OSMAN HAMDİ BEY etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
OSMAN HAMDİ BEY etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şubat 2016 Çarşamba

Leylak Toplayan Kız

Osman Hamdi Bey - Leylak Toplayan Kız.jpg
By Osman Hamdi Bey (Yaşam süresi: 1910) - Özgün yayın: 1881 Şu anki kaynağı: http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/137074/osman-hamdi-beyden-tablolar, Kamu Malı, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=46634742


Leylak Toplayan Kız, Osman Hamdi Bey'in 1881 tarihli tablosudur.

İçerik

Eserde genç bir kız erguvan ağacından çiçekler toplamaktadır. Kızın yüzünde hüzünlü ifade vardır. Çiçeklere uzanmak için ayaklarını hafifçe kaldırmaktadır. Erguvanların canlılığı, bahar mevsiminde bulunduğun izlenimini verir.
Kız, altın sarısı renkli bir bindallı elbise giymiştir.
Bahçeyi kapatan ahşap paravanda altıgen motifler yer alır.

Mihrap (Tablo)

Osman hamdi bey mihrap.jpg


Mihrap (Tekvin veya Yaradılış), Osman Hamdi Bey'in 1901 yılında yaptığı tartışma yaratmış tablo. Son olarak Demirbank’ın arşivlerinde kayıtlı görünen tablo, kayıptır[1].
Osman Hamdi'nin eserleri hakkında araştırma yapan sanat tarihçisi Mustafa Cezar, Hamdi Bey'in esere ne ad taktığı o sırada tespit edilmemiş olduğundan tabloya Mihrap ismini vermiştir.[2] Tablonun ilk kez 1901'de Berlin'de, ardından 1903'te Londra'da Kraliyet Akademisi'nin yaz sergisinde sergilendiği[3] ve her iki sergi kataloğunda da adı La Genèse (Tekvin ya da Yaradılış) olarak yer aldığı sonradan tespit edilmiştir.

İçerik

Resim, duvarında çinili mihrap olan bir bina içini göstermektedir. Başı açık bir kadın Kur'an yazısı ile çevrelenmiş olan mihraba arkasını dönmüş olarak, büyük bir rahle üzerinde dimdik oturur vaziyette resmedilmiştir. Ayaklarının çevresinde de Kur'an ve Kur'an sayfaları bulunur. Resmin hemen önünde yer alan buhurdandan ortama mistik bir hava veren dumanlar yayılır. Mihrabın yanında ise dev bir mum yer alır[4].
Resimde yer alan çinili Mihrap, İstanbul’da Çinili Köşk’te bulunan (env. no: 136), 1907 yılında Konya Karaman İbrahim Bey İmaretinden müzeye getirilen, renkli sır tekniğindeki mihraptır.[2] Resmin yapılış tarihi göz önüne alındığında Osman Hamdi'nin bu mihrabı İstanbul’a getirilişinden 6 yıl önce görüp, resmettiği anlaşılır.
Resimdeki kadının ressamın eşi Naile Hanım’ın gençlik hali olduğu iddia edilir[5]. Kimine göre ise ressam, evde çalışan bir Ermeni kızı model edinmiştir[6].
Resimdeki kadının pozu, Jean-Léon Gérôme'un Tanagra isimli heykeli ile aynıdır, bu nedenle Osman Hamdi’nin Mihrab’ı yaparken Tanagra'dan esinlendiği düşünülür.[2]

Tartışmalar

Mihrap, yapılışından itibaren çok sayıda eleştiri ve saldırının hedefi olmuştur. Osman Hamdi Bey’in tüm resim kariyerinde en çok bu tablosunda toplumsal ahlak ve din açısından ‘dokunulmaz’ alanlara temas etmiştir.[2] Osman Hamdi’nin “oryantalist” suçlamasının gelmesinde en önemli sebebin Mihrap adlı eseri olduğu düşünülür[6] çünkü eserde ayaklarının dibine dini içeriklerin kitapların düzensizce atılmış olduğu bir kadını tasvir edilmektedir. Kimi yorumlara göre tablo kadının statüsünün önemini vurgular; yere atılan dini içerikli kitapların kadının özgürlüğünü engelleyen dinsel baskıları simgelemektedir[7] Resimdeki kadının kışkırtıcı göğüs dekoltesiyle birlikte başının açık, sırtının da Kâbe’ye dönük olması karşı tavrı belirginleştirir.[2] Edhem Eldem'in yorumuna göre bu tablo Osman Hamdi'nin kadınlığı annelik olarak dinin, dogmanın üzerinde bir yere koyuşunu ifade eder.[2]

