22 Haziran 2014 Pazar

Ahmet Muhip Dranas

 




Ahmet Muhip Dranas (d. 1909, Sinop; ö. 21 Haziran 1980, Ankara) Türk şair, yazar

Hayatı

1909 yılında Sinop'un Salı köyünde dünyaya geldi. Ankara Erkek LisesiAhmet Hamdi Tanpınar, şiir sevgisinin gelişmesinde etkili oldular. Ankara Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde çalıştı(1930-1935). Ankara Hukuk Fakültesi'ne iki yıl devam ettikten sonra İstanbul'a gitti, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi ve burayı bitirdi. Güzel Sanatlar Akademisi Kütüphane müdürlüğü yaptı. Dolmabahçe Resim ve Heykel Müzesi resim yardımcılığında bulundu.
'ni bitirdi. Lisedeki edebiyat öğretmenleri Faruk Nafiz Çamlıbel ve
1939'da Ankara'ya döndü ve CHP Genel Merkezi'nde Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları'nı yönetti. Ağrı dolaylarında askerlik görevini yaptıktan sonra, Ankara'da Çocuk Esirgeme Kurumu Yayın Müdürü, Kurum Başkanı (1957-1960), daha sonra İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi oldu. Devlet Tiyatrosu Edebî Kurul Başkanlığı, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Politikaya atılarak Zafer gazetesinde yazılar yazdı. Birkaç kez DP'den milletvekili adayı olduysa da seçilemedi. Yayımlanan ilk şiiri, Ankara Lisesi'nden Muhip Atalay imzasıyla Milli Mecmua'da çıkan "Bir Kadına" adlı şiirdir 15 Eylül 1926. Sonra kendi imzası ile çeşitli dergilerde şiirler yayımladı.
Çeşitli dergilerde yayımlanan şiirleri, 1974 yılında İş Bankası Kültür Yayınları arasında, "Şiirler" adı ile çıktı. Ayrıca Tevfik Fikret'in 'Rübab-ı Şikeste' adlı eserini Türkçeleştirerek 'Kırık Saz' adı ile yine İş Bankası yayınları arasında çıktı.
21 Haziran 1980'de Ankara'da vefat etti. Vasiyeti üzerine Sinop'un Salı köyünde toprağa verildi.
Ahmet Muhip, Cahit Sıtkı Tarancı ile şiirde ahenge ve sese önem vermişlerdir. Mesela Kar şiirinde Ahmet Muhip sesi ön plana çıkarırken Olvido adlı şiirinde ne sesi anlama ne de anlamı sese baskın kılmıştır.
Hece şiirinin son kuşağı denilebilecek şairler arasında Ahmet Muhip Dıranas, çağcıl Batı şiirine (Baudelaire, Verlaine) en yakın, kendinden bir iki kuşak sonrası şairler üzerinde, az sayıda şiirle bile olsa, uzun süre etkili olan bir şairdir. O da hocası Tanpınar gibi az yazmış, seyrek yayımlamış, şiirlerini şiire başladıktan neredeyse elli yıl sonra (1974) kitaplaştırmıştır. Gerek Fransız şiiri, gerekse kendinden önceki nesilden ustaları Ahmet Haşim ve Ahmet Hamdi Tanpınar'dan aldığı etkileri sanatına yedirerek özgün bir şiire ulaşmıştır. Hece ölçüsü sınırlarında kalarak ama durak ve vurgu yerlerini değiştirerek gelenekte çağdaşlığı yakalayan, tedaî (çağrışım) gücü yüksek, yurdu, insanı ve doğası ile barışık, alışılmadık deyiş örgüsüyle unutulmaz şiirler yazmıştır. Şiirlerinde aşk, tabiat, ölüm, hatıralar, sığ olmayan bir anlatımla ve düşündürücü biçimde verilmiştir.
Fahriye Abla şiiri, Türk Edebiyatı'nın en ünlü şiirlerinden biridir.

Yayımlanmış kitapları

  • Yazılar. Adam Yayınları, Haziran 1994.
  • Oyunlar Gölgeler, Çıkmaz, Finten. Adam Yayınları 1995, İstanbul
  • Yazılar, Toplu Yazıları. YKY 2000, İstanbul
  • Şiirler. YKY Kasım 2006.

Eserleri

Şiir

  • Şiirler (1974)
  • Kırık Saz (1975 T. Fikret'ten).
  • Fahriye Abla
  • Rüzgar
  • Kar
Oyun
  • Gölgeler (1947)
  • O Böyle İstemezdi (1948 - Bu iki oyun Devlet Tiyatrosu ile İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda oynanmıştır).
  • Bitmez Tükenmez Can Sıkıntısı
  • Büyük Olsun
  • Atlıkarınca
  • Olvido
  • Kar

Çeviri oyun

  • Aptal (1940 - Dostoyevski'den uyarlayanlar F. Neziere / S.W. Bienstock).

İnceleme

  • Fransa'da Müstakil Resim (1937 - İki Cilt C. Sıtkı ile birlikte).

Şiir çevirileri

  • Çalar Saat - Charles BAUDELAIRE 
  • KAYNAK WİKİPEDİ 

Nikolay Rimski-Korsakov

 




Nikolay Rimsky-Korsakov, Rusça: Николай Андреевич Римский-Корсаков (Nikolay Andreyeviç Rimskiy-Korsakov) (d. 18 Mart 1844, Tikhvine, Rusya - ö. 21 Haziran 1908 Lubensk, Rusya) Rus müzisyen, besteci, müzik eğitimcisi

Yaşamı

St. Petersburg'un 200 kilometre uzağındaki küçük Tikhvin kasabasında dünyaya geldi. Doğduğunda babası 60, annesi 42, erkek kardeşi ise 22 yaşındaydı.
Küçük Nikolay, piyano çalmayı Tikhvin'de öğrendi. Yeteneğini ve kulağının iyi olduğunu farkeden ailesi, bunun pek üzerinde durmadı. Çünkü Nikolay'ı, ağabeyi gibi ülke donanmasının başarılı bir denizcisi olarak görmek istiyorlardı. Ve genç adam, 12 yaşında St. Petersburg'daki donanma okuluna girdi.
Korsakov, o günden sonra müzikal çalışmalarına hız verse de geçinebilmek için donanmadaki işini de sürdürmüş ve ancak 8 yıl sonra aktif işinden ayrılabilmiştir. Bestecinin müzikal alandaki çalışmaları, yalnız yaratıcı işleriyle sınırlı değildir. 1871'den yaşamının sonuna kadar St. Petersburg Konservatuarı'nda profesörlük yapmıştır. 27 yaşında bu onurlu mesleği icra etmeye başlayan Korsakov, donanmanın brass grubunda on yıl çalışmış, Müzik Okulu'nda yedi yıl müdürlük, Imperial Capella'da ise 10 yıl müdür yardımcılığı yapmıştır. 1874-1907 tarihleri arasında St. Petersburg, Moskova, Kiev, Brüksel ve Paris'te çok sayıda senfonik konser yöneten besteci, 64 yaşında Loubensk'te yaşamını yitirmiştir.

