26 Temmuz 2015 Pazar

Kısasa kısas

Kısasa kısas (İngilizce özgün adı:Measure for Measure) ünlü İngiliz yazarı William Shakespeare tarafından yazılmış bir oyundur. Kesin olarak ne zaman yazıldığı belgelenememekle beraber 1603 veya 1604 yıllarında yazıldığına dair ipuçları bulunmaktadır. Önce bir komedi olarak sınıflandırılmıştır fakat çağımızda ne komedi ne de trajedi olarak görüldüğü için problem oyunlar sınıfına konulmaktadır. İlk defa basılması Birinci Folyo içinde 1623dedir. Bu oyunun belgelenen ilk sahneye konulması 1604dedIr. Oyunun ele aldığı önemli temalar merhamet ile gerçek, ve bunların gurur ile alçak gönüllükle ilişkileridir. "Bazıları günahla yükselir ve bazıları faziletle yere düşer."


Yazılma kaynağı, zamanı ve sahnede oyun

Bu oyunun esas kaynagi Italyan Ronesans cagi yazari Cinthio'nun Hekatominti adli eserinden bir hikâyedir. Shakespeare'in bu eseri dogrudan dogruya kullandigini iddia edenler vardir. Fakat daha uygun bir gorus Shakespeare'in kaynaginin 1578de George Wheatsone adli bir tiyatro yazarinin bu Cinthionun eserine dayali olarak yazdigi Promos and Casandra adli oyun oldugudur.
Kisasa kisasin 1603 veya 1604 yillarinda yazildigi ancak ilk yayini Birinci Folyo edisyonunda 1623 yilindadir. Elde bulunan metinin Shakespeare'in yazmis oldugu orijinal metin olmayip bu oyunun Thomas Middleton tarafindan adaptasyonu oldugunu iddia edenler de bulunmaktadir. Bunlara gore adaptasyonun esas metinden en onemli degisikligi oyun mekanin Italya'dan Viyana'ya gecirilmesidir.
Isabella (1888) Ressam:Francis William Topham

Kisasa kisasoyununun belgelenmis olarak sahnede ilk oynanisi 26 Aralik 1604'dedir. Cronwell devriminde kapatilan tiyatrolarin 1660da Kiraliyet'in Restorasyonu ile acilmasi ile bircok Shakespeare oyunu, Kisasa Kisas dahil, adaptasyonlar halinde tiyatro seyircilerine sunulmustur. Bunlardan ilki William Devenant tarafindan Asiklar Aleyhinde Kanun adinda Kisasa Kisas oyunudur; bu oyunu gorup begendigini unlu Ingiliz gundelikcisi Samuel Pepys 18 Subat 1662de gundeligine kaydetmistir. Diger adaptasyonlar 1699da Charles Gideon tarafindan ve 1720de John Rich tarafindan yapilanlardir. Spakespeare'in kendi metni ile ilk sahneye konulma Kralice Viktoriya caginin sonlarina dogru olmustur; cunku Viktoriya caginin Ingiliz seyircisi icin bu eserin ana konusu olan acik acik evlenmeden cocuk yapmak buyuk bir skandal konusu olarak nitelenmekteydi.

Karakterler

]]
Dük - Viyana duku
İsabella- Bir rahibe adayi
Claudiyo - İsabella'nin erkek kardeşi. Evli olmadan Juliet'i gebe bıraktığı için idama mahkûm edilmiştir.
Angelo - Katı ve merhametsiz bir Hakim.
Escalus - Akıllı bir baron. Angelo'ya merhametli olmasini tavsiye eder.
Lucio- "Fantastik," Komik ve gösteriş seven bekar bir üst tabaka mensubu. Claudiyo'nun arkadaşı.
Mariana- Angelo'nun eski nişanlısı. Ağabeyini ve ceyizini bir deniz kazasinda kaybedince Angelo nikahtan vazgeçmiştir.
Mistress Overdone - Vienna'da bir randevu evi sahibi.
Pompey - Mistress Overdone için çalışan bir barmen.
Emniyet amiri- Hapishane idarecisi. Angelo'nun hükümlerinin uygulayıcısı.
Elbow - Budala bir emniyet gorevlisi
Barnardine - İdam mahkumu uzun dönemli hapis.
Juliet - Claudiyo'nun sevgilisi ve onunla evli olmadan gebe.
Hakim - Escalus'un bir arkadaşı.

Konu

Mariana (1888) Ressam:Valentine Cameron Prinsep

Viyana Dükü Vincentino önemli bir diplomatik görev dolayısıyla şehirden ayrılacağını bildirir. Şehrin idaresini çok hoşgörüsüz sert bir hakim olarak bilinen Angelo'nun eline bırakır. Dük'ün idaresi altında zina hakkında kanunlar, çok sert olmakla beraber hoşsgörü prensibine uygulanmıştır. Buna karşılık Angelo cinsel ahlaksızlik suclarına karşı çok sert bir kişi olarak bilinmektedir.
Bir genç asılzade olan Claudiyo sevgilisi Juliet ile nişanlıdır ama nikah töreni gecikmiştir. Bu arada iki sevgili birleşmiş ve Juliet evlilik dışı gebe kalmıştır. Sehrin kanunlarina göre Angelo bunu zina olarak görür ve Claudiyo'yu zina suçuyla yargılar. Claudiyo evlenmek istediğini çok açıkca belirtmesine rağmen Angelo onu idama mahkûm eder.
Cladiyo'nun arkadaşı Lucio bir rahibe adayı olan Claudiyo'nun kızkardeşi İsabella'yi manastırında ziyaret ederek kardeşi hakkında Angelo'ya gidip kardesini af etmesini istemesini söyler. Isabelle Angelo huzuruna çıkıp ondan merhamet dilemek icin bir ozel randevu alir. Oyunun iki sahnesini alan Angelo ve Isabella arasindaki gorusme seyirciye Angelo'nun Isabella'ya karsi sehvet duskunu fikirler beslediğini ortaya cikartir. Sonunda Angelo Isebella'ya bir anlasma yolu oldugunu bildirir; eger Isabelle Angelo ile birlikte yatmaya izin saglarsa Angelo Cladiyo'nun hayatini bagislamaya hazir olacaktir. Isabella bu teklifi hemen reddeder fakat Angelo'nun sehirde olan cok katı ve höşgörüsüzlük ünü dolayısıla yapabilecegi ifşaat ve suç ithamlarina kimsenin inanmıyacağını düşünüp Angelo'yu açıkca suçlamaktan kaçınmaya karar verir. Bunun yerine İsabella kardeşi Claudiyo'u hapisanede ziyaret eder ve kaderine razı olup idamı kabullenmesini öğütler. Claudiyo'nun sert itirazlarını ve tekrar tekrar Angelo'nun tekliflerini halka ifşa etmesini istemesine rağmen İsabella kararini değiştirmez.
Dük gerçekten şehirden ayrılmamış; Angelo'nun şehrini nasıl idare ettiğini kendi gozleri ile görmek bir kesiş kıyafetine bürünerek şehirde kalmıştir. Bir kesiş gibi rahibe adayı İsabella ile arkadaşlık kurmuştur. Angelo'nun kötü idaresini engellemek için iki aldatmaca düzenler:
  • Birincisi bir yatak aldatmacasıdır. Angelo daha önce Mariana ile nişanlanmş; fakat o çeyizini ve agabeyini bir deniz kazasında kaybedince Mariana ile nikah kıydırmaktan vazgeçmiştir. Isabella Angelo'ya haber göndererek onun yatağına gireceğini ancak her şeyin tam karanlıkta ve sessizlik içinde olmasını şart koştugunu bildirir. Bu randevuda Mariana İsabella'nin yerini almaya razı olmuştur ve bu randevuda Angelo ile cinsel ilişkide bulunur. Şehrin kanunlarının bir değişik yorumuna göre bu bir çift arasındaki nişanın bitip nikah olduğuna delildir. Ancak Angelo hâla İsabella ile yattığına inanmaktadır.
  • Fakat Angelo yine sözünü tutmaz. Hapishaneye mesaj göndererek Claudiyo hakkındaki idam hükmünün infazını ve onun kesik başının kendisine gönderilmesini emreder. Bu ikinci bir aldatmacanın, kesik baş aldatmacası nın, uygulanmasını gerektirir. Dük önce hapisanede idam bekleyen haydut Bernandine'nin başının kesilerek Claudiyo'nun başı yerine gönderilmesine karar verir. Fakat bu mahkûm sarhoş olmasına rağmen katiyen buna razı olamıyacağını açıkca bildirir. Fakat Claudiyo'nun şansı yaver gidip hapisanede bulunan ve Claudiyo'ya cok benzeyen bir korsan Ragozine birdenbire ölür. Ölünün başı kesilip Angelo'ya gönderilir.
Oyunun ana dalı Duku'un kendi elbiselerini giyinip şehre donermiş gibi tekrar görevine başlaması ile devam eder. İsabella ve Mariana açık olarak Duk'e Angelo'yu itham eden bir şikayet mektubu gönderirler. Angelo onların ithamlarını hemen reddeder. Angelo'nun bu şekilde yalancı kötü ithamlara hedef olmasının sorumluluğunun Keşiş Ludowick olduğu ortaya çıkar. Dük, Keşiş Ludowick'e karşı olan davanın Angelo tarafından görülmesine razı olur. Hemen Dük Angelo'nun yanından ayrılarak Ludowick kıyafetine girer. Dava celsesinin sonunda kesiş kendinin Dük olduğunu ifşa eder; Angelo'nun yalancı olduğu ve İsabella ve Mariana'nın doğruyu söoyledikleri ortaya çıkar. Dük, Angelo'nun idam edilmesine ve bütün mirasının daha iyi bir koca bulması için çeyiz olarak Mariana'ya verilmesine karar verir. Fakat Mariana Dük'ten Angelo'ya merhamet etmesini ister ve Dük de Angelo ve Mariana'nın evlenmeleri şartı ile Angelo'yu afeder. Sonra Dük İsebella'ya kendisi ile evlenmesini teklif eder. Oyun Isabella'nin cevabının ne olduğunu bildirmeden biter. Değişik yönetmenler değisik şekillerde oyuna son vermişlerdir. Çok kere oyun sonunda İsabella'nin suskunluğu onun evlenmeyi kabul ettiği şeklinde yorumlanmıştır.
Bu oyun akımı devam ederken Claudiyo'nun arkadasi Lucio'yu ele alan bir diğer olaylar dizisi de geliştirilmiştir. Lucio oyunun ortasında devamlı olarak keşise Dük aleytharı iftaralar atmaktadir ve bunlar Vincetio'nun saşkınlığını komik olarak göstermeye fırsat olmaktadir. Son perde de ise Lucio Duk'e keşis aleyhinde bir sürü iftira atar. Keşiş ve dükün aynı kişi olduğu ortaya çıktığı zaman Lucio muşkül duruma girer. Angelo gibi bir ceza verilmesi gerekmektedir ve istemedigi evlige zorlanir; yeni karisi fahişe Kate Keepdown olur.

