4 Ocak 2017 Çarşamba

Veba

Veba (Fransızca: La Peste), Albert Camus'nün 1947 yılında yayınlanan romanıdır. Camus, romanda, Cezayir'deki Oran şehrinde yaşanan veba salgınını çeşitli satırarası okumaları ile anlamlandırılacak şekilde anlatmıştır. Kitapta yapılan analojilerin en önemlisi tüm Avrupa'ya adeta kara bir veba gibi yayılan Naziler'in Fransa'yı işgalidir. Fransa'nın İkinci Dünya Savaşı sırasında uğradığı Alman işgali ve Fransa'da işgale karşı oluşan Direniş (Résistance) hareketi romanda vebaya karşı alınan önlemler ile özdeşleştirilir. Kitabın sonuna kadar anlatıcının kimliği bilinmez.
İnsanların hayatla ölüm arasında kaldığı ince çizgiyi veba adını vererek tasvir eden Camus, dolaylı yoldan ateizmi de savunur. Eserde bir kahraman da bulunmaz.
 
Romanın bir diğer özelliği ise hikâyenin geçtiği Oran şehrini okuyucuya görüyor gibi yansıtmasıdır.

Konusu

Günün birinde fareler lağımlardan, kalorifer dairelerinden çıkıp sokaklarda ölmeye başlarlar. Başlangıçta kapıcılardan başka kimsenin ciddiye almadığı bu garip olay, zamanla vahim boyutlara ulaşır. Şehirde korkunç şeyler olmaktadır. Hızla yayılan mikrop nedeniyle ölüm insanlara da sirayet eder. Semptomlar açıkça vebaya işaret etmesine rağmen, 20. yy. da veba olacağına insanlar inanmak istemez. Olsa bile bunun kendi başların gelebileceğine inanamazlar. Veba ile karşı karşıya olduklarını uzun süre hep birlikte reddederler, adını koymazlarsa sonuçlarından da etkilenmeyeceklermiş gibi. Derken kısa sürede ölüm haberleri artar, durum korkunç bir hal alır. Katı önlemler alınır, şehir karantinaya alınır. Bundan sonra ne yaşanacaksa, hem herkesten uzak, hem herkesin gözü önünde yaşanacaktır.
Romanın en duyarlı bölümlerinden birinde, roman karakterlerinin kendi aralarında ne çok ölüm gördüklerini konuşurlarken, ölüm görmekten de beterinin, başkalarının ölümüne alışmak, onu sıradanlaştırmak olduğunu fark etmeleridir. Bu dünyadaki asıl veba, hissizleşmektir.

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.