2 Şubat 2016 Salı

Şerîf İçli,


Şerîf İçli, 20 Aralık 1899 tarihinde Beşiktaş’ta doğdu. Hacı Ahmed Efendi ile Şöhret Hanım’ın oğludur. Mahallesindeki ilkokulu bitirdikten sonra orta öğrenimini Beşiktaş’taki “Âfitab-ı Maarif Rüştiyesi”nde tamamladı;yüksek öğrenime devam etmedi.Çocukluğu Ortabahçe’de geçmiştir. I. Dünya savaşı yıllarında “Orman ve Maadin Nezareti”nde resmî göreve başladı. Askerliğini Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra
Ankara’da yaptı. Terhisinden sonra “İktisat Vekâleti”nde arşiv memurluğuna tayin edildi. Bir yandan da bir saz salonunda Ud çalıyordu. Bu nedenle memuriyetten ayrılmak zorunda kaldı. Şerîf İçli için bu yıllar çeşitli maddî sıkıntılarla geçmiştir. Mûsikî ile uğraşmanın geçimini sağlamadığını görünce, bazı dost ve arkadaşlarının aracılığı ile, yeniden aynı bakanlıkta başka bir göreve getirildi.

Bir Ud sanatkârı olarak sanatsever ve kültürlü çevrelerde aranıyor, zaman zaman Çankaya Köşkü’ne çağrılıyordu. 1938 yılında Ankara Radyosu yayın hayatına başlamış, tanınmış bir sanatkâr grubu bu kuruluşta toplanmıştı. Şerîf İçli de bu yıllarda “Kaşeli Sanatkâr”olarak radyoevinde çalıştı. O zamanki yasaların çıkardığı engeller dolayısıyla yayınlarda “Eşref Kadri” takma adını kullandı. Yirmi bir yıllık memuriyet hayatından sonra 1946 yılında Hakkı Derman, Mefharet Yıldırım, Mustafa Çağlar’la birlikte istifa ederek Maksim Gazinosu’nda çalışmak üzere İstanbul’a nakletti. Sanat hayatını bundan sonra bestekârlık, plâk çalışmaları, gazino sanatkârı olarak sürdürdü;özel dersler verdi.

Hakkı derman, Şükrü Tunar gibi her biri kendi alanında sazının hakimi olmuş sanatkârlarla aynı sanat anlayışı içinde, hâlâ hâfızalardan silinmemiş olan çok güzel icrâ örnekleri verdi. İstanbul Radyosu’nun açılışından sonra programlara katıldı. Son yıllarında “şeker hastalığı ve damar sertliği”nden tedavi altındaydı. 1956 yılının şubat ayının üçüncü günü, bir programa geç kaldığı için, radyoevinin yakınında bulunan evinden acele ile yürüyerek gelmiş ve provaya katılmıştı. Bu sırada fenalaşarak arkadaşlarının kolları arasında hayata gözlerini yumdu. Ertesi günü kalabalık bir cemaatle kaldırılan cenazesi Feriköy mezarlığında toprağa verildi.

Mûsikîye çok küçük yaşlarında heves etti. İlk mûsikî çalışmalarına on sekiz yaşında iken Nakiye Hanım’dan ders alarak başladı. Yine aynı yıllarda Ud çalmaya uğraşıyordu. Neyzen İhsan Bey’in kurduğu “Beşiktaş Mûsikî Kulübü”ne 1921 yılında girdi ve Hakkı Derman’la bu sıralarda tanıştı. Bir ömür boyu sürecek olan sanat arkadaşlığının temeli böylece atılmış oldu. İhsan Bey’in gayreti ile mûsikîmizin pratik ve teorik yönlerine ait geniş bilgi elde etti. Mûsikî dünyasında ilerlemesi ve tanınması hızlı olmuştur.

Bestekârlığa 1924 yılında başladı. İlk eseri “Gelmeseydin âleme, görmeseydim ben seni” güfteli Uşşak şarkısıdır. İkinci eserini Saba makamından besteledi. Sözleri “Pür zemzeme bir beste-i zîruh-i emelsin”olan bu şarkının sözlerini, “Neydin güzelim sen, güzelim dün gece neydin ?” olarak değiştirmiştir. Fakat onun asıl ününü temin eden, 1927 yılında Süleyman Nazif’in “Derdimi ummana döktüm , asumâna inledim” mısraı ile başlayan şiirine yapmış olduğu Ağır Aksak usûlündeki Hicaz şarkısıdır. Daha sonra verimli bir bestekâr olarak güzel eserler besteledi. Eserlerinin çoğu , zamanının ses sanatkârları tarafından plâklara okundu;halk arasında çok tutundu. Kendine has, duygulu ve tekniği sağlam eserler yaptı. Eserlerinde özellikle prozodi hatası yapmaması ile dikkati çeker.