Eserin sahibi

Çeşitli defalar el değiştiren tablo; müzayedeci Aret Portakal, Mesut Hakgülen, Çiğdem Simavi tarafından satın alındı.[8] Bilinen sahibi Demirbank adlı bankadır ancak arşivlerinde yer almasına rağmen banka tasfiye edildikten sonra koleksiyonda tablo ortaya çıkmamıştır ve nerede olduğu bilinmemektedir.[1]

Osman Hamdi Bey'in Mihrab'ı yaparken esinlendiği, Jean-Léon Gérôme'un Tanagra isimli heykeli

Kaynaklar

Mimozalı Kadın

Osman Hamdi Bey - Mimozalı Kadın.jpg
By http://www.leblebitozu.com/wp-content/uploads/2015/08/osman-hamdi-bey-mimozalı-kadın.jpg, https://tr.wikipedia.org/w/index.php?curid=2064809
Mimozalı Kadın, Osman Hamdi Bey'in, eşi Marie'yi (sonraki adıyla Naile Hanım) resmettiği 1906 tarihli tablosudur.

İçerik

Osman Hamdi Bey, bu eserini diğer tablolarının aksine oryantalist bir şekilde değil, Avrupa'da görülen akımlara uygun olarak çizmiştir. Fona herhangi bir ayrıntı ve desen yerleştirmemiş, fonu sadece fon işlevi görmesi için kullanmıştır.
Fransız olan eşinin giysileri yine tamamen Fransız modasına uygundur. Elinde sarı renkli bir demet mimoza çiçeği tutmaktadır.

Kaplumbağa Terbiyecisi

Osman Hamdi Bey - The Tortoise Trainer - Google Art Project.jpg
By Osman Hamdi Bey - 3AFvsWCD87FIWg at Google Cultural Institute, zoom level maximum, Kamu Malı, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=22144764
Kaplumbağa Terbiyecisi vers2.jpg
By Osman Hamdi Bey - Catalogue of Batıya Yolculuk (Travel to the West) exhibition at Sakıp Sabancı Museum, Kamu Malı, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=6889592

Kaplumbağa Terbiyecisi, Osman Hamdi Bey'in 1906 ve 1907 yıllarında iki farklı versiyonunu çizdiği tablosudur. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti tarafından çıkartılan gazetenin on yedinci sayısında tablonun adı Kaplumbağalar ve Adam olarak geçer, ancak tabloya daha sonra yaygın olarak bilinen Kaplumbağa Terbiyecisi adı verilmiştir.[1]

İçerik

Belinde sıkı bir kemerle bağlanmış kırmızı uzun bir giysi giyen sakallı bir adam, mavi çinilerle kaplı eşyasız ve bakımsız bir odada, izleyiciye arkası yarı dönük biçimde dikilmektedir. Başına, etrafına gelişigüzel bir yemeni sarılmış arakiye takmıştır.[2] Adamın ayaklarının dibinde, yerdeki yaprakları yemekte olan kaplumbağalar vardır. Bursa'daki Yeşil Camii'nin üst katındaki[2] odanın duvarlarındaki sıvalar ve çiniler yer yer dökülmüştür. Tablonun tek ışık kaynağı adamın önündeki alçak penceredir.[3]
Ellerini arkasında kavuşturmuş olan adam bir ney tutmaktadır. Sırtında bir nakkare asılıdır ve buna bağlı bir mızrap boynundan aşağıya sarkar.[2] Bazılarına göre adamın sırtında asılı olan şey, eskiden dervişler ve dilenciler tarafından kullanılan, hindistan cevizinden ya da abanozdan yapılma dilenci çanağı olan keşkülüfukaradır.[3]