Parsifal

 


Parsifal Richard Wagner’in üç perdelik bir operası veya müziksel dramıdır. Wagner şahsen bu eserini ("ein Bühnenweihfestspiel" - "Sahnenin Kutsalanması için Festival Oyunu) olarak tanımlayı tercih etmiştir. Parsifal operasının konusu çok serbest biçimde Wolfram von Eschenbach tarafından ortaçağlarda 13. yüzyılda yazılmış olan bir epik şiir olan Parzival'dir ve mitik İngiliz Kralı Artur zamanının bir şövalyesi olan Parzival'in Kutsal Kaseyi bulmak için geçdirdiği serüvenleri anlatır.
Bu esere Wagner ilk defa Nisan 1857de yeni bir opera konusu için kavram olarak bakmış; ama ancak bundan yirmibeş yıl sonra Parsifal eserini tamamlamıştır. Parsifal Wagner'in bestelediği son opera eser olmuştur. Bu eserin bestelenmesi nedenlerinin başında Wagner'in sırf kendi eserlerini kendi isteklerine göre sahnelemek için Baverya'da Bayreuth kentinde özel bir konser festival binası Bayreuth Festspielhaus yaptırması ve bu binanın özel akustik karakterini en iyi şekilde kullanacak bir eser hazırlamak istemesidir. Belki bu nedenle olacak Parsifal'in 1882deki Bayreuth Festival binasindaki prömiyerinden sonra ta 1903e kadar başka hiçbir opera evinde yapımı ve sahnelenmesi Wagner tarafından telif hakları kullanılması ile yasaklanmıştır. Bir başka opera evinde bu eserin ilk prömiyeri 1903de New York Metropolitan Opera'da yapılmıştır.
Bu opera özellikle Bayreuth Festivali'nde ve Bayreuth Festspielhaus çok defa oyanmakta ve esere bağlı bazı özel karakterler bulunmaktadır. Bu opera Hitler'in en sevdiği opera olarak bilinir. Nietzsche’nin de fazla beğenmediği Wagner eseri olduğu söylenir. Bayreuth'da bir gelenek olarak seyirciler birinci perdeden sonra hiç alkış yapmazlar.

Hazırlanışı ve ilk sahnelemeleri

Parsifal Wolfram von Eschenbach tarafından yazılan Parzival adlı şiirden ilham alınarak hazırlanmıştır. Bu şiiri Wagner'in 1845de okuduğu ve 1857de onun hakkında bir opera yazma fikrinin aklina geldiği bilinmektedir. Wagner bundan sonra 8 yıl bu fikrini gerçekleştirmeye zaman bulamamıştır. Bu dönemde Wagner Tristan ve Isolde adlı opera eserini tamamlayıp, Nuremberg'in Usta Şarkıcıları opera eserini bestelemeye başlamıştır. 1865'de, Parsifal için bir düzyazı müsvedde ve bir çalışma planı hazırlamıştır. 1877'de ise bu düzyazı müsveddeyi, opera eserinde kullandığı manzum halde bir libretto şekline koymuştur. Eylul 1877den itibaren müzik bestelemeye başlama safhasına girmiştir. Wagner Parsifali birer perde birer perde olarak bestelemiş ve Agustos 1879 ile 13 Ocak 1882de orkestralamayı bitirmiştir.
12 Kasim 1880de Wagner ilk defa özel olarak Bavyera Kralı için bu operanın Prelüd'ünün temsil ettirmiştir. Tüm eser ise 16 Temmuz 1882de Bayreauth Festspielhus'da sahne konup prömiyeri yapılmıştır. Bu sahnelemede mizansenler Max Brückner ve Paul von Joukowsky tarafından hazırlanmış; Kutsal Kase Krallık salonu Sienna Katedrali ve Klingsor'un büyülü bahçesi Ravello'daki Palazzo Rufolao saray bahçesinden anımsanarak kurulmuştur. Bu eseri icra etmek icin 107 enstrümanlı büyük bir orkestra; 135 kişilik bir koro ve 23 tane soloist kullanılmıştır. Bu ilk gala temsilinde orkestra şefi Herman Levi olup operanın sonlarına doğru Wagner'in kendisi şeflik değneğini kullanmıştır.
Parsifal operası ilk prömiyerinden sonra telif hakları kullanılarak 20 yıl (1884-85 yıllarında Bavyera Krali için verilen özel temsiller dışında) sadece Bayreuth Festspeilhaus'da sahnelenip oynandı. Wagner'in bu şekilde sınırlayıcı telif haklarını kullanmasına neden:
  • Ailesine devamlı gelir sağlamak için Bayreuth Festspielhaus tekelinin uygun olacağı;
  • Wagner'in düşüncesine göre Parsifal'in bir manevi anlamı ve varlığı olup; diğer daha ticari opera evlerinde allelade opera dinleyicisine bu manevi anlamı verecek şekilde sunulamayacağı.
23 Aralik 1903de Amerikan mahkemelerinden bunun bir tekel olduğu ve tekel kullanımının yasalara uygunsuzluğu hakkında bir mahkeme hükmü aldıran New York Metropolitan Opera Evi, Bayreauth'da bu eserde rol alıp eseri daha önce öğrenmiş opera şarkıcılarını kullanarak, ilk Almanya Bayreuth dışındaki prömiyerin sahnelenmesini sağlamıştır. Fakat bu Wagner ailesi ve hem de Alman otoriteleri tarafından telin edilmiştir.
1913e kadar telif hakları geçerli olduğu için Parsifal'in yasal olarak tüm sahnelenmesi imkânsızdı. 1914de telif haklarının sona ermesi ile birçok opera evi bu eseri oynama hazırlığı yaptı. İlk defa 1 Ocak 1914'in ilk dakikalarında temsile başlayan Barselona opera evinde sahnelendi. 1 Ocak ile 1 Agustos 1914 arasında 50'den daha büyük sayıda Avrupa opera evinde Parsifal sahnelendi.

Roller

RollerSes tipiPrömiyerde roller
26 Temmuz 1882
(Orkestra şefi: Hermann Levi)
New York Met Prömiyerinde roller
24 Aralık 1903
(Orkestra şefi: Alfred Hertz)
ParsifaltenorHermann WinkelmannAlois Burgstaller
Kundrymezzosoprano
veyasoprano
Amalie MaternaMilka Ternina
Gurnemanz, Kutsal Kase Şövalyelerinin en yaşlı piribasEmil ScariaRobert Blass
Amfortas, Kutsal Kase Kırallığı hükümdarıbaritonTheodor ReichmannAnton van Rooy
Klingsor, büyücübas-baritonKarl HillOtto Goritz
Titurel, Amfortas'ın babasıbasAugust KindermannMarcel Journet
İki Kutsal Kase Şövalyesitenor,
bas
Anton Fuchs
Eugen Stumpf
Julius Bayer
Adolph Mühlmann
Dört Şövalye yardımcısısopranoler,
tenorler
Hermine Galfy
Mathilde Keil
Max Mikorey
Adolf von Hübbenet
Katherine Moran
Paula Braendle
Albert Reiss
Willy Harden
Altı Çiçek Kızı3 soprano,
3 kontralto
veya 6 soprano
Pauline Horson
Johanna Meta
Carrie Pringle
Johanna André
Hermine Galfy
Luise Belce

Yükseklerden ses, Eine StimmekontraltoSophie DompierreLouise Homer
Kutsal Kase Şövalyeleri, çocuklar, çiçek kızları

