27 Ağustos 2016 Cumartesi

Ali Hadi Bara

Ali Hadi Bara (d. 9 Eylül 1906, Tahran - ö. 30 Ağustos 1971, İstanbul), ünlü Türk heykeltıraş.
Eserleri ile Türk heykelciliğinde katı biçimciliğin aşılmasında etkili olmuş, yeni anlatım olanakları sunmuştur.

Yaşamı

9 Eylül 1906 günü Tahran'da doğdu. Babası Cafer Efendi, annesi Leh asıllı Bezmi Hanım'dır. Ağabeyi Mehmet Sadi'den sonra ailenin ikinci çocuğudur. Ailesi, o dört yaşındayken Türkiye'ye geldi. Küçük ahşap heykelcikler yapan babasından heykel ile ilgili ilk izlenimlerini aldı. Anne ve babasının farklı kültürlere mensup olması onun hem doğu, hem batı kültürünü tanımasında ve sanatçı kişiliğinin gelişmesinde etkili oldu.
İlkokuldan sonra yazıldığı Saint Joseph Fransız Lisesi'nde Fransız kültürü ile tanıştı. Fikret Mualla, Turgut Zaim gibi geleceğin önemli sanatçılarıyla arkadaşlık kurdu. Resim sevgisi nedeniyle 1923 yılında St. Joseph'den ayrılıp Sanayi-i Nefise Mektebi'ne kaydoldu ama ailesinin ekonomik koşullarının bozullması nedeniyle bir ay sonra okulu bırakarak Fransızların işlettiği demiryollarında memurluğa başladı. 2 yıl sürdürdüğü bu görevi sırasında sanat eğitimine dönebilmek için fırsat kolladı ve sonunda yeniden sınavları kazanarak kaydolduğu okulundan 1927 yılında mezun oldu.
Mezuniyetinin ardından üç yıllık yurtdışı bursu kazanarak Bedia Hanım ile birlikte Paris'e gitti. Çift, okuldan tanışmakta idi ve Paris'e gitmeden önce evlenmişlerdi. Ali Hadi, Paris'teki Julian Akademisi’nde Henri Bouchard’ın öğrencisi oldu. Ayrıca Charles Despiau’dan özel dersler aldı, ünlü sanatçı Aristide Maillol'un yanında çalıştı. İlk yaptılarında Bouchard'dan ziyade Despiau ve Maliol'un etkileri görüldü. Bu etkinin hissedildiği ve 1929'da Paris'te Sonbahar Sergisi'nde yer alan "Havva Figürü", önemli bir anıtsal yapıtıdır. Havva, günümüzde İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'ndedir. Sanatçının bilinen ilk heykeli olan 1928'de Paris Sonbahar Sergisinde sergilediği Bedia'nın Başı ise günümüzde kayıptır.
Ali Hadi, yurda döndüğünde Güzel Sanatlar Akademisi'ne kütüphane memuru ve asistan olarak girdi (1930). Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği'ne katılarak bazı sergilerinde yer aldı. 1933'te akademideki modelaj atölyesinin başına getirildi. Soyadı kanunu çıktığında "Bara" soyadını aldı (1934). İlk anıt eseri olan Adana Anıtı'nın açılışı 1935’te gerçekleşti, 1937'de askerliğini yaparken komutanının görevlendirmesi ile İstanbul Harbiye’deki Harbiye Atatürk Anıtı'nı gerçekleştirdi.
1941 - 1943 yılları arasında Zühtü Müridoğlu ile birlikte yaptıkları İstanbul Beşiktaş'taki Barbaros Anıtı klâsik heykel geleneğinin ilgi çekici örneklerindendir. Kaide üzerindeki kabartmaları Müridoğlu, figürleri Ali Hadi Bara yapmıştır. Ali Hadi, 1943 yılında ikinci kez askere alınarak Sarıkamış'a gitti. Askere alınma ve bütçe konusundaki sıkıntılar nedeniyle anıtın açılışı 25 Mart 1944 tarihinde onbinlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti.
Sanatçı, 1946-1947 yıllarında Caddebostan Plajyolu'nda kendi atölye- evini tamamlayarak oraya yerleşti. Bu atölyeye geçtikten sonraki dönemde soyut sanatla ilgilendi ve 'soyuta geçiş' dönemini yaşadı. 1949 yılında yaz tatlini geçirmek ve sanattaki gelişmeleri takip etmek için Paris'e gittiğinde Paris'te öğrenim görmekte olan öğrencisi İlhan Koman, ilgisini yeni soyut sanat eserlerine çekmişti. Oradaki izlenimlerininin etkisiyle yurda döndükten sonra figüratif çalışmalardan uzaklaştı, soyut anlayışta eserler vermeye başladı. Feza Çağı adlı yapıtı, bu dönemdeki önemli yaptılarındandır.
1950 yılında tekrar Akademi'de göreve başlayan Ali Hadi Bara, ikiye ayrılan heykel atölyelerinden birisinin başına Zühtü Müridoğlu ile birlikte getirildi. 1951-1953 yılları arasında Anıtkabir çalışmalarına katkıda bulundu.
İlk demir heykellerini üretmeye 1954 yılında başladı. Akademide bir metal atölyesi kurulmasını sağladı. Kuramsal çalışmalara yoğunlaşarak İlhan Koman ve mimar Tarık Carım ile beraber Türk Grup Espas adıyla bir topluluk oluşturdu. Grup, Fransa'daki Groupe Espace adlı topluluğun düşüncelerine paralel olarak plastik sanatların sentezi konusu üzerinde durmaktaydı. 1956-1957 yıllarında Plajyolu'ndaki atölyesinden ayrılıp Kandilli'de, kayıkhanesini atölye olarak kullandığı bir yalıya taşındı. Bu atölye-evin plastik sanatların sentezi düşüncesi doğrultusunda yenilenmesi fikri uygulanamadı.
Sürekli uluslararası sergilere ve bienallere katılan sanatçını 1957 yılında 4. Sao Paolo binealine katılan eserleri büyük beğeni kazandı ancak birincilik ödülünü politik nedenlerle alamaması, kariyerindeki ilgi çekici bir gelişme idi. Kararı protesto eden Brezilyalı ve Uruguaylı sanatçılar, Bara'ya sanat çalışmalarından ötürü takdirlerini bildiren bir yazı sunmuşlardır.
1960'lı yılların ikinci yarısında demir levhalarla çalışmayı bıraktı, yeni arayışlara yöneldi ve organik formları inceledi. Uzayda yapılan keşifler onun koni, küre gibi yalın geometrik biçimlerle yaptığı çalışmalara esin verdi.
1970 yılında üst üste iki kez felç geçiren sanatçı, 30 Ağustos 1971 günü İstanbul'da hayatını kaybetti.