Eserleri

11 senfoni, 15 opera, 3 enstrümental ve orkestral çalışma, 79 romans eseri, 2 koleksiyon ve çok sayıda piyano çalışması üreten büyük bestecidir. Çok bilinen bir eseri Binbir Gece Masalları'ndan esinlenilmiş olan Şehrazad'tır.
"Armoni Üzerine Yazılar", Orkestrasyonun İlkeleri ve "Müzikal Yaşamımın Efsanesi
" adlı üç de kitap yazmıştır

20 Haziran 2014 Cuma

19 Haziran 2014 Perşembe

Refik Halit Karay

 



Refik Halit Karay (15 Mart 1888, İstanbul – 18 Temmuz 1965, İstanbul), Türk yazar.

Hayatı

Bolu Mudurnu'dan İstanbul'a göçen Karakayış ailesinden Maliye Başveznedarı Mehmed Halit Bey'in oğlu olarak 15 Mart 1888’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Sultanisi'nde ve Hukuk Mektebi 'nde okudu. Maliye Nezaretinde memur olarak çalıştı. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra gazetecilik ile uğraşmaya başladı; Tercüman-ı Hakikat gazetesinde mütercimlik ve muhabirlik yaptı. Yazıları yüzünden ilk önce Sinop'a daha sonra Çorum, Ankara ve Bilecik'e sürgün olarak gönderildi. İstanbul'a dönünce bir süre Türkçe öğretmenliği yaptı. PTT (Posta ve Telgraf Teşkilatı) Genel Müdürlüğü'ne getirildi. Bu sırada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na üye oldu ve İstiklal Savaşı aleyhine yazdığı yazılarından ötürü vatan hainliği suçuyla yüzellilikler listesine girerek Beyrut ve Halep'te sürgün hayatı yaşadı.
Atatürk'e yazdığı şiir ve mektuplarla 150'likler listesindekilerin affedilmesinde çok büyük rol oynadı. Af kanunu ile yurda döndü, daha önceden çıkardığı Aydede adlı mizah dergisini tekrar yayınladı. Türk Edebiyatı'nda ilk defa Anadolu'yu tanıtan eserleri ile ismini duyurmuş, yergi ve mizah türündeki yazıları ile de ün yapmıştır. Gözleme dayanan eserlerinde, tasvirler, portreler, benzetmeler kullanarak, sade, akıcı dili, güçlü tekniği ile 20. yüzyıl romancıları arasında seçkin bir yere sahip olmuştur. İstanbul'u bütün renk ve çizgileriyle yansıtarak Türkçeyi ustalıkla kullanan Refik Halit, Türk edebiyatına birçok eser kazandırmıştır.
18 Temmuz 1965’te İstanbul’da yaşamını yitirmiştir.

Eserleri

Romanlar

  • İstanbul'un İç yüzü (1920)
  • Ay Peşinde (1922)
  • Yezidin Kızı (1939)
  • Çete (1940)
  • Sürgün (1941)
  • Anahtar (1949)
  • Bu Bizim Hayatımız (1950)
  • Nilgün (1950 -1952)
  • Yeraltında Dünya Var (1953)
  • Dişi Örümcek (1953)
  • Bugünün Saraylısı (1954)
  • İki bin Yılın Sevgilisi (1954)
  • İki Cisimli Kadın (1955)
  • Kadınlar Tekkesi (1956)
  • Karlı Dağdaki Ateş (1956)
  • Dört Yapraklı Yonca (1957)
  • Sonuncu Kadeh(1965)
  • Yerini Seven Fidan(1977)
  • Ekmek Elden Su Gölden (1980)
  • Ayın On Dördü (1980)
  • Yüzen Bahçe (1981)

Hikayeler

  • Memleket Hikayeleri (1919)
  • Gurbet Hikayeleri (1940)
  • Eskici
  • Garaz

Öykü

  • Memleket Hikayeleri
  • Gurbet Hikayeleri

Mizah

  • Sakın Aldanma İnanma Kanma
  • Kirpinin Dedikleri
  • Agop Paşa’nın Hatıraları
  • Ay Peşinde
  • Tanıdıklarım
  • Guguklu Saat

Günce

  • Bir İçim Su
  • Bir Avuç Saçma
  • İlk Adım
  • Üç Nesil Üç Hayat
  • Makyajlı Kadın
  • Tanrıya Şikayet

Anı

  • Minelbab İlelmihrab
  • Bir Ömür Boyunca (1990, 1996, 2011)

Oyunlar

  • Kanije Müdaafası (1909)
  • Deli (1939)
 Kaynak :Wikipedi Özgür Ansiklopedi

17 Haziran 2014 Salı

Ayhan Işık

 




Ayhan Işık (asıl adı Ayhan Işıyan) (d. 5 Mayıs 1929, İzmir; ö. 16 Haziran 1979, İstanbul). "Taçsız Kral" lakaplı Türk sinema oyuncusu, yapımcı, yönetmen, senarist, ses sanatçısı ve ressam.