Yorumlar ve ilham

Osman Hamdi Bey'in bu tablosu, özellikle ilham kaynağına dair net bilgilerin olmadığı dönemde, geri kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun hâlini anlattığı şeklinde yorumlanmıştır.[4] Kaplumbağaların esin kaynağının, Lâle Devrindeki Sadabad eğlenceleri sırasında, hava karardıktan sonra sırtlarına mum dikilerek serbest bırakılan kaplumbağalar olduğu öne sürülmüştür.[3] Bu yoruma göre, Sanay-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi, Duyun-u Umumiye gibi birçok kurumu kurmak ve yönetmek görevini üstlenen Osman Hamdi Bey, tabloda kendini terbiyeci, kendi iş yapış biçimine uyum gösteremeyen astlarını ise yemeğe ulaşmaya çalışan kaplumbağalar olarak göstererek, onları hicvetmektedir.[3]

1869'da Tour du Monde isimli dergide yayınlanan Charmeur de tortues isimli gravür, Kaplumbağa Terbiyecisi'nin esin kaynağı olabilir.

Başka yorumlara göre, düşünceli biçimde dikilen adam, sabır gerektiren zor bir iş olan kaplumbağaları terbiye etme işini, elindeki ney ve sırtındaki nakkareyi çalarak başarmayı ummaktadır.[2] Bu yoruma göre de terbiyeci Osman Hamdi Bey'in kendisidir. Terbiyecinin zorlu işi elindeki müzik aletleriyle halletmeye çalışması, Osman Hamdi Bey'in de değişime direnen bir toplumu sanat yoluyla çağdaş seviyeye getirmeye çalıştığını, bu yüzden sanat okulu ve müze açma girişiminde bulunduğunu vurgular.[2]
Terbiyecinin, kaplumbağaları eğitmekte kullanacağı neyi üfleyemeyip arkasında tutması, Osman Hamdi Bey’in neyi üfleme, yani kaplumbağalar ile temsil edilen halkı eğitme kaygısından artık vazgeçtiği, çünkü derviş sabrının bile bir sonu olduğu şeklinde de yorumlanmıştır.[5] Ayrıca tablodaki kablumbağaların ilham kaynağının, Osman Hamdi Bey'in Paris'teyken sokaklarda dolaştıklarını gördüğü, Charles Baudelaire'in Modern Hayatın Ressamı kitabında da bahsi geçen kaplumbağalar olduğu da öne sürülmüştür.[1]
Tablonun ikinci versiyonunun, 2009 yılında Sakıp Sabancı Müzesindeki bir sergide sergilenmesi sırasında, tablonun ilham kaynağına dair yeni bir iddia öne sürülmüştür. Buna göre Osman Hamdi Bey, Tour du Monde isimli Fransızca bir derginin 1869 tarihli sayılarından birinde gördüğü bir gravürden esinlenerek bu tabloyu çizmiştir.[6] L. Crépon tarafından bir Japon gravüründen esinle çizilmiş olan bu resim, dergide Charmeur de tortues (Kaplumbağa Terbiyecisi) adıyla basılmıştır. Resimde, Osman Hamdi Bey'in tablosundaki terbiyeciye benzer şekilde giyinmiş yaşlı bir terbiyeci, elindeki ufak davulu çalarak bir grup kaplumbağanın bir masanın üzerine çıkmasını sağlamaya çalışmaktadır. Osman Hamdi Bey, 13 Temmuz 1869'da Bağdat'tan babasına gönderdiği mektupta, "bana yollamış olduğunuz Tour du Monde'u okudum" demektedir.[6] Osman Hamdi Bey muhtemelen 1869 yılının ilk cildini okumuştur ve Kaplumbağa Terbiyecisi'ni çizerken bu gravürden etkilenmiş olabilir.[6]

