Eşref Üren (d. 1897 Nişantaşı İstanbul ö. 1984 Ankara) Türk ressam, yazar
İlk ve orta öğrenimini İstanbul ve Bursa'da tamamladı. Bir süre Galatasaray Lisesi'ne devam etti. Ailesinin Bursa'ya taşınmasıyla Galatasaray Lisesi'ni bırakarak Bursa Tarım Okulu'na kayıt yaptırdı.
I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Yedek Teğmen olarak askere alındı. Bir yıl sonra terhis oldu. Bursa'ya döndü.
Ressam olmaya Bursa'da İbrahim Çallı'nın Yeşil Türbe peyzajını yaptığı bir anda karar verdi. Bu anı Şöyle aktarır: "Birinci Umumi Harb"ten Mülazim-i Sani (Yedek Teğmen) olarak terhis edildim. Bursa'ya annemin yanına geldim. O günlerde edebiyata heves etmiştim. Bir şeyler yazmıyordum ama, üç dört edebiyat dergisi okuyordum. Akşam üzeri de canım sıkılınca bir gezinti yeri vardı Bursa'da oraya gidip hava alıyordum. Bir gün yine gittim baktım bir kalabalık var. Bir adam oturmuş resim yapıyor. Yırtık çorapları papucundan çıkmış. İyice yaklaştım. Yeşil Türbe'ye doğru oturmuş peyzaj çalışıyordu. Resme baktım Yeşil Türbe'den daha güzeldi. Orada ressam olmaya karar verdim. Sabaha kadar sağımdan soluma dönüp durdum. Sabah kalktım anneme:
-Ben İstanbul'a gidiyorum. Dedim. -Ne yapacaksın? Dedi. -Sanayi-i Nefise'ye gideceğim. Dedim
1928'de kendisini geliştirmek üzere Paris'e gitti. André Lhote Atölyesi'nde çalıştı. Paris Modern S
anat Müzesi'nde İzlenimci ve Sembolist'lerin yapıtlarını inceleme ve gözleme olanağı buldu.
D Grubu'nun Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki sergisine katıldı ve gruba üye olup, grupla ilgili yazılar yazdı. Halkevleri'nin düzenlediği "Yurt Gezileri"'ne katıldı. 1940 yılında Yozgat'a 1943'te ise Ağrı'ya gitti. Yurt Gezileri'nde yaptığı eserleri ile sergilere katıldı.
1955 yılında devlet memurluğundan emekli oldu ama, 1956'dan 1968 yılına kadar Ankara Marif Kolej'inde ve Ankara Atatürk Lisesinde resim öğretmenliğini sürdüren Eşref Üren, aynı zamanda 1932 yılında Milliyet Gazetesi'inde başladığı yazılarını dönemin çeşitli yayın organlarında 1984 yılına devam ettirdi.
Eşref Üren İzlenimci olduğu ile ilgili yorumlara; "Benimle izlenimciler arasındaki bağ;yalnızca uyum, yani renklerin birbirlerini kabul etmesi ve uyuşması yönündedir. Kısaca yakınlık varsayılır. Fakat bu beni bir "İzlenimci" yapmak için yeterli değildir. Havada perspektif ve güneş ile işiğin ele alınışı beni başka bir yere koyar ve beni bana yaklaştırır" sözleri ile açıklık getirir.
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.