Ellerimde Bir Göztaşı
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş
gidiyordum
Ne bileyim, bir damlanın böyle deniz olduğunu
Şaştım, mavi
bir fal gibi açılınca önümde
Giritli bir ölümüm varmış, bir balıkçı fitil
gibi
Patlayacakmış avucunda otuz çubuklu gençliğim
Üç günde mi desem,
üç gökte, üç kulaçta mı
Ben ki, o camgöbeği çiçekler açan
ağaç
Kırılmaz bardaklar gibi tuzla buz olacakmış
Ne zaman boğulsam
böyle yosun kokuyordu ışık
Sabahcı kahvelerde bir çiroz ötüyordu
Ve
dalgalarımı geçen o deniz şoförleri
Böyle uyur düşlere bindirmiş
gemiler
Uyuklar gibi üstünde mermer masaların
Bir tahta parçasıydım,
osmanlı bir kazadan kalmış
Yüzüyordum, islam kaptanın ahşap
ayağında
Öbür tahtalara öbür insanlara doğru
Cumhurdu mürekkep balığı,
simsiyah yüzüyordum
Ne bileyim, bir korkunun böyle destan
olduğunu
Ağardım, nisanlayınca gece, ve yavrulayan yalnızlık
Ya da ilk
insanın doğduğu, öldüğü dağdı Moby Dick
Nefes aldıkça filbahriler
köpürüyordu sulardan
Çanlar çalıyor kulaklarımda, yunuslar
yarışıyordu
Alyuvarlar, dolkuşları ve rüzgar midyeleri
Dedim, dünya
gibi bulut yok dünya üstünde
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş
gidiyordum
Ne bileyim, bir türkünün böyle Veysel olduğunu
Açıldım,
çıkmaz bir sokak gibi, kapanınca denizde.
Eklenme Tarihi:
14.05.1999
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.