Hayatı

İlk yılları

Ayhan Işık, altı çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak bir mayıs sabahı İzmir'in Konak ilçesinde dünyaya gelir; kendi anlatımıyla "Işıyan ailesinin tekne kazıntısı" olarak... "Çocukluk günlerim bilinen yaramazlıklar ve onların sonuçları ile geçti. Annemi, hep telaşlandırmışımdır." diye ekler Işık, 1970'lerin ikinci yarısında yazmaya başladığı ve vefatından sonra tefrika halinde yayımlanan "Hayatım" adlı hatıratlarında.
Altı yaşındayken; "...Onunla ilgili olarak şimdi çok az şey hatırlıyorum. Ama en çok da kokusunu...Bazı geceler yanıma gelip bana sarılmasını, birlikte uyumamızı. Bir defasında balık tutmaya götürmüş, dönüşte de sırtına alıp merdivenleri çıkartmıştı...Hepsi bu...Hafızamı ona dair hep zorladım. Daha fazla şey hatırlayabilmek, hatırladıklarımı hiç unutmamak için..." diyerek andığı babasını kaybeden Işık, öğreniminin bir kısmını İzmir'de bir kısmını ise abisinin üniversite tahsili için annesi ve kardeşleri ile geldikleri İstanbul'da tamamlar.

Eğitimi

İstanbul'da ilk önceleri zorlanan Işık daha sonraları kendisini çok güzel bir çevrede bulduğunu verdiği röportajların birinde şu sözlerle anlatır: "Mahir İz okul müdürü, Salah Birsel müdür muaviniydi, edebiyata Rıfat Ilgaz, beden eğitimine Vefalı Kör Galip, coğrafyaya Akbaba Celal geliyordu. Daha ne isteyebilirdim ki..." Buradaki okul arkadaşlarından bazıları senarist Safa Önal, karikatürist Ferruh Doğan ve ressam - karikatürist Semih Balcıoğlu'dur. Daha sonra girdiği Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan dersler alan Işık, buradaki dönem arkadaşlarıyla ise On'lar Grubu'nda yer alır. Amacı Doğu-Batı sentezini Türk resminde yaratmak; “Halk Sanatı Kaynaklarına Eğilmek”, tekniği ise “Renkçi ve Lekeci” olan grupta dönem arkadaşlarından Fikret Otyam, Altan Erbulak, Remzi Raşa, Adnan Varınca, Nedim Günsür, Orhan Peker, Turan Erol ve liseden beri dostları olan Semih Balcıoğlu ile Ferruh Doğan'la yer alır. Verdiği röportajların birinde daha çok empresyonizm akımının etkisinde kaldığı söyleyen ve bu anlamda da en çok Claude Monet'ten etkilendiğini belirten Işık, Akademi öğrenimi sırasında bir süre Bab-ı Ali'de ressam olarak çalışır fakat 1952 senesinde Yıldız Dergisi'nin açtığı yarışmaya girmesiyle resim hayatındaki geri planına itilerek sinemaya doğru yönelişi başlar. Yarışmayı birincilikle kazanarak sinemaya geçer. Bir sene sonra, 1953 senesinde ise Güzel Sanatlar Akademisi Resim bölümü Yüksek kısmından mezun olur.

Kariyeri

İlk filminde şair, senarist ve yönetmen Orhon Murat Arıburnu ile gerçekleştirdiği çalışmanın ardından, ikinci filminde Türk Sineması'nda Geçiş Dönemi'ni bitiren ve Sinemacılar Dönemi'ne giriş yapıtı olarak kabul edilen Ömer Lütfü Akad'ın Kanun Namına filmiyle büyük ün kazanır. Yaşamının ilerleyen dönemlerinde resim çalışmalarına ara ara devam etse de sinema artık birinci önceliği haline gelmiştir. Ömer Lütfü Akad ile 1950'lerde İngiliz Kemal karakterini oynayarak İngiliz Kemal Lawrense Karşı, Katil, Öldüren Şehir, Vahşi Bir Kız Sevdim, Kardeş Kurşunu filmlerini, Atıf Yılmaz ile Şimal Yıldızı, Osman Seden ile de 1957'de Bir Avuç Toprak filmini yapan Işık 1959 yılında Hollywood’a giderek şansını bir de orada denemek ister. Fakat buradaki filmlerde çalışamaz. Bunun nedeni sorulduğunda da : Benim gibi orada 5000 kişi sıra bekliyor. Ayrıca çok da marifetleri var. Zıplayıp havada iki takla atıyorlar. Hem de ana dilleri gibi İngilizce konuşuyorlar. Bize orada ekmek yok. diyerek açıklayan Işık, 60'ların başında Vedat Türkali'nin senaryosunu yazdığı Otobüs Yolcuları filmiyle Yeşilçam'a dönüş yapar. Arkasından Akad ile son çalışması olacak olan ve Orhan Kemal'in bir romanından yine Vedat Türkali'nin senaryolaştırdığı Üç Tekerlekli Bisiklet filmini çevirir. Işık yine bu dönemlerde çevirdiği Küçük Hanım seri filmleri ile de halk tarafından oldukça beğenilir ve devam eden dönem içerisinde ' Taçsız Kral ' ünvanını kazanır.1970’ li yıllarda yeni bir moda rüzgarıyla film yıldızları peş peşe sahneye çıkmaya, plaklar doldurmaya başlar. Kendisi de bu modaya uyar ve Münir Nurettin Selçuk'tan dersler alarak Klasik Türk müziği dalında sahneye çıkar ve bir tane 45'lik plak doldurur. Birçok tarzda, yeteneğiyle göz doldurmayı başaran Işık sinemada dram , politik , romantik , komedi , macera ve diğer tarzlarda örnekler sunar. 140 kadar film çevirir. 1975’den itibaren yapımcı, yönetmen ve senarist olarak Türk sinemasına katkıda bulunan Işık bu senelerde İtalyan yapımcılarla yaptığı ve başrolünü de Klaus Kinski ile paylaştığı La Mano Che Nutre La Morte ve Le Amanti Del Mostro filmlerini yapar. Filmler İtalya'da ve Avrupa'nın bazı ülkelerinde vizyona girer fakat Türkiye'de sansüre uğrar ve türk seyircisiyle hiçbir zaman buluşamazlar.

Vefatı

13 Haziran 1979'da İstanbul'da yazlık evinin balkonunda uzun süre güneş altında kalmasının yol açtığı ani tansiyon artışı, ve tansiyon artışının tetiklediği anevrizma rüptürü sonucu beyin kanaması geçiren Işık, hastaneye kaldırılsa da kurtarılamaz ve üç günlük koma sürecinin sonunda 16 Haziran 1979'da yaşama veda eder. Zincirlikuyu Mezarlığı'na gömülür.