İcrakâr olarak Nevres Bey, Refik Tâlat Bey, Şerîf Muhiddin Targan gibi teknik bir saz olmamakla beraber, eşlik etmedeki ustalığı, temiz icrâsı ile tanınmış bir Udî idi. Çok güzel fasıl çaldığını herkes kabul eder. Aynı zamanda iyi bir hanende olduğundan fasıllara sesi ile katılırdı. Uzun yıllar emek vererek vücuda getirdiği nota koleksiyonunu, ölümünden sonra Ankara Radyosu satın aldı. halen TRT Müzik Dairesi Başkanlığı arşivinde bulunmaktadır.

Şerîf İçli, Sıdıka Hanım’la evliydi. Bu eşinin ölümünden sonra 1945 yılında ikinci kez evlendi;dört çocuğu dünyaya geldi. Kızı Sadiye İçli de ses sanatkârlığı yapmıştır. Günümüz bestekârlarından Dr. Selahaddin İçli, Şerîf İçli’nin yakın akrabasıdır.

Bilinen eserleri Bayati makamından bir Saz Semaisi, Neva makamından bir yürük semai, yetmiş kadar şarkıdır.

Dr.M.Nazmi Özalp – Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.

  Acemaşiran-Bir teselli beklerim gönlümdeki bin yareye
  Bayati-Aşkinla harab kalbimi bir lahza sevindir
  Bayati-Bülbülü seydaya döndüm
  Bayati Saz Semaisi
  Buselik-Dün gece bezmi meyde ah edip anmış beni
  Dilkeshaveran-Gül sevdiceğim güller açılsin dudağında
  Ferahfeza-Gezindi bir ses yine uzakta hare gibi
  Hicaz-Derdimi ummana döktüm asumana inledim
  Hicazkar-Çok güzeller kandırır güneşi kıskandırır
  Hüseyni-Ezelden aşinayım ben hem zebanımsın
  Hüseyni-Yine yol göründü sevda eline
  Hüseyniaşiran Saz Semaisi
  Hüzzam-Yine hicranmı bu aşkin sonu söyle
  Hüzzam-Sen de leyladan mı öğrendin
  Hüzzam-Sensiz geçecek günleri ahımla eritsem
  Hüzzam-Türlü derde ben deva buldum elimle çok zaman
  Hüzzam-Uçtu tellendi bu saç esti gönüllerde bahar
  Hüzzam-Yine bir sızı var içinde akşam oldu diye
  Karcığar-Güneş ruhsareli canan nikab ender nikab oldu
  Karcığar-Hey kız nerelisin sen
  Karcığar-Mest oldu gözlerini gördüğüm akşam
  Karcığar-Ondördü ayın gel güzelim
  Kürdilihicazkar-Aşkınla meğer aşkıma son dem vuracakmış
  Kürdilihicazkar-Emeller aldatıp avutmuş beni
  Kürdilihicazkar-İçtim o derin sevgini hicranlı sesinden
  Kürdilihicazkar-Sen benim doymadığım sevgilerin en sonusun
  Mahur-Alamam doğrusu desti emele
  Mahur-Mademki baharlarla coşup yaz gibi açtın
  Muhayyer-Dilde rast geldim dildare gönül
  Neva-Birlikte bu akşam çıkalım seyre civanım
  Nihavend-Gece sahilden açıp sandalı enginlere biz
  Nihavend-Sensiz yaşamam bilki bu söz bence yemindir
  Rast-Cevr olur imkanı vuslat vermeyen imaların
  Rast-Gül de bülbül gibi ağlasın
  Saba-Düş ben gibi bir aşka sadakat ne imiş gör
  Saba-Neydin güzelim sen güzelim dün gece neydin
  Segah-Her nefes ömrümde binbir hasretin ahın tüter
  Segah-Nazlı ipek yumağım
  Sevkefza-Günlerce onun lutfuna ihsanına düştüm
  Suzidil-Hasretin çok eskidir
  Uşşak-Bıkmış gibi gönlüm itiyor aşkı içinden
  Ussak-Cevri yare sabır buldum ömrüm ahzane kaldı
  Ussak-Değirmene un yolladım
  Ussak-Gittin bu gidiş bence ölümden de beter
  Usak-Gözlerin hayran bakarmış
  Ussak-Hala acıyor gözlerinin yaktığı yerler
  Ussak-Hasret dolu ahım sana hüsranımı söyler
  Ussak-İçimden şu zalim şüpheyi kaldır


  Ussak-Sevda ona yaklaşma yanarsın tutuşursun
Kaynak: http://www.eksd.org.tr

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.