Fıtnat Hanım (d. 27 Kasım 1842- ö. 1909), Türk Divan şairi.
1842 yıllında aslen Ordu/Fatsa'lı olan, Trabzon Liva Kaymakamı Hazinedar Ahmet Paşanın kızı olarak dünyaya gelir. Ahmet Paşa Hazinedarzade İbrahim Beyin oğludur. Ahmet Paşa Kars taraflarında yaptığı bir savaş sırasında ünlü bir Çerkes beyinin kızı olan Sapcan Hanım'ı görerek onunla evlenir. Sapcan Hanım, Ahmet Paşanın ikinci karısı olur. Ahmet Paşanın öbür eşinden Mihriban ve Maviş adında iki kızının daha olduğu biliniyor. Sapcan Hanım, Ahmet Paşa ile evlendikten sonra Emine ismiyle anılmaya başlar ve Çerkes bulunmasından dolayı aile içerinde “Çerkes Hanım” namıyla ünlenir. Fıtnat küçük yaşta iken babası Ahmet Paşa ölür (1838). Çerkes Hanım Paşanın kardeşi Hazinedar Osman Bey ile evlenir ve dört çocuğu daha olur. Ancak bilinmeyen bir sebeple daha sonra ayrılırlar. Fıtnat bu esnada Ahmet Paşanın amcazadelerinden Trabzon valisi Abdullah Paşanın yanında yetişir. Abdullah Paşa Fıtnat'ı evladı gibi bağrına basar, nereye giderse yanında götürür ve yetişmesinde büyük gayret gösterir. Fıtnat İstanbul'a getirilir. Zamanın ünlü bilginlerinden dersler aldırılır. Arap ve Acem dillerini öğrenir. İyi bir dini eğitim alır. Hafız divanı ve güzel yazı (hattatlık) dersleri alır. Trabzon'da Ethem Pertev Paşadan şiir dersleri alan Fıtnat İstanbul’da eğitimini böylece daha da geliştirir. Şiirlerini ve yeteneğini keşfedip onu edebiyat dünyasına tanıtan Süleyman Nazif'tir. Edebi başarılarının yanı sıra hattatlığı ile de ünlüdür, kendi elleriyle yazdığı bir Kur'an'ı Süleyman Nazif Bey'e hediye etmiştir. Fıtnat Hanım genç yaşında Ahmet Bey adında birisiyle evlenir, fakat bu evliliği kısa sürer. Bu kısa süren ilk evliliğinden daha sonraları çok şikayet etmiştir. Özellikle bu ilk eşinin kıskançlığına dayanamıyordu. Bunun nedeni, Fıtnat Hanım zekası ve güzelliği ile ün salmış olmasıydı. Gazel söylemekte de pek yetenekli olduğu söylenir. Kıskanç yaratılışlı olan ilk eşi onu okutmaktan ve şiir yazmaktan alıkoyar ve gazel söylemeyi bırakır. İlk kocası hakkındaki şikayetini şairin bizzat dilinden dinleyen Süleyman Nazif Bey, şu şekilde anlatır.
“İlk zevcim beni o kadar kıskanırdı ki güzel giyinmekten, şiir yazmaktan menederdi. Hatta kirpiklerimin uzunluğu gözlerime pek letâfet veriyor diye kirpiklerimi keserdi.Onun mumanaatiyle şiirde eski kuvvetim kalmadı.”
Süleyman Nazif bir başka yazısında: ”Zeki olduğu kadar müstesna bir güzelliğe sahip bulunan Fıtnat hanımın ilk zevci pek kıskanç ve müsevves imiş. Fınat’ı şir yazmaktan, mütaleaden fıtri kabiliyetini boğa boğa öldürmüş olduğunu hanım teellümlerle söyledi.” Fıtnat ikinci defa olarak Bahriye Nezareti mektupçusu Mehmet Ali Beyle evlenir.
Fıtnat hanımın annesi ile, Çerkes olan Ahmet Midhat Efendi'nin annesi (Nefise hanım) kardeştir. Ve Ahmet Midhat Efendi de bitişik bir evde oturmaktadır. Aralarında duygusal bir yakınlaşma oluyor. En içten duyguların düşüncelerini birbirlerine mektuplarla ifade ederler. Bu mektuplar 40’lı yıllarda yayınlanmıştır. Süleyman Nazif Bey, Bursa mektupçusu bulunduğu sırada Fıtnat'ı Bursa'da gördüğü zaman, onun yaşının altmışı geçtiğini söyler. Bundan Fıtnat'ın Bursa'da bulunduğu anlaşılıyor. Bursa'ya ne için geldiği orada kimin yanında bulunduğunu Nazif Bey bildirmiyor. Sonrası da pek bilinmiyor. Bilinen şu ki 1909 yılında İstanbul'da şair gözlerini kapar. Edirnekapı Mezarlığına defnedilmiştir.
Fıtnat Hanım'ın Divanın'ın yanında Nesir eserleride mevcuttur. Meyden, sagerden, sevilenden, söz eden içli yazılarıyla aşkı feryatlaştıran, lirik şiirleriyle klasik ekole bağlı bulun Fıtnat; ilhamından özveride bulunmamak düşüncesiyle aruz kalıplarına uymak istemiş bu yüzden imale ve zihaflardan
kurtulamamıştır. Yazıları anlatım bakımından oldukça ağdalıdır. Aydın kişilerin zevkini gözetmiştir. Fıtnatın önemi; şekilde değil, özdedir. Kimi yadırganan sözler bir olgunluk, bir varlık gösterir onda. Fıtnat'ı yükselten de bu özelliğidir
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.