Konu özeti

Bu eser Kutsal Kase şövaleyelerinin bir servünenini anlatmaktadır. Kutsal Kase Orta Çağlar Avrupalı Hristiyanlar tarafından ortaya atılmış bir sıra dinsel hikâyede bulunur ve Hristiyanlar için çok kutsal olan İsa'nın son akşam yemeğinde şarap içmek için kullandığı ve çarmıha gerildiğinde onu öldürmek için bir mızrak saplandığında çıkan kan damlalarının içinde toplandığı sihirli bir kaptır. Wagner'in eserine göre bu Kutsal Kase ve Kutsal Mızrak bir melek tarafından Titürel'e verilmiş ve o da bu kutsal emanetleri korumak için Kuzey İspanya'da dağlarda, Monsalvat'da bir tapınak yapmış ve bir Kutsal Kase Şövaleyeleri nizamı ve krallığı kurmuştur. Titürel'i takip eden kral Amforas, Koudry adlı bir büyücü kadının oyununa gelmiş; kadının büyücü ustası olan Klingsgor Kutsal Mızrağı eline geçirmiştir. Klingsgor Amforas'ı hiç iyileşmeyen şekilde yaralamış; fakat Kutsal Kase'nin desteklemesi ile Amforaş ölmemiş ama devamlı bir iztirap çeker hale gelmiştir. Yöresel bir kehanete göre bir gün Monsalvat'lı pek saf ama temiz kalpli bir genç ortaya çıkacacak; merhamet hisleriyle akıllanacak; kötüyü ve şeytanın cezbeşini yenerek Kligsfor'u elimine edip Kutsal Mızrağı eline geçirip; bu mızrakla Amsforas'ın yarasını iyileştirecektir. İşte bu genç Persifal'dir ve opera tam bu kişinin ortaya çıkmasıyla başlar.
Birinci perdede pek saf, akılsız, hatta aptal bir kişi görümünü veren Parsifal Kutsal Kase'yi koruyan özel şövalyelerin başında kral olan Amforas'ın yaradan çektiği iztirabı görür. İkinci perdede Parsifal Kligsor adlı büyücünün büyülü ülkesine girmiştir. Bu büyücü Kutsal Kase Şövalyelerini kötü duruma sokmaya çalışmaktadır ve onlardan İsa'nın çarmıha gerildiğinde ölmesi için vücuduna batırılan Kutsal Mızrağı çalmıştır. Orada Parsifal, Klingsor'un bir kölesi olan Kundry'yi görür ve Kundry Persifal'ı baştan çıkarmaya çalışır. Parsifal bu kadına karşı koymak suretiyle Klingsor'u ortadan kaldırmayı başarır ve Kutsal Mızrağı tekrar eline geçirir. Üçüncü perdede Persifal Kutsal Kase krallığına geri döner ve Amfortas'ın yaralarını iyileştirir.
Mekân: İspanya'nın kuzeyinde dağlarda bulunan Monsalvat kalesi ve Klingşor'un büyülü sarayı.

İ. Perde

1. Sahne
Prelüdde bir ruhani müzik gibi önce bir ilk defa bir major akor duyulur ve bir oktava erişir ve bunu bir minör akor tekrarlar ama sondaki tiz nota yetişmeden biter. Sonra ilk defa Kutsal Kase motifi ve sonra pirinç çalgılar sesli itikat motifi duyulur. Prelüd bir saf ve aptal kişinin dolaşmaları ve Kutsal Ormanı'nı bulması ile sona erer.
Kutsal Kase'nin koruma yeri ve Kutsal Kase Şövalyelerinin üssü olan Monsalvat şatosu civarında bir ormanda, şövalyelerden en yaşlısı ve onların piri olan Gurnemaz, kendine hizmet edecek genç şövalye çıraklarını uyandırır ve onlarla sabah duasına koyulur. Amforas ve maiyetinin geldiklerini görür ve bunların komutanı olan şövalyeden Kralın sağlığının nasıl olduğunu sorar. Şövalye Kralın geceleyin çok ızdırap çektiğini; fakat erkenden kutsal göle girmek istediğini ve onun için getirildiğini bildirir. Bu şövalye, çırakların Gurnemaz'dan Kralın yarasının nasıl iyileştirilebileceğini öğrenmek istediklerini söyler; fakat Gurnemaz buna cevap vermekten kaçınır. Bu sırada çok vahşi görünüşlü bir kadın, Kundry, ortaya çıkar. Gurnemanz'a bir küçük merhem kutusu verir ve bunun Arabistan'dan getirildiğini ve sürülürse Kral'ın acılarının dinebileceğini söyler ve yorgunluktan oraya yığılır kalır.

Parsifal- Ressam:Hermann Hendrich

Kutsal Kase şövalyelerinin kralı olan Amfortas bir sedye ile taşınmaktadır. Kral, daha önce ağrılarını dindirmek için başarısız girişimler yapmış olan Gawain'in çağrılmasını ister. Bu şövalyenin daha iyi ilaçlar arayıp bulmak için ayrıldığını haber verirler. Kral kızıp bu şekilde izin almadan yapılan tezcanlılığın kendini Klingsor'un ülkesine götürdüğünü ve şimdiki ızdırabına neden olduğunu bildirir. Kral, Kundry'nin vermiş olduğu merhemi kabul eder ve ona şükranını bildirir. Fakat Kundry aksi bir sözle, Kralın şükranlarını ifade etmeye zaman kaybedeciğine göle girip yıkanmaya başlamasını söyler.
Kralın alayı yoluna devam eder. Onlar gözden kaybolduktan sonra, şövalye yardımcıları Kundry'ye inanmaz gözlerle bakıp onu soru yağmuruna tutarlar. Gurnemanz onlara Kundry'nin Kutsal Kase şövalyelerine çok kere yardım ettiğini, ama kendinin istediği zamanlarda gelip gittiğini açıklar. Gürnemanz ayrılmadan yanlarında niçin kalıp da Krala yardım etmediğini sorunca Kundry hemen hiçbir zaman şahsen yardım vermediğini söyler. Çıraklar onun bir büyücü olduğunu düşünürler ve eğer o kadar yardımcı oluyorsa, niçin kutsal mızrağı onlar için bulmadığını sorarlar. Gurnemanz çok ciddiyetle bu eylemin başka bir kişi tarafından yapılacağının önceden belirtildiğini söyler. Bu arada nasıl Amfortas Mızrağın muhafızı iken Klingsor'un ülkesinden gelen çok çekici bir kadın tarafından kandırıldığını ve bu sırada mızrağı kaybettiğini anlatır. Klingsor mızrağı eline geçirdiğini ve onunla Amfortas'ı yaraladığını anlatır. Gurnemanz'in anlatımına göre Amfortas'ın çok ağrı ızdırap çekmesine neden bu yan tarafında bulunan yaradır ve kendi başına hiç iyileşmesi beklenmemektedir.
Kralın gölde yıkanma yerinden gelen iki şövalye yardımcısı, Gurnemanz'a Kundry'nin verdiği merhemin Kralın acılarını biraz olsun dindirdiği haberini getirirler. Çırakları Gurnemanz'a Klingsor'u bilip bilmediğini sorarlar. O da Kutsal Mızrak ve Kutsal Kase'nin nasıl olup da Amfortas'ın babası Titürel zamanında Kutsal Kase şövalyeleri tarafından korunmak üzere Monsalvat'a getirildiğini; nasıl bu şövalye nizamına girmeyi çok isteyen Klingsor'un aklında saf olmayan düşüncelerin bulunmasından dolayı bu hedefe erişemediğini ve kendisini hadım ettikten sonra Şövalye nizmanından atıldığını hikâye eder. Bundan çok canı yanan Klingsor kendini Kutsal Kase Krallığının karşısında olarak gördüğünü; karanlık ilimleri öğrenip içinde Kutsal Kase şövalyelerini kandırıp aldatmak amaçlı birçok güzel Çiçek Kızları bulunan bir ülkeyi büyü ile yarattığını söyler. Amfortas'ın Kutsal Mızrağı işte bu büyülü ülkede kaybettiğini açıklar. Şimdi Kutsal Mızrak bu büyülü ülkede Klingsor'un elinde olup onun şimdi Kutsal Kaseyi de ele geçirmek niyetinde olduğunu bildirir. Gurnemanz sonradan nasıl Amfortas'ın bir kutsal rüya şekilinde bir kehanet gördüğünü ve bunda kendisine şefkat ile aydınlanmış bir saf aptalı (Durch Mıtleid wissend, der reine Tor) beklemesi ve onun bu yarayı sonunda iyileştireceğinin bidirildiğini açıklar.
Bu sırada şövalyelerin haykırdıkları duyulur; bir uçan kuğu okla öldürülmüştür ve elinde bir yay ile kuğuyu öldüren oklara benzeyen okları tirkeşinin içinde taşıyan genç bir adamın yakalandığı bildirilir. Çok ciddi bir tavırla Gurnemanz bulunduğu yerin kutsal bir yer olduğu için bu genci soruşturmaya tutar. Gence bunu niçin yaptığını sorar; o da herhangi bir uçan şeyi okla vurabileceğini (İm Fluge treff' ich was fliegt!) böbürlenerek söyler. Yaşlı şövalye kuğunun kendine hiçbir zararı dokunmadığını söyler. Gence kuğunun kan lekeli beyaz gövdesini, inip kalkması durmuş kanatlarını ve hiç hayat bulunmayan donuk gözlerini gösterir. Yaptığından pişmanlık duyan genç yayını kırıp atar.
Gurnemanz sonra gence niçin burada bulunduğunu, babasının kim olduğunu, burayı nasıl bulabildiğini ve sonunda isminin ne olduğunu sorar. Her bir soruya genç bilmiyorum diye cevap verir. Yaşlı şövalye çıraklarını Krala yardım etmek için gönderir. Son olarak gençten ne biliyorsa bilsin onu söylemesini ister. Bu saf kafalı genç Herzeleide adında bir annesi olduğunu ve yayı kendisi yaptığını bildiğini söyler. Kundry bu soruşturmayı dinlemiştir; bu gencin babasının isminin Gamuret olduğunu, babasının bir şövalye olarak bir savaşta olduğunu ve oğlunun da babasının yolunu takip edip savaşcı olup öleceğini sandığı için oğluna kılıç kullanmayı yasak ettiğini söyler. Kundry gülerek gence annesinin kederden öldüğünü de bildirir. Buna kızan genç Kundry'i yakalamaya çalışır ama annesinin kaderine çok üzülmüştür ve kederinden yere düşüp bayılır. Kundry de o sırada çok uykulu olduğunu farketmiştir ve uyumak istemediğini ve keşke hiç uykudan kalkamamış olmayı istediğini bağırarak herkese ilan eder. Fakat sonra bir çalı altına yatarak istirahata başlar.
Gurnemanz Kutsal Kase'nin ancak inançlıların Monsalvat'a gelip kendine bakmaya izin verdiğini bilmektedir. Onun için gence onu Kutsal Kase'ye bakma törenine götürmek istediğini söyler. Genç Kutsal Kase'nin ne olduğunu bilmemektedir; ama ona doğru yürüyüşe geçtiğinde pek az hareket etmekle beraber çok yol kattediğini sandığını bildirir. Gurnemanz bu özel ülkede zamanın mekân olduğunu söyler. Bir orkestra parçası ile 2. Sahne'ye girilir.