Oyuncu hakları üzerine

Ayhan Işık ile ilgili belki de en belirleyici unsurlardan olan ve bu anlamda bahsedilmeyi bir hayli hak eden bu konuya dair verdiği demeçlerin birinde şunları söyler:
''Türk sinemasının Batı ülkelerindeki çağdaş sinemacılık düzeyine çıkabilmesi için, her şeyden önce ayrıntılı bir 'Sinema Kanunu' gereklidir. Bu kanun, profesyonelce sinema yapmaya ehil sahibi kişilerin kimler olduğunu, bunların karşılıklı hakları ve yükümlülüklerini madde madde tanımlamalıdır.
Kanunla birlikte bir de 'sendika' ve 'sigorta' konusu ortaya çıkacaktır. Bunlar da mutlaka devlet eliyle çözüme kavuşturulmalıdır. Sendika üyeliği ve sigortalandırma sayesinde bütün sinema emekçilerimizin hayatları garanti altına alınacaktır. Gözlerimizi Batı ülkelerine, özellikle de ABD'ye çevirdiğimiz zaman bu konudaki birikimlerin bu yönde olduğunu görüyoruz.
1958'de Hollywood'a gittim, orada yaklaşık bir yıl boyunca bizim mesleğin ne tür kurallara bağlı olarak yürütüldüğünü gözlemledim. Dışarıda film oyuncularına emekleri karşılığında vadeli senetler vermek gibi tuhaf uygulamalar yoktur, çalışma ve dinlenme saatleri titizlikle kontrol altına alınmıştır. Sendika bütün çalışmaları denetler, piyasada hak ihlali yaratacak işlerin yapılmasına engel olur.
Eğer ki Yeşilçam'ın gelecekte genç insanları acımasızca yiyip yutan dev bir sömürü mekanizmasına dönüşmesini istemiyorsak, ne yapıp edip bir 'Sinema Kanunu' çıkartmalı, ciddi bir sendika kurmalı ve bütün personelin daha mesleğe ilk adımını atar atmaz sigortalandırılması için gereken kanunî baskıyı işverenler üzerinde kurmalıyız. Ben kendi adıma film setlerinin bu ülkede hem oyuncular, hem yönetmenler, hem de diğer teknik elemanlar için birer zulüm çekme yeri değil de profesyonel bir iş sahasına dönüşmesi için elimden her ne gelirse yapacağım. Sinemacılık asla modern bir kölelik sistemine dönüşmemelidir. Sinema bir sanat, sinemacı da bir sanatçıdır; buna yakışır muamele görmelidir.''
Işık'ın kariyeri boyunca ilke edindiği çalışma prensipleri Yerli Film Sektörü içerisinde prodüktörlere karşı kazanılmış ilk önemli olgudur. 1950'lerin başında başlayan kariyeriyle Türk Sineması'nda yer alan ve özellikle 1963'te aktör dostu Suphi Kaner'in Prodüktör Cemiyeti'nin bildirisiyle bilinçli ve organize bir şekilde işsiz bırakılmasıyla intihara sürüklenişi sonrasında, daha da katılaşıp netleşen bu prensiplerde sette çalışılacak başlangıç ve bitiş saatlerinin belli olması, pazar günü hiçbir surette çalışılmaması, sete belli saatlerde doyurucu ve kaliteli yemek getirtilmesi, sözleşmede belirtilen çalışma gün sayısında artış olduğunda oyuncuya ve teknik personele mutlaka ekstra ödeme yapılması, kalabalık ve tehlikeli setlerde doktor-ambulans bulundurulması, bir oyuncunun filminin galasına katılıp katılmamaya kendisinin karar vermesi gibi diğer temel konular da güvence altına alınmaktaydı. Bu prensipleriyle kariyerinin en başından beri prodüktörlerce tepki toplayan ve A-kalite filmlerin dışında bırakılmaya çalışılıp bu anlamda da çoğunlukla başarılı olunan Işık'a karşı yeni ve koşulsuz çalışılabilecek rakiplerin yaratılması adına özellikle 1960'lar'ın ilk yarısında dönemin ünlü dergilerinin düzenlemiş olduğu yarışmalarla sinemaya yeni isimler kazandırılır. Ne var ki 1950'ler ve 1960'ların da ilk yarısı gibi diyebileceğimiz önemli bir süreç boyunca halkın ilgisi nedeniyle prodüktörlerce ekarte edilemeyen Işık'ın, starlık sisteminde edindiği konumun da kendisine verdiği güçle oyunculuk haklarına kazandırdığı bu edinimler kendisinden sonra gelecek birçok oyuncu için de mihenk taşı olur, örnek alınarak Türk Sinemasında bu kazanımların yaygınlaşmasına öncülük eder.

Ressamlığı

Ayhan Işık "Güzel Sanatlar Akademisi"nin grafik bölümünde resim eğitimi almıştı. Akademide Semih Balcıoğlu ile sınıf arkadaşı olduğunu da bir röportajında belirten belirten Işık., henüz sinemaya geçmeden önce dönemin bazı çocuk dergileri ve Türkiye Yayınevi'nin çıkarttığı çeşitli yayınlar için çizdiği karikatürler ve çizgi romanlarla profesyonel olmuştu. ABD'ye yerleşip orada otomobil tasarımları çizmeyi de düşleyen Ayhan Işık'ın 1950'lerden itibaren resimlediği ve yazdığı bir takım aşk romanları Yeni İstanbul Gazetesi'nde çizgi roman tefrikaları halinde günlerce yayımlandı. Bu resimli romanlardan biri de 1966 yılında aynı gazete tarafından derlenip albüm haline getirilerek yayımlandı. "Aşka İnanmıyorum" adlı bu çizgi roman albümünün kapağında Ayhan Işık'ın bir fotoğrafı yer almaktadır. Bu fotoğrafın aşk romanının konusuyla bir ilgisi yoktu, ama yayınevinin artık ünlü bir sinema oyuncusu olan Ayhan Işık'ın ününden yararlanmak amacıyla bu fotoğrafı kullandığı açıktır

Türk Sineması Üzerine

Yazar, sinema eleştirmeni ve gazeteci Agah Özgüç'ün 1973 yılında kendisiyle yaptığı röportajdan bazı kısımlar:

En Sevdiği Filmi

  • Kanun Namına (Ömer Lütfü Akad)