Versiyonlar

1906 versiyonu

İş adamı Erol Aksoy'un 1 milyon dolar karşılığında satın alarak İktisat Bankası koleksiyonuna dahil ettiği tablo[4] uzun süre bu koleksiyonda kaldı. Erol Aksoy'un varlıklarına İktisat Bankası kaynaklı borçları sebebiyle TMSF'nin el koymasıyla geçici süre devlete geçti.[7] Eser Aralık 2004'te 1,95 trilyon lira muhammen bedelle açık arttırmaya çıkarıldı.[8] Pera Müzesi ile İstanbul Modern'in rekabeti ile geçen[8] açık artırma sonucunda Pera Müzesi resmi, Türk resim sanatında bir esere verilen en yüksek fiyat olan 5 trilyon lira (yaklaşık 3,5 milyon dolar[9], sıfır atılmış lira ile 5 milyon TL) karşılığında satın aldı.[8] Tablo halen Pera Müzesi'nde sergilenmektedir. Nisan 2009 itibarıyla tablonun değerinin yaklaşık 10 - 15 milyon TL (6,2 - 9,3 milyon dolar[10]) olduğu tahmin edilmektedir.[11]

1907 versiyonu[

Daha önce İstanbullu Levanten bir aileye ait olan tablonun 1907 versiyonu, 1984 - 1986 yılları arasında[12][11] Londra'daki bir müzayedede Erol Simavi tarafından 100 bin dolar karşılığında satın alındı.[11] Halen Belma Simavi koleksiyonunda bulunan tablo, Sakıp Sabancı Müzesinde 2009'da düzenlenen Batıya Yolculuk - Türk Resminin 70 Yıllık Serüveni isimli sergide halka açık biçimde sergilendi.[13] Nisan 2009 itibarıyla tablonun değerinin yaklaşık 4 - 6 milyon TL (1,5 - 2 milyon dolar[10]) olduğu tahmin edilmektedir.[11]

Farklar

Diğer Oryantalist ressamlar gibi Osman Hamdi Bey'in de herhangi bir tablosunu birden fazla defa çizmiş olması normal görülmektedir.[13] Bir yıl arayla çizilen tabloların genel kompozisyonu oldukça benzerdir. İkinci versiyonda ilkinden farklı olarak beş yerine altı kaplumbağa bulunur. Ayrıca terbiyecinin sağındaki duvarda çerçeveli bir hat ile cam kenarında bir testi durmaktadır. Bu versiyonda ayrıca, resmin Ahmet Muhtar Paşa'ya ithaf edildiğine dair, ressamın el yazısıyla yazılmış bir not da vardır.[12]

Kaynaklar

  1. ^ a b "Kaplumbağa Terbiyecisi, 1906 (5. bölüm)". Eczacıbaşı Sanal Müzesi. 3 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20160103151052/http://www.sanalmuze.org/retrospektif/contentz.php?imgid=5351&ic=75&sergi=682&pg=4&order=60&act=prev. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2009. 
  2. ^ a b c d e Germaner, Semra ve İnankur, Zeynep (Türkçe). Oryantalistlerin İstanbulu (2002 bas.). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. s. 308. 
  3. ^ a b c d Gürel, Haşim Nur. "Osman Hamdi Bey ve "İkonografi"si...". Eczacıbaşı Sanal Müzesi. 3 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20160103151055/http://www.sanalmuze.org/arama/index.php?q=Osman+Hamdi+Bey+ve+%DD&x=39&y=13. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2009. 
  4. ^ a b ""Kaplumbağa Terbiyecisi" satılsın mı?" (Türkçe). Zaman. 1 Aralık 2001. http://arsiv.zaman.com.tr/2001/12/01/kultursanat/kultursanatdevam.htm. Erişim tarihi: 28 Mayıs 2009. 
  5. ^ "Kaplumbağa Terbiyecisi, 1906 (4. bölüm)". Eczacıbaşı Sanal Müzesi. 3 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20160103151058/http://www.sanalmuze.org/retrospektif/contentz.php?imgid=5350&ic=75&sergi=682&pg=3&order=59&act=prev. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2009. 
  6. ^ a b c Eldem, Edhem. "Bir Ressam Doğuyor: Osman Hamdi Bey'in Sanat Hayatının İlk Aşamaları". Ferit Edgü (Türkçe). Batıya Yolculuk - Türk Resminin 70 Yıllık Serüveni (2009 bas.). İstanbul: Sakıp Sabancı Müzesi. s. 29. ISBN 975-8362-94-1. 
  7. ^ "Erol Aksoy’un tabloları satışta" (Türkçe). NTVMSNBC. 26 Ağustos 2004. http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/284243.asp. Erişim tarihi: 28 Mayıs 2009. 
  8. ^ a b c "Koç rekor" (Türkçe). Sabah. 13 Aralık 2004. http://arsiv.sabah.com.tr/2004/12/13/gnd101.html. Erişim tarihi: 28 Mayıs 2009. 
  9. ^ 13 Aralık 2004 tarihli TCMB döviz kuruna göre (http://www.tcmb.gov.tr)
  10. ^ a b 20 Nisan 2009 tarihli TCMB döviz kuruna göre (http://www.tcmb.gov.tr)
  11. ^ a b c d "Bütün kaplumbağalar çok terbiyeli" (Türkçe). Milliyet. 19 Nisan 2009. http://www.milliyet.com.tr/Pazar/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&KategoriID=26&ArticleID=1084756&Date=19.04.2009&b=Butun%20kaplumbagalar%20cok%20terbiyeli. Erişim tarihi: 28 Mayıs 2009. 
  12. ^ a b "Kaplumbağa Terbiyecisi" (Türkçe). Hürriyet. 20 Nisan 2009. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/11473349.asp?gid=200. Erişim tarihi: 28 Mayıs 2009. 
  13. ^ a b Ferit Edgü, ed (Türkçe). Batıya Yolculuk - Türk Resminin 70 Yıllık Serüveni (2009 bas.). İstanbul: Sakıp Sabancı Müzesi. ISBN 975-8362-94-1.

