • Fatoş'un Fendi Tayfur'u Yendi - 1964
  • Cımbız Ali - 1964
  • Gözleri Ömre Bedel - 1964
  • Kırk Küçük Anne - 1964
  • Sahte Sevgili - 1964
  • Var mı Bana Yan Bakan - 1964
  • Cüppeli Gelin - 1964
  • Şafak Bekçileri - 1963
  • Can Pazarı - 1963
  • Üç Çapkın Gelin - 1963
  • Yedi Kocalı Hürmüz - 1963
  • Günahsız Aşıklar - 1962
  • Beş Kardeştiler - 1962
  • Aşk Güzeldir - 1962
  • Şeytan Bunun Neresinde - 1962
  • Akasyalar Açarken - 1962
  • Şoförün Karısı - 1962
  • Damat Beyefendi - 1962
  • Gençlik Hülyaları - 1962
  • Can Evimden Vurdular - 1962
  • Gurbet Yolcuları - 1962
  • Minnoş - 1961
  • Naciyem - 1961
  • Sabırtaşı - 1961
  • Biz İnsan Değil miyiz - 1961
  • Taş Bebek - 1960
  • Kırık Kalpler - 1960
  • Ninno - 1959
  • Ölürüm de Ayrılmam - 1959
  • Zümrüt - 1959
  • Sevdalı Gelin - 1959
  • Aşk Rüyası - 1959
  • Garipler Sokağı - 1959
  • Allı Yemeni - 1958
  • Sevmek Günah mı - 1958
  • Ayrılık - 1958
  • Altın Kafes - 1958
  • Beraber Ölelim - 1958
  • Çitlenbik - 1958
  • Pusu - 1957
  • Berduş - 1957
  • Gelin Ayşem - 1957
  • Kalbimin Şarkısı - 1956
  • Büyük Sır - 1956
  • İlk Ve Son - 1955
  • Beklenen Şarkı - 1953

Kamran Usluer

Kamran Usluer (Kamuran Usluer) (1937, İzmir - 26 Temmuz 2004, İstanbul) Türk oyuncu.

Özgeçmiş

1937 yılında İzmir'de dünyaya gelen Kamran Usluer, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda çeşitli oyunlarda önemli roller üstlendi. Otuz yılı aşkın emek verdiği Türk sinemasında en çok Eşkıya'daki Berfo ve Salkım Hanımın Taneleri'ndeki Halit Bey karakterleriyle tanınır.
İstanbul Şehir Tiyatrolarında uzun süre çalışmış, buradan 2002 yılında, yaş haddinden emekli olmuştur.   Ayrıca, uzun yıllar seslendirme yapmıştır.
Akciğer kanseri nedeniyle uzun süre tedavi görmüş, ancak 2004 yılında tedavi gördüğü Acıbadem Hastanesi'nde vefat etmiştir.

Rol aldığı oyunları

  • Meraki : Moliere - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 2002
  • Önce İnsan : Yılmaz Karakoyunlu - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 2000
  • Huzur : Ahmet Hamdi Tanpınar - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 1998
  • Kral Oidipus : Sofokles - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 1996
  • Kral Lear : William Shakespeare - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 1990
  • Sarıpınar 1914 : (R.Nuri Güntekin) - Ankara Sanat Tiyatrosu - 1967
  • Müfettiş (Nikolai Gogol) - Ankara Sanat Tiyatrosu - 1967
  • Zenginin Maceraları : (Tunca Yönder ve Birkan Özdemir) - Ankara Sanat Tiyatrosu - 1966
  • Yumurat (oyun)
  • Oynadığı Bazı Sinema Filmleri

    • Karşılaşma, Hikaye Anlatıcısı - 2002
    • Martılar ve İstanbul - 2000
    • Salkım Hanımın Taneleri, Halit Bey - 1999
    • Eşkıya, Berfo - 1996
    • Raziye - 1990
    • Hiçbir Gece - 1989
    • Kaldırım Serçesi - 1989
    • Aşkın İlk Yarısı, Suat - 1987
    • Ses - 1986
    • Gelmeyin Üstüme - 1986
    • Kıskaç - 1986
    • Çıplak Vatandaş - 1985
    • En Büyük Şaban, Faik Bey - 1983
    • Nasıl İsyan Etmem - 1982
    • Kırık Bir Aşk Hikayesi, Bedri - 1981
    • Kanal, Haşim Ağa - 1978
    • At Gözlüğü - 1978
    • Gençlik Köprüsü, Tarih Öğretmeni - 1975
    • Enayi - 1974
    • Esir Hayat, Ali Rıza - 1974
    • Endişe - 1974
    • Zavallılar, Mahkum avukat - 1974
    • Vurun Kahpeye, Uzun Hüseyin - 1973
    • Ben Doğarken Ölmüşüm - 1973
    • Düğün, Halil - 1973
    • Patron - 1973
    • Gelin - Hıdır - 1973
    • Yaralı Kurt, Polis - 1972
    • Alın Yazısı, Beşir - 1972
    • Gökçeçiçek - 1972
    • Tarkan: Altın Madalyon, Atilla - 1972

    Seslendirme[değiştir]

    • Tanrıların Tahtı Nemrut Dağı - 2000

    Oynadığı Bazı Dizi Filmler

    • Yadigar
    • Gülbeyaz
    • Yeditepe İstanbul
    • Sıcak Saatler
    • Aziz Ahmet
    • Süper Baba
    • Aşkın İlk Yarısı
    • Emekli Başkan
    • Özgürlüğün Bedeli

    Ödülleri

    • 5. Altın Koza Film Festivali, 1973
      • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Gelin)
    • 12. Ankara Uluslararası Film Festivali, 2000
      • En İyi Erkek Oyuncu (Salkım Hanımın Taneleri)