En Sevdiği Yönetmen

  • Ömer Lütfü Akad


Önemli filmleri

  • Kanun Namına (Lütfi Ö. Akad),
  • Öldüren Şehir (Lütfi Ö. Akad),
  • Otobüs Yolcuları (Ertem Göreç),
  • Avare Mustafa (Memduh Ün),
  • Acı Hayat (Metin Erksan),
  • Üç Tekerlekli Bisiklet (Lütfi Ö. Akad),
  • Rıfat Diye Biri (Ertem Göreç),

10 Haziran 2014 Salı

Halide Nusret Zorlutuna

 





Halide Nusret Zorlutuna (1901, İstanbul - 10 Haziran 1984, İstanbul), Türk şair, yazar, öğretmen.
"Kadın yazarların annesi" olarak anılır. Hece ölçüsünde hamasi şiirleri ve konuşulan Türkçe ile yazılmış romanları vardır. Romancı Emine Işınsu'nun annesi, Pınar Kür'ün teyzesidir.
1901 yılında İstanbul'da doğdu. Babası Erzurumlu Zorluoğullarından gazeteci Mehmet Selim, daha sonraki adı ile Avnullah Kâzımî Beydir. Ünlü gazeteci Süleyman Tevfik Özzorluoğlu ise amcasıdır. Halide Nusret'in babası Avnullah Kazimi Bey, 1908 yılında "Fedekeran-i Millet Cemiyeti" adlı bir siyasi parti kurup muhalefete başladığı için İttihat ve Terakki Partisi yönetimi tarafından yıllarca sürgün ve zindan hayatı yaşamak zorunda bırakılmıştı; bu nedenle Halide Nusret çocukluğunda babasını çok az görebildi. Avnullah Bey bir süre siyasetten çekilmeyi kabul edip Kerkük'te mutasarrıf olarak görevlendirildiğinde ailecek Kerkük'e gittiler. Halide Nusret, bu dönemde özel hocalardan ders alarak Arap ve İran dillerindeki bilgisini geliştirdi. Kerkük'teki çocukluk yıllarını Bir Devrin Romanı adlı anı kitabında aktardı.
Aile, I. Dünya Savaşı'nın başladığı sırada İstanbul'a dönünce Halide Hanım Erenköy Kız Lisesi'ne devam etti. Bu okulda orta tahsilini yapmakta iken babasını kaybetti. Babasının ölümü üzerine yazdığı "Ağlayan Kahkahalar" adlı yazısı 1917 yılında Talebe Defteri adlı derginin yarışmasında birinci olup yayımlanınca edebiyat dünyasına adım atmış oldu.
Lise öğrenimini tamamladıktan sonra bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde eğitim gördü. Ekonomik koşullar nedeniyle çalışmak zorunluluğu doğunca Darülmuallimat sınavlarına girdi ve öğretmen olma hakkını elde etti. Öğretmenlik mesleğini çok sevdi ve kendisinin öğretmen olmak için yaratıldığı inancını her zaman ifade etti. İstanbul'da öğretmenlik yaparken bir yandan İstanbul Darülfünun'da Tarih Bölümü'ne devam etti, özel olarak İngilizce öğrendi.

Öğretmenlik hayatı

Halide Hanım, 1924'te Edirne Muallim Mektebi'nde başladığı öğretmenlik görevini sırasıyla Kırklareli, Kars, Ardahan, Urfa, Karaman,İstanbul ve Ankara gibi yurdun çeşitli yerlerindeki liselerde yıllarca sürdürdü. 1926 yılında süvari yarbayı Aziz Vecihi Zorlutuna ile evlendi. Evlilik hayatı, eşinin 45 yıl sonraki vefatına kadar sürdü. 1930'da oğlu Ergün, 1938'de kızı Emine dünyaya geldi. Çok severek yaptığı öğretmenlik görevinden 1957'de Ankara Kız Teknik Öğretmen Okulu'nda çalışmaktayken kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Öğretmenlikle ilgili anılarını "Benim Küçük Dostlarım" adlı kitabında topladı.

Edebî hayatı ve faaliyeti

Halide Nusret, Küller adlı ilk romanını 19 yaşında iken kaleme almıştı. Milli Mecmua, Türk Kadını, Kadınlar Dünyası, Aydabir, Salon Mecmuası, Çınaraltı, Çağrı, Hilâl, Defne, Hisar, Ayşe, Töre, Türk Edebiyatı dergilerinde ve Vakit, Zafer, Kudret, Haber, Yeni İstanbul, Sabah, Hürriyet gazetelerinde yazılar yayımladı. 1923'te yayımladığı Hanım Mektupları adlı eseri ile edebiyat dünyasında ilgi uyandırdı.
Şiir yazmaya mütareke yıllarında başladı. Kurtuluş Savaşı'nın etkisi ve heyacanıyla millî edebiyat akımına katıldı. Millî duygularla kaleme aldığı “Git Bahar" adlı şiiri tanınmasını sağladı. Millî edebiyat akımı içinde değerlendirilen şiirlerinde hececi anlayışa bağlı kaldı. Ünlü şair Yahya Kemal'in şiirlerini ezberlediği ender şairlerden birisi olarak bilinir.
Halide Nusret'in sahnelenmemiş ancak basılmış piyesleri de vardır. Bazılarının adları şunlardır: Hatırsaymaz Kaymakam, Peçe ve Kafes, Rüzgârdaki Yaprak, Suçlu Kim?, Asıl Aşk, Ali Usta'nın Torunları, Gecekondu Gülleri.

Sosyal Hayatı ve Faaliyeti

Halide Nusret, genç yaşlarından itibaren sosyal kuruluşlarda ve hayır cemiyetlerinde çalıştı. Türk Kadınlar Birliği, Türk Ocakları, Halkevleri, Muallimler Birliği, Yardım Sevenler Derneği, , Söroptomistler, Çocuk Haklarını Müdafaa Cemiyeti ve Çocuk Esirgeme Kurumu(Himaye-i Etfal Cemiyeti) yönetim kurullarında uzun yıllar hizmet verdi. 1959'da Türk Anneler Derneği'ni kuruluşuna öncülük etti. Türk Dil Kurumu'nun da kurucu üyelerindendi.
1975 yılı Birleşmiş Milletler tarafından “kadın yılı” olarak ilan edildiğinde “Kadının Sosyal Hayatını İnceleme ve Araştırma Derneği” tarafından düzenlenen sergi ve toplantıda Halide Nusret’e “Ümmü'l-Muharrirat” (kadın yazarların annesi) unvanı verildi. 1983 yılında ise Basın Yayın Genel Müdürlüğü ile Türk Basın Birliği tarafından “Basın Mesleği’nde 50 Yıl Şerefli Hizmet” belgesiyle plaket verildi.
Halide Nusret Zorlutuna, 10 Haziran 1984 günü İstanbul'da hayatını kaybetti.