Silah Taciri

Osman hamdi bey silah taciri.jpg

Silah Taciri, Osman Hamdi Bey'in 1908 tarihli tablosu. Ankara Resim Heykel Müzesi’nde yer almaktadır.

İçerik

Kendisini (iki kişi olarak) ve oğlunu bir arada daha eski bir devrin giysileri içinde resmettiği bir yapıttır. Osman Hamdi, kendisini bir sütun başlığı üstünde oturur şekilde resmetmiştir. Üzerinde oturduğu sütun başlığı ile müze kuruculuğuna gönderme yaptığı düşünülmüştür[1]. El jesti, oğluna öğüt vermekte olduğu şeklinde yorumlanır. Oğlu ise kınından çektiği kılıcı incelerken resmedilmiştir ve gençliği temsil eder. Giydikleri farklı başlıklar ve birinin otururken diğerinin ayakta, birinin silahları bırakmışken diğerinin silahla gösterilmesinin kuşak farkını anlattığı şeklinde yorumlanır[2]. Arka planda ise bir elinde kitap tutan yaşlı bir adam ile ona bez parçası uzatan bir bezirgan görülür.

Kaynaklar

Naile Hanım Portresi,

Osman Hamdi Bey - Naile Hanım Portresi , Portrait of Naile Hanım - Google Art Project.jpg

Naile Hanım Portresi, Ressam Osman Hamdi Bey'in eşi Naile Hanım'ı resmettiği bir yağlıboya tablodur.
52x41cm boyutlarında tuval üzerine yağlıboya çalışılmış bir eserdir. Naile Hanım’ın siyah bir elbise ile göründüğü bu portrede arka planda altın yaldız kullanılmıştır. Ressamın başka tablolarında görülmeyen altın yaldız kullanımı, bu eseri sanatçının diğer tablolarından ayırır. Bizans ikonlarında kutsal kişilerin resimlerinde görülen bu uygulmanın, sanatçının eşine, dolayısıyla da kadına verdiği değeri gösterdiği düşünülür.[1]
Eser, 2009 yılı sonunda İstanbul'da gerçekleşen bir müzayede sonucu Sakıp Sabancı Müzesi koleksiyonuna katıldı[2].
Osman Hamdi Bey'in Aile Portreleri başlığı altında Naile Hanım'a ait çeşitli ebatlarda portreler bulunmaktadır.[3] Bunlardan Osman Hamdi'nin 100 yapıtı listesinde 43.sırada yer alan Eşi Naile Hanım (68 x 98) (Oval) tuval üzerine yağlıboya portresi de bulunmaktadır.[4] Naile Hanım'ın Mimozalı Kadın (1906, 130 x 93 cm.) portresi de oldukça meşhurdur.