2. Sahne

Kutsal Kase'nin bulunduğu salona gelmişlerdir ve şövalyeler takdıs edilmiş şarap ve ekmek lokamsi yemek şeklindeki kutsal birlik törenine hazırlanırlar. Titürel'in sesi oğlu Amfortas'a Kutsal Kase'yi kapayan örtüyü açmasını söyler. Amfortas Kutsal Mızrağı kaybetmeden doğan utanç ve yaralarından acı çekme duygularıyla doludur (Wehvolles Erbe, dem ich verfallen); kutsal görevi yapmaya hakkı olmadığını söyler; ağlayarak herkesten kendini affetmelerini ister (Erbarmen!). Fakat gelecekte bunlardan bir saf ve aptal kişi tarafından kurtarılacağını bilmektedir. Amfortas'ın haykırışını duyan ve çektiği ızdırabı göre genç de kalbini tutarak onunla birlikte eza çekmeye başlar. Titürel ve şövalyeler Amfortas'dan üzerini kapatan kumaşı açarak herkesin Kutsal Kase'yi görmesini sağlamasını isterler ve sonunda Amfortas bunu yapar. Kutsal Kase salona bir ruhani ışık yaymıştır ve bu ışık altında şövalyeler kutsal birlik törenini ifa ederler. Ancak Amfortas bu törene katılmaz; tören bittiği zaman acı ve ağrı takatı kalmamıştır; yere yığılakalır ve salondan omuzlarda taşınarak çıkartılır. Yavaş yavaş diğer şövalyeler de salondan çıkarlar. En son olarak salonda genç ve Gurnemanz kalmıştır. Gurnemanz gencin gördüklerinden bir şey anlayıp anlamadığını sorar. Genç hiç cevap veremez. Gurnemanz genci şatodan zorla attırır ve bir daha kuğuları öldürmemesi için de kendini ikaz eder. Bu sırada yüksekten gelen ses, şefkatle aydınlanmış saf aptal sözcüklerini tekrarlar.

II. Perde

1. Sahne
İkinci Perde Klingsor'un büyülü şatosunda açılır. Bu büyülü ülkeye bir yol bulup girmiş olan bir aptal genci yakalayıp köle yapması için bir hizmetkarına emir verir (Die Zeit ist da.). Hizmetkarının ismini de "Herodias", "Gundryggia" ve en son "Kundry" olarak anar. Bu hizmetkar, aynı Amfortaş'ı baştan çıkardığı zaman olduğu gibi, inanılmıyacak kadar çok çekici güzel bir kadın şekilini alır. Derin bir uykudan uyanıp Klingsor'a karşı çıkar. Klingsfor onun üzerinde hakimiyetini kuruncaya kadar, kadın onun kendini sahte olarak iffetli olması dolayısıyla alaya alır ve bu Klingsor'u kendi kendini kınamasına yol açar. Fakat sonunda Kundry de büyü altına girer. Sonra Klingsor kendi ülkesinin şövalyelerini ülkeye giren gence hücum etmelerini emreder; fakat döğüşte genç onlardan üstün gelip onları yaralayıp geri püskürtür. Şimdi genç Klingsgor'un çiçek kızlarına ait olan bahçeye girmiştir. Klingsor, Kundry'ye bu genci yakalaması için emir vermek ister ama Kundry ortalıktan kaybolmuştur.


Parsifal kartpostalı (1900 civarında)
2. Sahne
Döğüşten başarı ile çıkan genç şimdi bahçede kendini güzel ve çekici Çiçek Kızları arasında bulur. Bu kızlar ona yaklaşmasını söylerler ve onu kucaklarlar ama aynı zamanda sevdikleri şövalyeleri yaraladığı için ve cazibelerine karşı durduğu için ona serzenişlerde bulunurlar. (Komm, komm, holder Knabe!). Sonra her biri onu tek başına ele geçirmek için diğerleri ile kavgaya tutuşurlar. Birdenbire Parsifal diye bir haykırış duyulmasıyla bu kavga kesilir. Genç bu ismin rüyalarında kendine görünen annesinin kendini çağırmak için kullandığı isim olduğunu hatırlar. Çiçek Kızları birden geri plana çekilirler ve Persifal ile Kundry'yi yalnız bırakırlar. Genç bütün bunların bir rüya olabileceğini düşünür ve Kundry'ye nasıl olup da Persifal ismini bildiğini sorar.
Kundry ismini annesinden öğrendiğini söyler (İch şah das Kind an seiner Mutter Brust.). Kundry, annesinin onu çok sevdiğini, babasının akıbetine uğramaması için onu koruduğunu ve onun evden kaçması ile kendini yalnız bırakılıp terkedilmiş hissettiğini ve buna dayanamadığı için sonunda üzüntüden olduğunu anlatır. Parsifal yaptıklarında pişmanlık duyar ve annesini unutup onun ölümününe sebep olduğunu düşünüp kendini suçlu hisseder. Kundry bu duyguların ilk defa kendini anladığına bir işaret olduğunu ve onun annesinin sevgisini hatırlamasının kendine öpücükler vermesi ile biraz daha kolaylaşacağını ifade eder. Birbirlerini uzun zaman öperler ama sonunda Persifal kendini kadından ayırır. Amfortas adını haykırırır; Persifal Amfortas'ın bir tarafında bulunan yaranın aynısının yanar acısını hissetmiştir. Artık Kutsal Kase gösterme töreninde Amfortas'ın ızdıraptan kıvranıp haykırmasının nedenini iyice kavramıştır (Amfortas! Die Wunde! Die Wunde!). Amfortas'a karşı duyduğu şefkat duygusu nedeniyle Kundry'nin sevgi gösterilerini reddeder.
Bundan çok alınan ve sinirlenen Kundry ager Amfortas'a şefkat hisleri duymakta ise kendine de şefkat duyguları olması gerektiğini belirtir. Kundry İsa'nın çarmıha gerilmesini görmüştür; buna gülmüştür. Bundan dolayı ceza olarak yüzyıllar boyu lanetlenip dünyayı gezmek zorunda kalmıştır. Şimdi artık hiç ağlayamamaktadır ve her zaman her şey gülmektedir. Bu lanetlemeye göre de Kutsal Mızrak atıcısının kölesidir ve onun isteği ile sadece baştan çıkartıcı olarak yaşamaktadır. Parsifal bunlara aldırmaz görünür ve Kundry'den kendini Amfortas'a götürmesini ister. Kundry Parsifal'ın kendini reddediği sürece Kutsal Kase krallığı ülkesini hiç bulamadan orada burada gezmesi için ona beddua eder ve bunun devamlı uygulanması için Klingsor'u yardıma çağırır.
Kligsor bu yardım talebini kabul edip gelir ve Kutsal Mızrağı Parsifal'e savurur. Fakat Mızrak Parsifal'ın başı üzerine gelince havada durur. Parsifal Mızrağı eliyle kavrar ve bir istavroz çıkarır. Klingsor'un büyülü kalesi bunun üzerine yerle bir olur. Parsifal oradan ayrılır ve ayrılmaktayken Kundry'e kendini nerede bulabileceğini bildiğini bildirir.