Başlıca eserleri

Şiir

  • Geceden Taşan Dertler (1930)
  • Yayla Türküsü (1943)
  • Yurdumun Dört Bucağı (1950)
  • Ellerim Bomboş (1967)
  • Git Bahar
  • Sevmek

Roman

  • Küller (1921)
  • Sisli Geceler (1922)
  • Gül'ün Babası Kim (1933)
  • Aşk ve Zafer (1966)
  • Aydınlık Kapı (1974)
  • Büyükanne (1971)
  • Beyaz Selvi (biyografik roman)


Hatıra

  • Benim Küçük Dostlarım (1948)
  • Bir Devrin Romanı(1978)

Mektuplar

  • Hanım Mektupları (1923)
 Kaynak :Wikipedi özgür Ansiklopedi

Hamdullah Suphi Tanrıöver









 
Hamdullah Suphi Tanrıöver (1885, İstanbul - 10 Haziran 1966, İstanbul), Türk edebiyatçı, yazar, öğretmen, milletvekili, siyasetçi.
Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyetin ilk yıllarında Meclis'te yaptığı coşkulu konuşmaları nedeniyle “milli hatip” ve “cumhuriyet hatibi” olarak tanınan bir siyaset adamı ve yazardır. Önce Fecr-i Âti Hareketi içinde, daha sonra Milli Edebiyat toplulukları içinde yer aldı. Zamanla siyasi kimliği, şair ve yazar kimliğinin önüne geçti. Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda ve I., II., III., VII., VIII., IX. dönem TBMM'de milletvekilli olarak bulundu. İki defa Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Siyasi yaşamının yanı sıra Türk Ocakları'nın başkanlığını yürüttü. Türk Ocakları'nın kapatılmasından sonra 13 yıl Bükreş'te büyükelçilik görevinde bulundu. Yurda geri döndüğünde Türk Ocakları'nı tekrar kurdu; ismi, aralıklarla toplam 34 yıl başkanlık ettiği bu kurum ile özdeşleşmiştir.

Yaşamı

1885’te İstanbul’un Aksaray semtindeki  Abdüllatif Suphi Paşa Konağı’nda dünyaya geldi. Babası, Tanzimat Dönemi bilim ve siyaset adamlarından Abdüllatif Suphi Paşa, annesi bir Çerkez kızı olan Ülfet Hanım’dır. Dedesi ilk Osmanlı maarif nazırı Abdurrahman Sami Paşa'dır  babası ise devletin 6. Maarif Nazırı olarak görev yapmıştır. Yazar Samipaşazade Sezai, yazarın amcasıdır.
Çocukluğu yoğun bir kültür ortamında geçti Yetiştiği konak, divan edebiyatının son şairlerinin sık sık bir araya geldikleri bir toplantı yeri gibiydi İlk şiirlerini amcası Sezai Bey'in Paris'te çıkardığı Şura-yı Ummet gazetesinde yayımladı
II. Abdülhamid’in iradesiyle parasız yatılı olarak Mekteb-i Sultani'de (Galatasaray Lisesi) öğrenim gördü. Okuldan 1904’te mezun oldu ve meslek olarak öğretmenliği seçti. Ayasofya Rüşdiyesi'nde hitabet ve Fransızca, Darülmuallimin'de edebiyat, Darülfünun'da Türk-İslam sanatı dersleri verdi. 1909'da Fecr-i Ati topluluğuna katıldı. 1911'de bu topluluktan ayrılarak Ziya Gökalp önderliğindeki Genç Kalemler çevresinde gelişen Milli Edebiyat akımına bağlandı.
1912'de milliyetçilik akımının İstanbul'daki merkezi olan Türk Ocağı'na girdi ve başkan oldu. Aralıklarla toplam 34 yıl bu kurumda başkanlık yaptı (1912-1931, 1949-1959, 1961-1966).
İstanbul'daki işgalci güçlere karşı düzenlenen açık hava toplantılarında hitabetin etkili örnekleri olarak gösterilen konuşmalar yaptı ve güçlü bir hatip olarak tanındı. Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı (1920) Antalya üyesi olarak seçildi; mecliste Misak-ı Milli lehine konuşmalar yaptı
Meclis-i Mebusan’ın işgal güçleri tarafından kapatılmasından sonra milli mücadeleye katılmak için Ankara’ya gitti. TBMM ilk döneminde meclise milletvekili olarak katıldı. İlk kabinede milli eğitim bakanı olarak görevlendirildi, bu görevde bir yıl kaldı. Bakanlığı sırasında ulusal marş için güfte yarışması açıldı. Mehmet Akif’in yarışmaya katılması için çaba harcayan ve İstiklâl Marşı’nı etkili sesi ile meclis kürsüsünde okuyan Hamdullah Suphi'dir.
I. ve II. TBMM’de İstanbul milletvekili olarak TBMM'de yer aldı. 1925 yıllında ikinci kez Milli Eğitim Bakanı oldu. 4 Mart-19 Aralık 1925 tarihleri arasında Milli Eğitim Bakanlığı’nı yürüttü.
Bir yandan da Türk Ocakları Başkanlığını sürdüren Hamdullah Suphi Bey, derneğin merkezini İstanbul’dan Ankara’ya taşıdı. Yeni devletin kültürel yönden teşkilatlanmasında ve Türkiye kültürünün yayılmasında Türk Ocakları’nın büyük rolü oldu. 1931 yılında şube sayısı 278, üye sayısı 32bine ulaştı.. Siyasal bir güç niteliği kazanmaya başlayan kurum, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in 25 Mart 1931 tarihli gazetelerde yayımlanan talimatı üzerine 10 Nisan’da kendisini feshettiTürk Ocakları’nın kapanmasının ardından 1931'de Bükreş Büyükelçiliği'ne atandı. 13 yıl sürdürdüğü Bükreş büyükelçiliği sırasında Bükreş’te büyük bir Türk mezarlığı yapılmasını ve Gagauz kasaba ve köylerinde Türkçe eğitim yapan okullar açılmasını sağladı.1944’te büyükelçilikten emekliye ayrıldı ve siyasete geri döndü.
1945’te İçel ve 1946'da İstanbul milletvekili olarak yeniden Meclis'e girdi. 10 Mayıs 1949’da İstanbul’da yeniden açılan Türk Ocakları’nın başkanı oldu.
1950 seçimlerinde Demokrat Parti (DP) listesinden bağımsız Manisa milletvekili, 1954'te yine DP'den İstanbul milletvekili seçildi. 1957'de Hürriyet Partisi adayı olarak katıldığı seçimleri kaybetti.
Kültür ve siyaset hayatının renkli simalarından ve coşkulu hatiplerinden biri olan Hamdullah Suphi Tanrıöver'in konuşmalarından 'Dağ Yolu' (1928-1931), yazıları da 'Günebakan' (1929) isimli kitaplarda toplanmıştır.
Türk Ocakları Merkez Heyeti'nin başkanlığını yürütmeye devam etmekte olan Hamdullah Suphi Bey, 10 Haziran 1966’da yaşamını yitirdi. Edirnekapı Merkezefendi Mezarlığı’na defnedildi.