Kaynaklar

Kur'an Tilâveti (tablo)

Osman Hamdi Bey - Kur’an Tilaveti , Reciting the Quran - Google Art Project.jpg



Kur'an Tilâveti, (diğer adıyla Kuran Okuyan Adam) Osman Hamdi Bey'in 1910 tarihli, kendini resmettiği tablosudur.[1][2]

İçerik

Eserde, Osman Hamdi Bey'i temsilen yaşlı bir adam cami içinde oturmaktadır. Ahşap bir rahlede Kur'an okumakta, yan tarafında ise muhtemelen göz attığı başka kitaplar bulunmaktadır. Üzerinde oturduğu halı bir parça kaymıştır; buradan adamın uzunca bir süredir Kur'an okumakla meşgul olduğu anlaşılmaktadır.
Duvar, altıgen biçminde dizilmiş, tek düze koyu zümrüt yeşili renginde çinilerle kaplamıştır. Kemerler ise daha süslü ve daha renklidir. Yine aynı duvarda hem duvarla bütünleşik, hem de duvara sonradan asılmış iki Arapça yazı bulunmaktadır. Alttaki yazı, çini üzerine hat sanatıyla yazılmış, üstteki yazı ise tablo olarak yazılmıştır.
Cami kapısındaki adamın gölgesinden anlaşıldığı üzere, vakit ikindi vaktidir ve bu kapı batıya bakmaktadır.
Bu eser, Aralık 2015'de yatırım bankalarından Merrill Lynch'in Sanatı Koruma Projesi kapsamında hazırlanan tebrik kartları serisinde yer almıştır.[3]

Kaynakça

  1. ^ "05 Eylül 1998 Aksiyon dergisi haberiː Altın Harfler Amerika'da". http://www.aksiyon.com.tr/kultur-sanat/altin-harfler-amerikada_504101. 
  2. ^ "12 Eylül 1998 Sabah haberiː Sabancı'nın mutluluğu". http://arsiv.sabah.com.tr/1998/09/12/R07.html. 
  3. ^ "29 Aralık 2015 Radikal haberiː Osman Hamdi Merrill Lynch'in tebrik kartında!". http://www.radikal.com.tr/kultur/osman-hamdi-merrill-lynchin-tebrik-kartinda-1496124/.

Arzuhalci

Osman Hamdi Bey - Arzuhalci , Public Scribe - Google Art Project.jpg

Arzuhalci, Osman Hamdi Bey'in yağlıboya tablosudur.
Cami önünde duran arzuhalciye arzuhal yazdıran feraceli iki kadının tasvir edildiği bu tabloda, insanların hemen yanında iki sokak köpeği resmedilmiştir.[1] Eserde resmedilmiş biri mavi, diğeri siyah feraceli kadınlar, diğer tüm renkli sahnelerin arasında en halk tipi olanıdır. Osman Hamdi çeşitli ferace tiplerini sınıf farklılıklarını belirtmek için kullanmıştır.[2]
Bu tabloda görülen, ama bugün yerinde olmayan çini pano, Léon Parvillée’nin Architecture et decoration turques au XVe siècle adlı eserinde (1874) yayınlanmıştır. Anılan pano, Bursa’da Muradiye Külliyesi'nde Şehzade Mustafa Türbesi dış pencere alınlığındaki parçadır. [2]

Kaynakça

Osman Hamdi Bey

Osman Hamdi Bey (30 Aralık 1842, İstanbul - 24 Şubat 1910, İstanbul) Osmanlı arkeolog, müzeci, ressam ve Kadıköy'ün ilk belediye başkanı.
Sakız Adası'ndan ufak yaşta evlatlık olarak gelen Rum asıllı Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu, müzeci Halil Ethem Bey ve nümizmat İsmail Galip Bey’in ağabeyidir.
İlk Türk arkeoloğu kabul edilir. En önemli arkeolojik kazısı 1887-1888'de gerçekleştirildiği Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca ünlü İskender Lahidi’ni bulmuştur.
Çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusudur. İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni kurmuş, 29 yıl müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına ekletmişdir.
Günümüzde varlığını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak sürdüren Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin kurucusudur. İlk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam olarak tarihe geçmiştir.