III. Perde

1. Sahne

Üçüncü Perde, Birinci Perde'deki gibi, Kutsal Kase Krallığı ülkesinde açılır ama aradan epey zaman geçmiştir. Gurnemanz şimdi yaşlıdır ve zor yürebilmektedir. Tek başına bir keşiş gibi kaldığı kulübesinin yakınlarında bir inleme duyar, yıllarca önce olduğu gibi Kundry'i bir çalı altında baygın olarak bulur (Sie! Wieder da!). Yüzüne Kutsal Kaynak'tan su çarparak onu ayıltır; fakat Kundry ancak tek bir kelime söylebilmektedir: Hizmet (Dienen). Gurnemanz, bu özel günde tekrar ortaya çıkmasının herhangi bir önemi olup olmadığını merak etmektedir. Ormana doğru bakarken oradan zırh giymiş silahlı bir kişinin gelmekte olduğunu görür. Yabancının başında yüzünüde kapatan bir miğfer bulunmaktadır ve Gurnemanz onun kim olduğunu anlayamaz; ona kim olduğunu sorar ama cevap alamaz. Sonunda tam zırhlı kişi yüzünü kapayan miğferi çıkartır. Gurnemanz bunun yıllar önce kuğuyu okla vuran genç olduğunu ve taşıdığı silahında Kutsal Mızrak olduğunu anlar.
Parsifal Amfortas'a huzuruna çıkıp uzun serüvenini anlatmak istemektedir (Zu ihm, des tiefe Klagen.) Uzun yıllar seyahat etmiş ve Kutsal Kase Krallığı ülkesine giden bir yol bulamamıştır. Bu arayış sırasında çok defa silahlı kavgaya girişmiştir. Ama tek bir defa bile bu kavgalarda Kutsal Mızrağı kullanmamıştır. Gurnemanz Parsifal'a doğru yolu gizleyip göstermeme büyüsü uygulandığını, ama bu büyünün tesirinin şimdi ortadan kalktığını anlatır. Parsifal yolda iken Titürel ölmüştür. Amfortas ise hala yaşamaktadır. Ama bütün bu dönemde Kutsal Kase'yi örten örtüyü hiç açmamış ve onu ülkesinde kimseye göstermemiştir. Durumun çok üzücü olduğu ve buna nedenin kendisi olduğunu düşünen Parsifal pişmanlık duymaktadır. Gurnemanz bugünün Titürel için cenaze töreninin yapılacağı gün olduğunu ve bu törende Parsifal'a çok büyuk bir görev düştüğünü ona bildirir. İsa'nın son yemeğinden sonra olduğu gibi, Kundry Kutsal Su kullanarak Parsifal'ın ayaklarını yıkar ve üstüne bu sudan serper. Onun şefkatle aydınlanmış saf aptal olduğunu anlamıştır ve Kutsal Kase şövalyelerinin yeni kralı olacağını bilmiştir.
Parsifal etrafına bakınır ve bu çayırlığın güzelliğini açıklar. Gurnemanz bunun nedeninin bu günün dünyada her şeyin yenilendiği Kutsal Cuma günü olduğunu açıklar. Parsifal, sonra Kutsal Su ile ağlayan Kundry'yi vaftiz eder. Üçü birlikte Kutsal Kase şatosuna gitmek üzere yola koyulurlar. Kısa bir orkestra parçası İkinci Sahne'ye geçişi sağlar.

2. Sahne
Kutsal Kase şatosunda Amfortas, Kutsal Kase'nin saklanma yeri olan ve önünde Titürel'in tabutu konulmuş olan, mihrabın önüne getirililir. Amfortas ölmüş olan babasına ağlayıp yalvarıp yakarmakta ve kendisinin de ölmesini sağlayarak çektiği ıztiraplardan kurtarması ister (Mein vater! Höchgeseğneter der Helden!). Kutsal Kase şövalyeleri ise Amfortas'dan kaseyi kendilerine tekrar göstermesini istemektedirler. Fakat ızdıraptan çok kıvranmakta olan Amfortas kase'yi hiçbir zaman kendinin onlara göstermiyeceğini ve kendisinin Şövalye nizamına getirdiği kara lekeyi ortadan kaldırmak ve iztirabına son vermek için Şövaleyelerin onu öldürmeleri gerektiğini bildirir. Tam bu sırada Parsifal ortaya çıkar mihrap önüne gelir ve tek bir silahın Amfortas'ın yaralaraini iyleştirebileceğini açıklar (Nur eine Waffe taugt). Kutsal Mızrakla Amfortas'ın yarasının bulunduğu yanına dokunur ve böylece hem onu af eder hem de yarasını iyileştirir. Kutsal Kase'nin üstü açılarak herkese gösterilmesini emreder. Herkes dizlerine çökmüş bunu beklemekte iken, büyücünün lanetlemesinde kurtulan Kundry hayatını kaybedip yere yığılakalır. Bu sırada bir barış sembolü olan zeytin dalı taşıyan kumru Parsifal'ın başının etrafında dolaşmaya başlar.

Nietzche ve Parsifal

3 Ocak 1878’de Wagner yeni yayınlanmış olan bu eserin bir kopyasını Nietzsche’ye gönderir. Aynı yılda da Nietzsche Wagner’e yazdığı son mektupla birlikte “insanca, pek insanca, özgür ruhlar için bir kitap” adlı çalışmasının bir kopyasını gönderir. Bu olayla birlikte Wagner ve Nietzsche arasındaki bağlar tamamen kopmuştur. O, bu eserin hastalıklı Hristiyan şövalye ülkülerini fazlasıyla içerdiğini düşünüyordu.

Müziksel özellikleri

Bu kısım Parsifal operasının muziğinin bazı özelliklerine bir giriş mahiyetindedir.

Leitmotif'ler

Bir leitmotif belirli bir müzik parçasını belirli bir kişi, mekân veya fikire iliştiren ve operanın devamında tekrar eden bir müziksel temadır. Leitmotifleri özel olarak kendi bestelerinde kullanan bestecilerin başında Wagner gelmektedir ve Parsifal bircok leitmotifi kapsamaktadır. Wagner'in bu opera eserinin müziğini anlamak ve asli alan epik şiir konusu ile bu müziğin birlikte ilişkisini değerlendirmek için bu leitmotifleri bilmek çok yardımcı olabilir. Parsifal eserinde bulunan önemli leitmotiflerin operada ilk duyulma sırasına göre listesi şudur:
  1. İsa'nin son akşam yemeği (der liebesmahl-spruch) motifi,
  2. Kutsal Kase motifi (gralmotiv'),
  3. itikat motifi (glaubenmotif),
  4. İsa'nın kederden ağlayışı (schmerzenfigure) motifi,
  5. Kutsal Mızrak motifi (das speermotiv),
  6. Kutsal Kase şövaleyeleri nizamının motifi (das motiv der gralsritter),
  7. Amfortas'in azabı motifi (Amfortas' leidensmotiv')'
  8. Kurtarılma vaadi (der verheissungspruch) motifi,
  9. Kundry motifi (das Kundrymotiv),
  10. Büyücülük motifi (das zaubermotiv),
  11. Klingsor motifi (das Klingsormotiv),
  12. Parsifal motifi (das Parsifalmotiv),
  13. Herzeleide motifi (das Herzeleidemotiv),
  14. Çan teması (das glockenthema),
  15. İsa'nın ağıtı (die Heilandsklage),
  16. "Yüksekten gelen ses" motifi (Tormotif),
  17. Çiçek kızları melodisi (kosemelodie),
  18. Kundry'nin hikâyesi teması (Kundry's erzahlungthema),
  19. İkinci Herzeleide motifi (das zweite Herzeleidemotiv),
  20. Kutsal Cuma motifi (das Charfreitagmotiv),
  21. Boş kır arazi teması (das thema der öde),
  22. Vaftiz sahnesi (der segenspruch),
  23. Kutsal Cuma tılsımı (Charfreitags zauber).
Örneğin eserin açılıştaki iki leitmotif (Kutsal Kase ve Parsifal motifleri) operanın devamınca tekrar tekrar seslendirilmektedir. Kutsal Kase motifinde Wagner Dresden'de çocukluğunda öğrendiği özel bir beste ile "amin" demesini, "Dresden amini" bestesini, kullanır.

Arya bulunmaması ve orkestra parçalar

Wagner'in müziksel alanda yetiştiği en ileri çağında besteledigi her opera gibi, Parsifal da her bir perde bir tüm müzik bloku (durchkomponiert - baştan sona kadar tek beste) olarak bestelenmiştir. Bu nedenle eserde kendi başına aryalar bulunmaz. Fakat Wagner'in kendisi operanın bazı orkestral kısımlarını ayırmış ve bunların ayrı ayrı aranjmanını yaparak düzenlemiştir. Bu operayla ilişkili "orkestral parçalar" konserlerde ayrı olarak icra edilebilmektedir. Bunlardan en tanınmışları şunlardır: 1. Perde'ye üvertür; III. Perde 1. Sahne'nin ikinci yarısında bulunan "Kutsal Cuma" müziği; II. Perde'de bulunan Kundry'nin uzun solo parçası ("Ich sah das Kind") ve Amfortas 'in I. Perde'de bulunan ağıtı ("Wehvolles Erbe").

Medya

Wiener Staatsoper, Orchester der Wiener Staatsoper, Donald Runnicles, Viyana, 11 Nisan 2004
Max Von Schillings / State Opera Orkestrası, Berlin

