17 Mart 2015 Salı

Ceyhun Atuf Kansu

 



Ceyhun Atuf Kansu (d. 7 Aralık 1919, İstanbul - ö. 17 Mart 1978, Ankara) Türk yazar, şair ve doktordur.

Hayatı

7 Aralık 1919 günü Bostancı' da dünyaya geldi. Babası, uzun yıllar Erzurum milletvekili olarak mecliste görev alan siyasetçi ve eğitimci Nafi Atuf Kansu, annesi eğitimci Müfdale Hanım'dır
Küçük yaşta annesini kaybetti. Babasıyla birlikte 1921'de Ankara'ya gitti. 1938 yılında Ankara Gazi Lisesi'ni bitirdi. İlk şiirini okul dergisinde yayımladı.
1938 - 1944 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp öğrenimi gördü. Tıp öğrenimi sırasında doğa, çocuk, yurt sevgisini işlediği ilk şiir kitaplarını yayımladı (Bir Çocuk Bahçesi'nde, Bağbozumu Sofrası). Bu okuldan mezun olduktan sonra Ankara Numune Hastanesi’nde çocuk hastalıkları alanıyla ilgilendi. Bir yandan da Altındağ mahallesi'nde açtığı bir poliklinikte gecekondu mahallesi çocuklarına sağlık hizmeti götürmeye çalıştı. Çocuklar Gemisi adlı kitabını yayımladı.
Kendi isteğiyle gittği Turhal'da 11 yıl çalıştı. Bir yandan Turhal Şeker Fabrikası'nın çocuk doktoru olarak çalışırken, diğer yandan şiir kitapları yayımlamayı sürdürdü (Yanık Hava, Haziran Defteri ve Yurdumdan).
1959 yılından itibaren Ankara'da Ankara Şeker Fabrikası ile Şeker Şirketi Genel Müdürlüğü 'nde doktorluğu sürdürdü. Bu dönemde Ankara Radyosu'nda yaptığı Kurtuluş Savaşı, Mustafa Kemal ve dil konuları üzerine konuşmalarıyla tanındı. Bağımsızlık Gülü kitabıyla 1965-1966 Yeditepe Şiir Armağanı'nı, Sakarya Meydan Savaşı kitabıyla 1970-1971 Behçet Kemal Çağlar Ödülü'nü aldı.
Etimesgut Şeker Fabrikası'nda çocuk doktorluğu görevinde iken kalp yetmezliği sonucu yaşamını yitirdi. 17 Mart 1978 günü Ankara'da toprağa verildi
İlk şiiri lise öğrencisiyken arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı Filiz adlı okul dergisinde 1938'de yayımlandı. Ardından şiirleri İnkılapçı Gençlik, Ülkü, Yücel, Millet, İstanbul gibi dergilerde yer buldu. Olgunlaşmış bir şiirle kuşağının önde gelen temsilcileri arasında yerini aldı. Bu dönemdeki şiirlerinde toplumsal sorunlara ağırlık verdi. Halk dilinden, halk söyleyişlerinden geniş biçimde yararlanarak, halkın özlemlerini, sevinçlerini, acılarını ve yaşama savaşımını coşkulu bir söyleyişle dile getirdi. Şiirlerinin kaynağını hoşgörü, insanlık sevgisi, ulusal bağımsızlık ve doğa oluşturdu. "Çocuk" dergisinde masalları, Vakit ve Ulus gazeteleri ile Varlık ve Seçilmiş Hikayeler dergilerinde öyküleri de yayınlandı. 1986'dan başlayarak adına bir şiir ödülü kondu.