Yaşamı

30 Aralık 1842'de İstanbul'da dünyaya geldi. Ülkenin ilk maden mühendislerinden olan babası İbrahim Ethem Bey, 1877’de sadrazamlığa kadar yükselen bir devlet adamıydı. Ailenin ikisi kız altı çocuğundan en büyüğü Osman Hamdi’dir.Erkek kardeşlerinden Mustafa Bey İstanbul gümrük müdürü, İsmail Galip Bey Türkiye’de nümizmatik biliminin kurucularından biri, Halil Ethem Bey ise müzeci olmuştur.
Osman Hamdi, ilkokul öğreniminin ardından, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başladı. Oğullarının yurt dışında öğrenim görmesini isteyen babası onu birkaç yıl sonra hukuk öğrenimi için Paris'e gönderdi. Paris’te kaldığı 12 yıl boyunca hukuk öğrenimini sürdürürken o dönemin ünlü ressamlarından olan Jean-Léon Gérôme ve Boulanger'in atölyelerinde çıraklık yaparak iyi bir resim eğitimi aldı. Onun Paris’te bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti resim öğrenimi için Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’i Paris’e göndermişti. Bu üç kişi, Türk resim sanatının ilk kuşağını oluşturdu. Osman Hamdi Bey, 1867 Paris Dünya Sergisi’ne bugün nerede oldukları bilinmeyen “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek “ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç yapıtını gönderdi.Paris’te tanışıp evlendiği Marie adlı eşi ile 10 yıl evli kaldı, Fatma ve Hayriye adlı iki kızları oldu