Seçilmiş ses kayıtları

YılRoller
(Parsifal, Kundry, Gurnemanz,
Amfortas, Klingsor)
Orkestra şefi,
Opera Evi ve Orkestra
Marka
Stereo/Mono
1951Wolfgang Windgassen, Martha Mödl,
Ludwig Weber, George London,
Hermann Uhde
Hans Knappertsbusch
Bayreuth Festspielhaus Orkestra ve korosu
Audio CD: Teldec
Kat:9031760472
Mono
1962Jess Thomas, Irene Dalis,
Hans Hotter, George London,
Gustav Neidlinger
Hans Knappertsbusch
Bayreuth Festspielhaus Orkestra ve korosu
Audio CD: Philips
Kat:4757785
Stereo
1970James King, Dame Gwyneth Jones,
Franz Crass, Thomas Stewart,
Sir Donald McIntyre
Pierre Boulez
Bayreuth Festspielhaus Orkestra ve korosu
Audio CD: Deutsche Grammophon
Kat:4357182
Stereo
1972René Kollo, Christa Ludwig,
Gottlob Frick, Dietrich Fischer-Dieskau,
Zoltán Kelemen
Georg Solti
Viyana Devlet Operası Orkestrası ve korosu
Audio CD: Decca Records
Kat:4708052
Stereo
1976René Kollo, Gisela Schröter,
Ulrik Cold, Theo Adam,
Reid Bunger
Herbert Kegel
Leipzig Radyo Senfoni Orkestrası ve korosu
Audio CD: Berlin/VEB Deutsche Schallplatten DDR
Cat: 0013482BC
Stereo
1980James King, Yvonne Minton,
Kurt Moll, Bernd Weikl,
Franz Mazura
Rafael Kubelík
Baverya Radyo Senfoni Orkestrası
Audio CD: Arts Archives
Kat:430272
Stereo
1979Peter Hofmann, Dunja Vejzovic,
Kurt Moll, José van Dam,
Siegmund Nimsgern
Herbert von Karajan
Berlin Filarmonik Orkestrası ve korosu
Audio CD: Deutsche Grammophon
Kat:4133472
Stereo
1981Reiner Goldberg, Yvonne Minton,
Robert Lloyd, Wolfgang Schoene,
Aage Haugland
Armin Jordan
Monte Carlo Radyo Orkestrası
Audio CD: Erato Records
Kat: 2292-45662-2
Stereo
1987Peter Hofmann, Waltraud Meier,
Simon Estes, Matti Salminen,
Franz Mazura, Hans Sotin
James Levine
Bayreuth Festspielhaus Orkestra ve korosu
Audio CD: Philips
Kat: 434 616-2
Stereo
1991Siegfried Jerusalem, Waltraud Meier,
Jose van Dam, Matthias Holle,
Gunter von Kannen
Daniel Barenboim
Berlin Filarmonik Orkestra ve korosu
Audio CD: Teldec
Kat:9031744482
Stereo
1993Placido Domingo, Jessye Norman,
Kurt Moll, James Morris,
Ekkehard Wlaschiha
James Levine
Metropolitan Opera Orkestra ve korosu
Audio CD: Deutsche Grammophon
Kat:4375012
Stereo
2005Placido Domingo, Waltraud Meier,
Franz-Josef Selig, Falk Struckmann,
Wolfgang Bankl
Christian Thielemann
Viyana Devlet Operası Orkestra ve korosu
Audio CD: Deutsche Grammophon
Kat:4776006
Stereo
Not: "Kat:" Ses kayıt şirketi katalog numarası.

Richard Wagner

 

Richard Wagner, (22 Mayıs 1813, Leipzig, Almanya – 13 Şubat 1883, Venedik, İtalya); Alman opera bestecisi, tiyatro direktörü, müzik teoricisi ve yazarı.
Geliştirdiği birleşik sanat eseri kavramı (Gesamtkunstwerk) ile müzik dünyasını etkiledi. Gerek müzik ve drama alanındaki yenilikleri, gerekse Yahudi karşıtı görüşleri nedeniyle 20.yy.’in en çok tartışılan müzik adamlarından olmuştur.

Hayatı ve Çalışmaları

22 Mayıs 1813’te Almanya’nın Leipzig kentinde doğan Richard Wagner, polis memuru Friedrich Wilhelm – Johanna Wagner çiftinin 9 çocuğundan en küçüğüdür. Henüz 6 aylıkken babasını kaybeden Richard Wagner’in annesi Johanna, 9 ay sonra aile dostu olan ressam, oyun yönetmeni ve yazar Ludwig Geyer ile evlendi ve aile Dresden’e göçtü. Geyer, 1821’de öldü ve aile 1827’de yeniden Leipzig’e döndü.
Wagner, küçük yaştan itibaren tiyatroya ilgi duymaya başladı. Diğer kardeşleri de meslek olarak oyunculuk ve şarkıcılığı seçmişlerdi. İlk yaratıcı çalışması, 15 yaşında "Leubald and Adelaide" adlı opera metni idi. Weber’in bir operasını ve Beethoven’in bir senfonisini dinledikten sonra ise müzik tutkusu kendisini gösterdi. Leipzig Üniversitesi’ne devam etmeye başlayan Wagner, ayrıca bir sinagogda koro şefi olan Christian Theodor Weinlig’den 6 ay boyunca müzik dersi aldı, armoni ve kontrpuan öğrendi. 1832’de belli başlı eserlerinden ilki olan "Do Major Senfoni"’yi besteledi; eser, Leipzig ve Prag’da seslendirildi ve ilgi gördü. 1833’ten itibaren çeşitli küçük tiyatro topluluklarında orkestra şefi olarak çalıştı; 1834’te "Die Feen (Periler" operasının müziğini ve metnini yazdı. Bu eser, o hayattayken hiç seslendirilmediyse de ikinci operası olan ve Shakespeare’in "Kısasa Kısas" oyunundan hazırladığı "Das Liebesverbot" (Yasak Aşk) operası 1836’da Magdeburg’da sahnelendi.
1836’da şarkıcı Minna Planer ile evlendi. Eşini evlenmeye razı etmek için 2 yıl uğraştığı halde, bu evlilik kısa zaman sonra sadakatsızlık nedeni ile bir hayal kırıklığına dönecek yine de 1866’ya kadar sürecekti. Evlendiği yıl Konigsberg tiyatrosunda müzik direktörü olduysa da kısa bir süre sonra ayrılıp Riga’da benzer bir göreve başladı. Burada özellikle Beethoven eserlerini yönetti ve Rienzi operasını bestelemeye başladı.
1839’da alacaklılarından kaçarak önce Londra’ya gitti. Bir oyununun perdeye aktarılması sırasında yaşanan bir anlaşmazlık nedeni ile değerinin daha iyi anlaşılacağını düşündüğü Paris’e gitti. Berlioz ve başka sanatçılarla tanıştı. Yoksulluk içinde geçen Paris günlerinde Rienzi’yi tamamladı, Uçan Hollandalı operasının taslaklarına başladı.
1842’de Dresden Tiyatrosu Rienzi’yi sahnelemeye karar verince Paris’ten ayrılıp Dresden’e gitti. Eser, 6 saat süren çok uzun bir opera olmasına rağmen seyirciyi coşturmayı başarmıştı. Böylece Rienzi operası, Wagner’in Almanya’da adını duyurmasını sağlayan ilk eser oldu. 1843’de Uçan Hollandalı aynı kentte sahnelendi. Wagner, Dresden’de krallık orkestrası şefliğini yaptı. Romantik operası Tannhäuser 1845’de Dresden’de sahnelendiğinde geleneksel formların çok dışında bir eser olduğu için eleştirildi. Buna rağmen Franz Liszt, 3 yıl sonra Weimar’da bu eseri sahneledi ve Wagner’i her zaman destekledi. 1848 tanışan Wagner ile Liszt, ömürboyu dost oldular. Wagner, aynı yıl Löhengrin operasını tamamladıysa da sahneleme imkâni bulamadı. Yardımına yine Liszt koştu ve eseri 1850’de Weimar’da sahneledi. Wagner’in devrimci siyasi etkinliklerinden ötürü İsviçre’ye sürgüne gitmesi üzerine kariyerinde yeni bir dönem başladı.
Sürgün yaşamı 1862’ye kadar süren Wagner, İsviçre’de "Der Ring der Nibelungen" (Nibelungen Yüzüğü) adı verilen opera dizisini yazdı.Bu eser 4 ayrı operadan oluşmaktaydı. Eserin Nibelungen yüzüğü adını almasının sebebi ise, hikâyelerin birbirinin devamı olarak yazıldığı bu 4 ayrı operanın art arda sahnelenmesi fikri idi. Bu arada varlıklı ipek tüccarı Otto Wesendonck ve eşi Mathilde ile tanıştı. Otto Wesendock, Zürih yakınlarındaki villasının bahçesindeki küçük bir köşkü Wagner ile eşi Minna’ya kiralayarak Richard Wagner ile eşi arasında doğan aşkın sürmesine farkında olmadan yardımcı oldu. Bu aşk, Wagner’e yeni eserleri için ilham verdi. Wagner böylece, operalarının en uzunu ve en zoru olan "Tristan ve İsolde"’i (1857-1859) yazdı. Eser, 1865’de Münih’te Bavyera Kralı’nın huzurunda sahnelendi.
Wagner, tahta yeni çıkan Bavyera Kralı II. Ludwig tarafından davet edilince hemen Almanya’ya gitmişti. Kralın desteği ile ekonomik sıkıntıları sona erdikten sonra tek komik operası "Die Meistersinger von Nürnberg" Nürnberg'in Usta Şarkıcıları operasını yazıp besteledi ve bu eser de Münih’te sahnelendi. Bu arada Bavyera Parlamentosu ülke parasının besteciye yedirildiği inancıyla sanatçıyı eleştirmekteydi. Öte yandan Franz Liszt’in ünlü orkestra yöneticisi Hans von Bulow ile evli kızı Cosima ile yaşadığı aşk çevreden tepki toplamaktaydı.
1866’da eşinden ayrılan Wagner, 1870’de Franz Liszt’tin kızı Cosima ile evlendiğinde çiftin iki çocukları vardı. Wagner, orkestra eseri "Siegfried İdyll"’i 1870’de Coşima için besteledi. 1869-1870 yıllarında Yüzük operalarının ikisi Liszt tarafından sahnelendi.Bu sırada eserin tamamının sahneleneceği bir opera binası için kaynak bulma çabaları sürüyordu. Ümitsizliğe düştüğü anda Kral II. Ludwig'in desteği ile karşılaştı. Söylentilere göre eşcinsel olan Kral, Wagner'e ve onun müziğine duyduğu büyük aşkını kanıtlamak adına binanın yapımına yardım teklifinde bulundu. Bu büyük aşktan haberdar olan Wagner bu yardımı kabul etti. Opera binası 1874’de Bayreuth’ta birleşik sanat eseri (müzik, şiir, görsel sanatlar, dans gibi tüm sanatların operada harmanlanması) kavramına uygun olarak inşa edildi. Opera binasının inşa sürecinde Wagner kendi sanatının gereklerini göz önünde bulundurarak projenin büyük bölümüne çizimleri ile katkıda bulundu. 1876’daki ilk sanat festivalinde tamamı 18 saatlik bir eser olan Nibelungen yüzüğü sahnelendi.
1877’de Parsifal operasını yazmaya başlayan Wagner, “saf ırk” konusundaki polemik yaratan yazılarını yayınlamayı sürdürdü. Parsifal, 1882
’de Bayreuth’ta sahnelendi. Wagner, 1883 kişini geçirmek için gittiği Venedik’te kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Bayreuth’taki villasının bahçesinde kendi adına hazırladığı mezarına gömüldü

Edip Günay



Edip Günay (d. 10 Mart 1931, Milas, Muğla - ö. 26 Temmuz 2010, Kuşadası, Aydın), müzikolog, müzik eğitimcisi.