Kaynak :Wikipedi özgür Ansiklopedi
Ayrıca Bakınız : Suphi paşa Konağı

8 Haziran 2014 Pazar

7 Haziran 2014 Cumartesi

2 Haziran 2014 Pazartesi

Ahmet Arif

Ahmed Arif (21 Nisan 1927, Diyarbakır - 2 Haziran 1991, Ankara) şair ve gazeteci. Ahmed Arif'in babası Türk, annesi ise Kürt kökenlidir

Yaşamı

Ahmed Arif, 21 Nisan 1927'de Diyarbakır'ın Hançepek semtindeki Yağcı sokak 7 no'lu evde dünyaya geldi. Diyarbakır Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümünde okudu. 1940-1955 yılları arasında değişik dergilerde yayınladığı şiirlerinde kullandığı kendine has lirizmi ve hayal gücüyle Türk edebiyatındaki yerini aldı. Türkçeyi en iyi kullanan şairlerdendir
Şiirlerinde hep ezilen insandan yana oldu ve ezilenlerin kardeşliğine vurgu yaptı. Şiirlerinin toplandığı tek kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim 1968'de yayımlandı. Türkiye'de en çok basılan kitaplar listesindedir. Ahmet Kaya, Cem Karaca gibi sanatçılarca birçok şiiri bestelenmiştir. Ankara'da yalnız yaşadığı evinde 2 Haziran 1991 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.

Edebi eleştiri

Ahmet Oktay'ın 1990 tarihli Karanfil ve Pranga adlı çalışması Ahmed Arif şiiri üzerine yapılmış en detaylı çalışma olarak kabul edilir. Ayrıca, Muzaffer İlhan Erdost'un Üç Şair adlı kitabında da, Ahmed Arif şiirinin yorum ve çözümlemeleri bulunmaktadır.

Şiir kitapları

  • Hasretinden Prangalar Eskittim
  • Yurdum Benim Şahdamarım 

Şiirlerinden bazıları

  • Akşam Erken İner Mahpushaneye
  • Anadolu
  • Ay Karanlık
  • Sen Hep Şerefinle Yaşarsın Baba
  • Bu Zindan Bu Kırgın Bu Can Pazarı
  • Diyarbekir Kalesinden notlar ve Adiloş Bebenin Ninnisi
  • Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden
  • Hasretinden Prangalar Eskittim
  • İçerde
  • Kara
  • Karanfil Sokağı
  • Leylim Leylim
  • Merhaba
  • Otuz Üç Kurşun
  • Sevdan Beni
  • Suskun
  • Unutamadığım
  • Uy Havar!
  • Vay Kurban
  • Yalnız Değiliz
  • Kara

Bestelenen şiirleri

  • Akşam Erken İner Mahpusaneye Cem Karaca - Akşam Erken İner Mahpusaneye
  • Akşam Erken İner Mahpusaneye Fuat Saka - Akşam Erken İner Mahpusaneye
  • Ay Karanlık: Ahmet Kaya - Maviye Çalar Gözlerin
  • Ay Karanlık: Cem Karaca - Ay Karanlık
  • Diyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe: Cem Karaca - Adiloş Bebe
  • Diyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe: Grup Yorum - Adiloş Bebe
  • Diyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe: Kızılırmak - Adiloş Bebe
  • Diyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe: Moğollar - Adiloş Bebe
  • Hasretinden Prangalar Eskittim: Ahmet Kaya - Hasretinden Prangalar Eskittim
  • Hasretinden Prangalar Eskittim: Suavi - Hasretinden Prangalar Eskittim
  • İçerde: Rahmi Saltuk - Dağlarına Bahar Gelmiş Memleketimin
  • Kara: Grup Ekin - De Be Aslan Karam
  • Otuzüç Kurşun: Cem Karaca - Otuzüç Kurşun
  • Otuzüç Kurşun: Grup Baran - Otuzüç Kurşun
  • Otuzüç Kurşun: Zülfü Livaneli - Kirvem
  • Otuzüç Kurşun: Fikret Kızılok - Vurulmuşum
  • Otuzüç Kurşun: Onur Akın - Otuzüç Kurşun
  • Sevdan Beni: Cem Karaca - Sevdan Beni
  • Sevdan Beni: Fikret Kızılok - Haberin Var Mı
  • Suskun: Fikret Kızılok - İki Parça Can
  • Suskun: Ahmet Kaya - Suskun
  • Suskun: Edip Akbayram - Suskun
  • Suskun: Alaaddin Us - Suskun
  • Unutamadığım: Cem Karaca - Unutamadığım
  • Unutamadığım: Grup Baran - Unutamadığım
  • Uy Havar!: Ahmet Kaya - Oy Havar
  • Vay Kurban: Cem Karaca - Vay Kurban
  • Vay Kurban: Grup Baran - Seni Sevmek Felsefedir
  • Vay Kurban: Grup Yorum - Gün Ola
  • Adiloş Bebe: Grup Yorum - Gün Ola
 Kaynak :wikipedi özgür Ansiklopedi

Orhan Kemal

 




Orhan Kemal (asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü) (d. 15 Eylül 1914 - ö. 2 Haziran 1970), toplumcu gerçekçi, Türk romancısı ve oyun yazarıdır.