Yurda döndükten sonra devletin farklı kademelerinde görev aldı. İlk görevi Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü idi. Mithat Paşa’nın Bağdat’a vali olması nedeniyle geldiği bu şehrin çeşitli görünümlerini yansıtan tablolar yaptı, Bağdat tarihi ve arkeolojisi ile ilgilendi. O sırada vali Mithat Paşa’nın yardımcısı olan, geleceğin ünlü romancısı Ahmet Mithat Efendi ile tanışıp dost oldu.
İstanbul’a döndüğünde Saray Protokol Müdür Yardımcısı olan Osman Hamdi, bu sırada Viyana’da düzenlenen Uluslararası Sergi’ye komiser olarak katıldı. Viyana’da iken tanıştığı adı Marie olan bir başka Fransız hanımla ikinci evliliğini yaptı. Naile Hanım adını alan ikinci eşinden Melek, Leyla, Ethem, Nazlı adlı çocukları dünyaya geldi.
1875 yılında Kadıköy'ün ilk şehremini (belediye başkanı) olarak görevlendirildi ve bu görevi bir yıl sürdürdü.
Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra devlet memurluğundan ayrılan Osman Hamdi Bey, 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Anton Dethier’in ölümü üzerine padişahın şahsi emri ile müze müdürlüğüne atandı.
1 Ocak 1882’de padişah II. Abdülhamit, tarafından bir başka göreve daha atandı. Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin müdürlüğü ile görevlendirilmişti. Okul binasını Mimar Vallaury ile birlikte tasarladı. Binanın inşası ve akademik kadronun kurulmasının ardından okulu 2 Mart 1883’te öğretime açtı.
Müze-i Hümayun müdürü olarak ilk işi eski eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklayan bir tüzük hazırlamaktı. Yürürlükte bulunan 1874 tarihli “Asar-ı Atika Nizamnamesi"ni 1883 yılında yeniden düzenledi ve yürürlüğe soktu. Bu yeni düzenleme ile Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eski eser kaçırılmasını önledi.
Müze müdürlüğü sırasında ilk Türk bilimsel kazılarını başlatan Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina (Muğla, Yatağan) ve Sayda (Lübnan)'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu antik eserler arasında arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan İskender Lahiti de bulunmaktadır. Söz konusu eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Osman Hamdi Bey, ona uluslar arası ün getiren bu kazılarla ilgili olarak arkeolog Salomon Reinach ile birlikte “ Une necropole a Sidon (Sayda Kral Mezarlığı)” adlı bir kitap yazmış ve 1892’de Paris’te yayımlatmıştır.
Osman Hamdi Bey, yakın çevresini de çeşitli kazılarda görevlendirmişti. Oğlu Mimar Ethem Bey’in Tralles natik kentinde (Güzelhisar, Aydın) yaptığı kazılarda Antik Yunan tanrısı Artemis'e atfedilmiş bir tapınağın frizleri ile daha birçok eser ortaya çıkarıldı ve Müze-i Hümayun’a getirildi. Aydın’da Alabanda ve Sidamara antik kentlerindeki kazılarının başında kardeşi Halil Ethem Bey’i görevlendirdi. Müze Memurlarından Makridi Bey, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Akalan,Langaza, Rodos, Taşöz ve Notion kazılarını yürüttü.
Osman Hamdi Bey, kazılar neticesinde artan eserleri sergileyebilmek için yeni bir bina arayışına girdi. Eserler, Aya İrini’den sonra Çinili Köşk’e taşınmıştı ancak burası da yetersiz gelmekteydi. Devrin yöneticilerini ikna ederek bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşa ettirdi. Üç aşamada tamamlanan müze binasının ilk kısmı 1899'da, ikinci kısmı 1903'de, üçüncü kısmı 1907 yılında ziyarete açıldı. Müzenin içinde fotoğrafhane, kütüphane, modelhane yaptırdı.
Müze-i Hümayun, arkeoloji ağırlıklı bir müze olmuştu. Koleksiyondaki silahlar ve askeri teçhizatlar Aya İrini’de bırakıldı ve "Esliha-i Askeriye Müzesi" adıyla düzenlendi. Bugünkü Askeri Müze’nin temeli olan bu yeni müze, 1908’de ziyarete açıldı. Osman Hamdi Bey’in İstanbul dışındaki kentlerde kurdurduğu eser depoları ilerde kurulacak bölge müzelerinin temeli oldu. Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerinin eserlerini mektebin büyük salonunda toplayarak Güzel Sanatlar Müzesi’nin çekirdeğini oluşturmaya başladı. Tüm bu çabaları, onu çağdaş türk müzeciliğinin kurucusu yapmıştır.
Osman Hamdi Bey, müzecilik ve arkeoloji çalışmalarını sürdürürken resim yapmayı hiç bırakmadı. Resimlerini genellikle Eskihisar, Gebze’deki evinde geçirdiği yaz aylarında yaptı. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı.Resimlerinde okuyan, tartışan, özlemini duyduğu Türk aydın tipini ve dışarıya açılmış kadın imgesini ele aldı. Dekor olarak tarihi yapıları, aksesuar olarak tarihi eşyaları kullandı. "Kaplumbağa Terbiyecisi" (1906), "Silah Taciri" (1908) Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerindendir. Birçok resmi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Londra, Liverpool ve Boston müzelerinde sergilenmektedir.
Sanatçı, 24 Şubat 1910 tarihinde Kuruçeşme’de(İstanbul) yalısında hayatını kaybetti. Ayasofya’da kılınan cenaze namazının ardından müzenin bulunduğu Çinili Köşk’e getirilen cenazesi, vasiyeti üzerine Eskihisar’a götürülerek defnedildi. Mezarının başına Bakanlar Kurulu kararıyla iki isimsiz Selçuklu taşı kondu.[9] Sanatçının Eskihisar' daki köşkü 1987’den bu yana müze olarak hizmet verir.

Anısına yapılanlar

  • Yönetmenliğini Umut Hacıfevzioğlu'nun yaptığı senaryosunu Emre Caner'in yazdığı "Kaplumbağa Terbiyecisi" belgeseli 
  • Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından anısına hazırlanan web sitesi 

Eserleri

  • Pembe Başlıklı Kız (1904)
  • Yaşlı Adam Önünde Çocukların Mezarları (1903), Orsay Müzesi, Paris
  • Mihrap (1901)
  • Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız I (1890)
  • Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız II (1890)
  • Cami Önündeki Kadınlar (1882)
  • Kız-Tevfika (1882)
  • Vazo Yerleştiren Kız (1881)
  • Leylak Toplayan Kız (1881)
  • Gebze Manzara (1881)
  • Haremden (1880)
  • İki Müzisyen Kız (1880)
  • Çarşaflanan Kadınlar (1880)
  • Kahve Ocağı (1879)
  • Çıplak (1867)
  • Eşi Naile Hanım (?)
  • Halı Satıcısı (?)
  •  Cami Önü (?)[11]
  •