Eserleri

Şiirleri

  • Bir Çocuk Bahçesinde (1941)
  • Bağbozumu Sofrası (1944)
  • Çocuklar Gemisi (1946)
  • Yanık Hava (1951)
  • Haziran Defteri (1955)
  • Yurdumdan (1960)
  • Bağımsızlık Gülü (1965)
  • Sakarya Meydan Savaşı (1970)
  • Buğday, Kadın, Gül ve Gökyüzü (1970)
  • Tüm Şiirleri (iki cilt ölümünden sonra, 1978)

Fıkraları

  • Devrimcinin Takvimi (1962)
  • Ya Bağımsızlık Ya Ölüm (1964)
  • Köy Öğretmenine Mektuplar (1964)
  • Tonguç'un Kitapları(1965)
  • Atatürkçü Olmak (1966)
  • Atatürk ve Kurtuluş Savaşı (1969)
  • Balım Kız Dalım Oğul (1971)
  • Halk Önderi Atatürk (1972)
  • Sevgi Elması (1972)
  • Cumhuriyet Ağacı (1973)
  • Cumhuriyet Bayrağı Altında (1973)

Hekimlikle İlgili Kitapları

  • Turhal Dolaylarında Çocuk Bakımı(1954)
  • Anneler Soruyorlar (1959)
  • Kasabalar ve Köylerde Çocuk Bakımı (1961)

Çocuk Kitapları

  • İyi İnsan Mehmet Ali
  • Üvey Ana

Ödülleri

Cahit Külebi'nin C.A. Kansu için yazdığı dizeler


« Ceyhun kardeş sen bu ilden gideli Dağlarım yıkıldı, çöllerim bomboş.
Söğütlü dereler, iğdeli beller,
Kuraktan çatlamış göllerim bomboş. »


Nazım Hikmet'in, C.A. Kansu'nun annesinin ölümü üzerine yazdığı şiir

Ceyhun Atuf'un Moda'da bir darüleytamda (yetimyurdu) yöneticilik yapmakta olan annesi Müfdale Hanım, eşi Nafi ve kardeşi Vehbi Bey'leri Milli Mücadele'ye katılmak üzere Ankara'ya yolladıktan kısa bir süre sonra apandisitinin patlaması sonucu hayatını kaybetmiş ve Kuvay-ı Milliyeci dostları tarafından gömülmüştü. Vehbi ve Nafi Bey'lerle İnebolu'da tanışmış olan şair Nazım Hikmet, aşağıdaki şiiri yazmıştır.

«  Vehbi ve Nafi Kardeşlerimin Acılarına: Aldığım Bir Mektup (**) 1337 Mart Ankara
Dün gece mektup aldım bir felakete dair
Siyah satırlarında şöyle yazılı:
Şair!
Bilmiyoruz nereden başlamalı biz söze
Kara bir hançer gibi zavallı gönlümüze
Saplanan son acıyı sen de duyuyor musun?
Yoksa hülyalarınla hâlâ uyuyor musun?
Boşluklara atılan ruhumuza bu bir sır:
Bilmiyoruz gönüller bu kadar yakın mıdır?
Dileriz derdimizi avutmasın seneler
Bize son vazifeni yapmış olursun eğer
Zavallı gönlümüzde bu derin mâtemi sen
Rübabının sesiyle ebedileştirirsen...
Ah bir hale düştük ki duysa kâinat ağlar
Hem bir kardeş kaybettik, hem çok sevgili bir yâr
Biz gurbette ağlarken o da gurbette öldü
Biz gurbete gömüldük, o toprağa gömüldü...
Şimdi o uzaklarda, çok uzaklarda bizden!
Hayaline ağlayan yorgun gözlerimizden
Yüzü rüyalardaki yüzler gibi kayboldu.
Zaten o bir çiçekti bir çiçek gibi soldu
Bir bahçeye gitti ki açılmaz çiçekleri
Kahpe felek kendini bildiği günden beri
Gökler zulümleriyle bu kadar alçalmadı.
Artık güzelliklere imanımız kalmadı.
Hiçbir ümidimiz yok hiçbir gayemiz de
Şair? Fani neşeyi artık arama bizde
Şimdi biz bir hayale ağlarız için için
Tesellisi olmayan gönüllerimiz için
Sade ona kavuşmak tesellidir diyoruz
Ona kavuşmak için ölümü bekliyoruz. »



0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.