Biyografi

Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü'nde keman eğitimi gördü ve 1953 yılında mezun oldu. Askerlik hizmetini ve çeşitli okullarda müzik öğretmenliği yaptıktan sonra aynı bölümde Bernhard Klein'ın asistanı olarak çalışmaya başladı. Daha sonra burslu olarak gittiği Almanya'da keman ve oda müziği eğitimi aldı. Hacettepe Üniversitesi'nde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik eğitimi aldı ve "Fon Müziğinin İnsanın Çalışmasına Etkisi" adlı doktora tezini tamamlayarak, Türkiye'de Müzik Psikolojisi alanındaki ilk "Dr." unvanının sahibi oldu. 1988 yılında doçentlik, 1995 yılında profesör unvanı aldı. Türkiye'de müzik eğitimi ve müzik sosyolojisi alanında öncü olan birçok kitap yazdı.Son olarak İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü'nde ders vermekteydi. Rahatsızlığı nedeniyle 2009 yılında Aydın'ın Kuşadası ilçesine yerleşti. 26 Temmuz 2010 tarihinde Aydın'daki evinde hayatını kaybetti.

Ödülleri

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Çolpan İlhan




Çolpan İlhan (d. 8 Ağustos 1936, İzmir - ö. 25 Temmuz 2014, İstanbul), Türk tiyatro ve sinema sanatçısı.

Yaşamı

Lise eğitimine Balıkesir Lisesi'nde başladı. Daha sonra Kandilli Kız Lisesi'nden mezun oldu. Daha sonra İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda tiyatro bölümünü ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi resim bölümünden mezun oldu.. Bu sırada akademideki arkadaşları ile birlikte "Akademi Tiyatrosu" adıyla bir tiyatro grubu kurdu ve oyunlar hazırladı. Bu sırada gelen bir teklifle 1957 yılında ilk sinema filmi Kamelyalı Kadın'da başrol oynadı.aynı yıl içinde Küçük Sahne'de Münir Özkul ve Uğur Başaran ile "Sevgili Gölge" adlı oyunla ilk profesyonel oyununu oynadı.
Üç sezon Küçük Sahne'de tiyatrolarda rol aldıktan sonra bu tiyaronun dağılması ile Oda Tiyatrosu'nda Müfit Ofluoğlu ile Sabahattin Kudret Aksal'ın "Tersine Dönen Şemsiye" sini sahnedi. Daha sonra Kent Oyuncuları ile Güner Sümer'in "Yarın Cumartesi"'nde oynadı. Kenterler ile de "Baharın Sesi", "Nalınlar" ve "Aptal Kız"'da sahne aldı. Bir süre sonra oğlu Kerem'in doğması ile tiyatroya ara verdi. 1960'ların ortasında sinema filmleri ile sanat yaşantısına geri döndü ve 300'e yakın filmde rol aldı. 1970'lerin sonlarına kadar sürekli filmlerde başrollerde oynayan İlhan sonra sinemadan koptu ve moda çizimleri yapmaya yoğunlaştı.
Çolpan İlhan, şair Attilâ İlhan'ın kızkardeşi, sinema sanatçısı Sadri Alışık'ın eşi ve oyuncu Kerem Alışık'ın annesidir. Kültür Bakanlığı tarafından 1998 yılında Devlet Sanatçısı unvanı verilen oyuncu, Sadri Alışık Kültür Merkezi'nin kurucusudur. 25 Temmuz 2014'de geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.
Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığında eşi Sadri Alışık'ın yanına defnedilmiştir.

Filmografi

23 Temmuz 2015 Perşembe

Amy Jade Winehouse

Amy Jade Winehouse (14 Eylül 1983 - 23 Temmuz 2011) İngiliz şarkıcı ve şarkı sözü yazarı. Güçlü kontralto vokalleri ile R&B, soul ve caz türlerinde yaptığı çalışmalarla bilinmekteydi.Madde bağımlılığı ve ruh sağlığı sorunlarıyla gündeme geldi.
Winehouse'ın 2003'te çıkan ilk albümü Frank, başarılı satış grafiğinin yanı sıra eleştirmenlerce de beğenildi ve Merkür Ödülü'ne aday gösterildi. Bir sonraki albümü olan ve 2006'da yayımlanan Back to Black ile En İyi Yeni Sanatçı, Yılın Kaydı, Yılın Şarkısı dahil olmak üzere altı dalda Grammy Ödülü'ne aday gösterildi ve beşini kazandı. Böylece bir gecede en çok ödül kazanan kadın şarkıcı rekorunu kırdı ve beş Grammy kazanan ilk İngiliz şarkıcı oldu. 14 Şubat 2007'de En İyi İngiliz Kadın Sanatçı dalında bir BRIT Ödülü kazandı, ayrıca En İyi İngiliz Albümü dalında aday gösterildi. Üç defa Ivor Novello Ödülleri'ne aday gösterildi: biri 2004'de "Stronger Than Me" ile En İyi Çağdaş Şarkı (söz ve müzik) dalında, biri 2007'de "Rehab" ile En İyi Çağdaş Şarkı dalında ve biri 2008'de "Love Is a Losing Game" ile En İyi Söz ve Müzikli Şarkı dalında. Albüm, Birleşik Krallık'ta 2000'lerin en çok satan üçüncü albümü oldu.
Winehouse, zaman zaman önemli kadın müzisyenler, soul müziğin popülaritesinin artışında etkisi olanlar ve İngiliz müziğini yeniden canlandıranlar arasında gösterildi. Kendine has saç ve kıyafet stili, Karl Lagerfeld gibi moda tasarımcılarına ilham kaynağı oldu. Şarkıcının uyuşturucu ve alkol bağımlılığı sorunları, 2007'den ölümüne kadar haberlerde düzenli olarak yer aldı. Boşandığı eşi Blake Fielder-Civil ile birliktelikleri esnasında çeşitli nedenlerle sık sık yasal sorunlar yaşadılar ve eşi kısa bir süreliğine hapse girdi. 2008'de Winehouse, kariyeri ve hayatını tehdit eden bir dizi sağlık sorunu ile karşı karşıya geldi.
Winehouse, Londra'daki evinde 23 Temmuz 2011 tarihinde ölü bulundu. Uzun sürenin ardından ölüm nedeninin alkol zehirlenmesi olduğu anlaşıldı Ailesi ve arkadaşları, 26 Temmuz 2011'de cenazesine katıldı. Daha sonra cesedi Golders Green Crematorium'da yakıldı.

İlk yılları

Winehouse, Londra'nın kuzeyindeki Southgate semtinde, Yahudi bir ailede dünyaya geldi. Ailesi caza yönelmesinde etkili oldu.Winehouse'ın babası Mitchell taksi şoförü, annesi Janis (kızlık soyadı Seaton) eczacıdır. Bir ağabeyi vardır. Mitchell, çocukluğunda Amy'ye sık sık Frank Sinatra şarkıları söylerdi.
Winehouse, dokuz yaşındayken büyükannesi Cynthia, Susi Earnshaw Tiyatro Okulu'na girmesini önerdi.On yaşındayken çocukluk arkadaşı Juliette Ashby ile Sweet 'n' Sour adında kısa ömürlü bir rap grubu kurdu. Tam zamanlı eğitim veren Sylvia Young Tiyatro Okulu'na başlamadan önceki dört yıl boyunca Earnshaw okuluna gitti ve bir iddiaya göre "okul ve derslere ilgisi olmadığı" ve burnunda piercing olduğu için okuldan uzaklaştırıldı.Sylvia Young Okulu'nda 1997'de The Fast Show'un bir bölümünde sahne aldı. Daha sonra, Selhurst, Croydon'daki BRIT Okulu, Southgate Okulu ve Ashmole Okulu'na gitti.

İlk Albüm:Frank

Yapımcılığını; Fugees, Joss Stone, Nas ve T Salaam Remi'nin üstlendiği ve caz etkilenmelerinin büyük ölçüde kendini gösterdiği "Frank" adlı ilk albümde yer alan tüm şarkıların yardımcı yazarlığında Winehouse'un imzası bulunuyordu.Albümden dört tekli çıktı:''Stronger than Me'',"Take the Box", "In My Bed"/"You Sent Me Flying" ve "Pumps"/"Help Yourself".Ayrıca albüm Amy Winehouse'un ülkesinin önemli bir caz artisti olarak tanınmasını sağladı.