Yaşamı

Orhan Kemal, milletvekili ve bakanlık yapmış Abdülkadir Kemali Bey ile ortaokul mezunu aydın bir kadın olan Azime Hanım'ın oğludur. 15 Eylül 1914'te Adana'nın Ceyhan ilçesinde dünyaya geldi. Babası siyasal nedenlerle 1931'de Suriye'ye yerleşince, orta öğrenimini kendi isteğiyle yarıda bıraktı ve Suriye'de bulaşıkçılık ve matbaa işçiliği yaptı. Bir yıl sonra tek başına Türkiye'ye dönerek Adana'da çırçır fabrikalarında işçilik ve kâtiplik yaptı. Bu yıllardaki birikimleri, ilerde romanlarına hayat vermiştir. 1937'de çırçır fabrikasında (Milli Mensucat) bir işçi olan Nuriye ile evlendi. Bir yıl sonra ilk çocuğu Yıldız doğdu.
1938'de Niğde'de askerliğini yaparken "Maksim gorkive Nazım Hikmet kitapları okumak", "yabancı rejimler lehinde propaganda ve isyana muharrik" suçundan 5 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. 1940'ta, Bursa Cezaevi'nde tanıştığı Nazım Hikmet'in toplumcu görüşlerinden etkilendi; kendisinden Fransızca, felsefe ve siyaset dersleri aldı. Orhan Kemal'i şiir yerine roman ve öykü yazmaya teşvik eden de Nazım Hikmet oldu.
İlk öykülerini Bacaksız Orhan takma adıyla yayımladı. İlk kez 1943'te İkdam Gazetesi'nde "Asma Çubuğu" öyküsünde Orhan Kemal adını kullandı.
1943'te tahliye olunca Adana'ya döndü. Amelelik ve hamallık gibi işlerde çalıştı. 1944'te doğan oğluna Nazım adını verdi. 1949'da üçüncü çocuğu Kemali'nin doğumundan sonra, 1950'de ailesiyle İstanbul'a yerleşti ve ölümüne kadar kitap ve makale yazarak geçindi. 1957'de dördüncü çocuğu Işık doğdu.
1958'de Sait Faik Hikaye Armağanı'nı Kardeş Payı adlı öyküsü ile aldı.
1966'da "hücre çalışması ve komünizm propagandası" yaptıkları gerekçesi ile iki arkadaşı ile birlikte tutuklandı. "Suç teşkil eden bir cihet bulunmadığı" yolundaki bilirkişi raporu üzerine bir ay sonra serbest bırakıldı.
1967'de 72. Koğuş oyunu ile Ankara Sanatseverler Derneği tarafından en iyi oyun yazarı seçildi. 1969'da Türk Dil Kurumu Ödülü'nü ve Sait Faik Hikaye Armağanı'nı Önce Ekmek adlı kitabı ile aldı.
Bulgar Yazarlar Birliği'nin çağrısı üzerine gittiği Sofya'da, tedavi görmekte olduğu hastanede 2 Haziran 1970'te öldü.
Anısını yaşatmak için İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde, Cihangir semtinde Orhan Kemal Müzesi açıldı.1972'den bu yana adına bir roman yarışması (Orhan Kemal Roman Armağanı) düzenlenmektedir.


Eserleri

Orhan Kemal, yoksul kesimin, işçilerin, öğrencilerin, "kerhanedeki adamın" yaşamını anlatan öykü ve romanlar yazmış ve insan-toplum ilişkilerini gerçekçi bir dille yansıtmıştır. 27 roman, 19'u öykü kitabı ile anı, inceleme, oyun, röportaj türünde kitaplar bırakmıştır.

Öyküleri

  • Duygu (1948)
  • Menevşe (1948)
  • Ekmek Kavgası (1949)
  • Pezevenkler (1950)
  • Sarhoşlar (1951)
  • Çamaşırcının Kızı (1952)
  • 72. Koğuş (1954)
  • Grev (1954)
  • Arka Sokak (1956)
  • Kardeş Payı (1957)
  • Babil Kulesi (1957)
  • Dünya'da Harp Vardı (1963)
  • Mahalle Kavgası (1963)
  • İşsiz (1966)
  • Önce Ekmek (1968)
  • Küçükler ve Büyükler (1971- ölümünden sonra).
  • Yağmur Yüklü Bulutlar (1974)
  • Kırmızı Küpeler (1974)
  • Oyuncu Kadın (1975)
  • Romanları

    • Baba Evi (1949)
    • Avare Yıllar (1950)
    • Murtaza (1952)
    • Cemile (1952)
    • Bereketli Topraklar Üzerinde (1954)
    • Suçlu (1957)
    • Devlet Kuşu (1958)
    • Vukuat Var (1958)
    • Dünya Evi (1958)
    • Gavurun Kızı (1959)
    • Küçücük(1960)
    • El Kızı (1960)
    • Hanımın Çiftliği (1961)
    • Eskici ve Oğulları (1962- Eskici Dükkanı adıyla 1970)
    • Gurbet Kuşları (1962)
    • Sokakların Çocuğu (1963)
    • Kanlı Topraklar (1963)
    • Bir Filiz Vardı (1965)
    • Müfettişler Müfettişi (1966)
    • Yalancı Dünya (1966)
    • Evlerden Biri (1966)
    • Arkadaş Islıkları (1968)
    • Sokaklardan Bir Kız (1968)
    • Üç Kağıtçı (1969)
    • Kötü Yol (1969)
    • Kaçak (1970-ö.s.)
    • Tersine Dünya (1986-ö.s)
    • Dünya Dönüyor (1953)
    • Neden Böyle (1956)
    • Uçurum (2014)

    Oyun

  • İspinozlar (1965)
  • 72. Koğuş (1967)

Anı

  • Nazım Hikmet’le Üç buçuk Yıl (1965)

İnceleme

Senaryo Tekniği ve Senaryoculuğumuzla İlgili Notlar (1963)

Röportaj

İstanbul’dan Çizgiler (ö.s.) 1971
  • rev (1975)

Kaynak Wikipedi Özgür Ansiklopedi
Ayrıca Bakınız Orhan Kemal Müzesi resmi Web sitesi 
  • Serseri Milyoner/İki Damla Gözyaşı (1976)
  • Arslan Tomson (1976- ö.s)
  • İnci’nin Maceraları (1979 - ö.s)