Bazı eserleri

  • 1932- Atatürk büstü ve Tevfik Fikret büstü
  • 1933- Mareşal Fevzi Çakmak büstü
  • 1933 - 1935 - Adana Anıtı
  • 1936 - Gemlik Atatürk Heykeli, ikinci bir Atatürk büstü ve Ahmet Rasim büstü
  • 1937- Harbiye Anıtı
  • 1937- Tors
  • 1938- Nazilli Atatürk Heykeli (Zühtü Müridoğlu ile)
  • 1939- Atatürk başı
  • 1941 - 1943 Barbaros Anıtı ( Zühtü Müridoğlu ile)
  • 1945-1946 - Berin Timuçin Başı, Güzin Bara Başı, Zonguldak Atlı Atatürk Anıtı ve Atlı İnönü Anıtı
  • 1952- Boşlukta Sürekli Biçim, Değişebilir Heykel, Tektonik, Boş-Dolu
  • 1956- 28. Venedik Bienali'ne katılan iki demir heykel
  • 1957 - 4. Sao Paolo Bineali
  • 1961 - 6. Sao Paolo Bienali, Paris Rodin Müzesi 2. Çağdaş Uluslararası Heykel Sergisi
  • 1966 - Paris Rodin Müzesi'nin Uluslararası Heykel Sergisi
  • Organik Form
  • Kompozisyon
  • Feza Çağı
  • Koni

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.