Amy Winehouse 2004'de bir konserinde.
Amy Winehouse, ilk albümüyle büyük beğeni topladı. Ülkesinin önemli müzik ödüllerinden BRIT Awards'ta "En İyi İngiliz Kadın Şarkıcı" ve "En İyi İngiliz Şehirli Hareketi" adayı olan şarkıcı, satış rakamlarıyla da platin statüsüne yükseldi. "Frank", İngiltere'de yılın en çok satılan 13., İrlanda'da 70., Jameika'da ise 89. albümü oldu. 2004 yılının sonlarına doğru, "Stronger Than Me" şarkısına yaptığı katkıyla Ivor Novello Şarkı Yazımı Yarışması'nda "En İyi Çağdaş Şarkı" ödülüne layık görülen Winehouse, Glastonbury ve V festivallerine katıldı ve Avrupa'nın önemli şehirlerinde konserler verdi.[Albüm aynı zamanda 2004 yılında Merkür Ödülleri için finale kaldı ancak ödülü Basement Jaxx'ın Kish Kash albümü kazandı.
Amy Winehouse "Frank" albümünün çıkışının üzerinden kısa süre geçtikten sonra,yaptığı açıklamalarda "Şimdi 'Frank' kulağıma çok farklı geliyor. Onunla hala gurur duyuyorum, hala güzel bir albüm olduğunu düşünüyorum fakat bugünkü deneyimim ve bakış açım olsa, 'Frank' bambaşka bir albüm olurdu."dedi.Daha sonraları ise Amy,Frank'ten %80 Back to Black'ten ise %150 memnun kaldığı söylemiştir.

Diskografi

Winehouse görece kısa süreli müzik kariyeri boyunca 2 albüm ve 10 single çıkardı:
Albümleri
  • 2003: Frank
  • 2006: Back to Black
Teklileri
  • "Stronger Than Me" (2003)
  • "Take the Box"; "In My Bed" / "You Sent Me Flying"; "Fuck Me Pumps" / "Help Yourself" (2004)
  • "Rehab" (2006)
  • "You Know I'm No Good"; "Back to Black"; "Tears Dry on Their Own"; "Love Is a Losing Game" (2007)
  • "Just Friends" (2008)
Ölümünden sonra çıkan albümü
  • 2011: Lioness: Hidden Treasures

Cenk Koray

Cenk Koray, (d. 1 Ağustos 1944, Adana - ö. 23 Temmuz 2000, İstanbul) TV sunucusu, oyuncu ve gazete yazarı.
Ankara Üniversitesi'nde Hukuk eğitimi gördü. 24 yaşına kadar avukatlık yaptı.
Uzun süre tenis hakemliği yaptı. Yönettiği maçlarda yaptığı şovlarla dikkati çekti ve TRT'den teklif aldı. İlk programı Halit Kıvanç'ın sunduğu yarışma programı "Bildiklerimiz, Gördüklerimiz, Duyduklarımız" oldu. Kıvanç, programın olduğu gece önemli bir maçı sunmak üzere yurtdışına çıkınca, programı onun yerine Cenk Koray sundu ve bu şekilde sunuculuk yaşamı başladı.
Cenk Koray, 1973 - 1976 yıllarında Son Havadis adlı gazetede çalıştı. Bir ara reklamcılık da denedi ancak 1974 yılında yeniden sunuculuğa başladı. Uzun süre Pazar eğlence programları başta olmak üzere şovmenlik yaptı. Özellikle bu programlar içinde sunduğu ufak yarışmalarla anıldı. Bu yarışmalar içinde en popülerlerinden biri "Tele Kutu" oldu. 1989’da kalp krizi geçirene dek, sunculuğu devam ettirdi. Sunuculuğa brt'de veda etti.
Daha sonra Akşam Gazetesi'nde yazar olarak görev aldı. Koyu bir Beşiktaş taraftarı olan Cenk Koray, iki yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün basın sözcülüğünü yaptı.
1994 yılında yazdığı "Kur'an - İslamiyet, Atatürk ve 19 Mucizesi" adlı kitabı ülke çapında tartışmalara sebep oldu.
Ölmeden birkaç sene önce 31 Ağustos 1996'da 19 yaşındaki oğlu Nihat'ın kendi kollarında ölmesi ile büyük bir acı yaşadı. Cenk Koray, Suadiye’deki evinde, sabah 05.30 sularında manevi kardeşi Döndü Kastamonulu tarafından odasında yerde yatarken bulundu. Kastamonulu, geceyi şöyle anlattı: Akşam evde gayet iyiydi. Salonda oturdu, TV izledi. Sonra yattı. Saat 05.30 sıralarında bana seslendi. Midesinin kaynadığını ifade ederek, ilaç istedi. Ben de karbonat getirdim. Ben de bir şeyler daha getirmek için mutfağa gidip döndüğümde, onu yerde buldum. Hemen komşulara haber verdim. Bir ambulans çağırdık.


Filmleri

  • 1987 Aile Pansiyonu
  • 2000 Abuzer Kadayıf

Kitapları

  • 1995 Rutubet
  • 1996 Kur'an - İslamiyet, Atatürk ve 19 Mucizesi
  • 1997 Atatürk ve Din

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Şevki Bey

 

Şevki Bey (d. 1860, Fatih, İstanbul - ö. 18 Temmuz 1891, İstanbul), 19. yüzyıl Klasik Türk Müziği bestekârlarından şarkı türünde eser veren bir sanatçı.

Yaşamı

Şevki Bey 1860 yılında Fatih'te, Kumrulumescit semtinin Pirinççi Mahallesi'nde doğdu. Babası Tarakçı Ahmed Efendi'dir. Şevki Bey, ilk öğrenimini tamamlayıp Rüştiye'ye kaydoldu ve buradan mezun oldu. Rüştiye'deyken mûsikî yeteneği ve sesinin güzelliğini farkeden hocalarının ısrarı ile Mızıka-yı Hümayun'a başladı. Şevki Bey'in mûsikîde ilk hocası, Ticaret ve Nafıa Nezareti kâtiplerinden Necmeddin Bey'dir. Ancak onun asıl üstadı, özellikle o yıllarda aynı yerde öğretmenlik yapan ünlü bestekâr ve hanende Hacı Ârif Bey olmuştur. Şevki Bey, Mızıka-yı Hümayun'da bulunan hocalardan, özellikle Hacı Ârif Bey'den yararlanarak mûsikîmizin pratik yönüne ait esaslı bilgi elde etti. Bu nedenle hocasının bestekâr kişiliğinin bütün inceliklerini kavramıştır ve onun devamı olduğu kabul edilir.
Ustalaştıktan sonra sarayın fasıl topluluğunda hanendelik yapmaya başladı. Daha sonra sarayın disiplinli hayatından sıkılarak istifa etti ve saraydan ayrıldı. Bundan sonra ölümüne kadar Gümrük Nezareti'nde kâtiplik yaptı.
Yakın bir geçmişte yaşamış olmasına rağmen hayatı hakkındaki bilgilerimiz çok sınırlıdır. Yakın arkadaşı olan Ahmed Rasim Bey bile, birkaç paragrafın dışında geniş bilgi vermemiştir.
Anlatıldığına göre ölümünden üç gün önce yeni yaptırdığı bir takım elbise giymiş, resim çektirmiştir. Buradan sonra da yakın dostu olan Beylerbeyli Gümrükçü Rahmi Bey'in evine gitmiş ve aynı gece 18 Temmuz 1891 tarihinde, daha otuzbir yaşında kalp durmasından ölmüştür. Ertesi gün cenazesi kalabalık bir toplulukla kaldırılarak, Beylerbeyi ile Kuzguncuk arasında bulunan Nakkaşbaba Mezarlığı'na defnedilmiştir. Ölümünden sonra o zamanki İstanbul gazetelerinde şu haber yayınlanmıştır: "Hanende-i Şehir Şevki Bey cumartesi gecesi, Beylerbeyi'nde Gümrükçü Rahmi Bey'in hânesinde kalp sektesinden öldü. Mûsikîde üstad, fakat mest-ü müdâm idi."
Şevki Bey'e karşı olan bağlılığını onun ölümünden sonra da devam ettiren Mehmed Hafid Bey olmuştur. Şevki Bey sağlığında şarkılarının güftelerini formalar halinde ve muhtelif isimler altında neşretmişti. Bu formaların gördüğü rağbet üzeine bütün eserlerinin güftelerini, (Yadigâr-ı Şevki yahut Mahsul-i Tabiat) namı altında bastırmak emelinde idi; fakat ölümü buna engel olmuştu. Hafid Bey, Şevki Bey'in bu arzusunu yerine getirdi; onun bestelediği bütün güfteleri o isim altında neşretti. Elde edilen kazançla zavallı Şevki Bey'in kötü bahtlı, ihtiyar ana ve babasını maddî sıkıntıdan kurtarmaya çalıştı. Kabrine taş diktirtti. Bu taşın üzerindeki kitâbe, Hafid Bey'in Şevki'nin ölümüne ağlayan mersiyesinden bir parçadır.
O devir şairlerinden Reşad Paşa,
"Hemdem idi gülşeninde bülbülün
Gitdi Şevki neş'esi kaçtı dilin"
nakaratlı bir şarkı ile samimi ızdırabını göstermeye çalışmış ve meşhur Santurî Edhem Efendi de,
"Gitdi elden Şevki'm artık neyleyim
Nerde bir yâr-ı vefâdar peyleyim
Ömrüm oldukça bütün gün ağlayım"
diye ömrünün sonuna kadar yanmıştı.
Recaizâde Mahmud Ekrem Bey'in yazdığı ve Rahmi Bey'in bayati makamında bestelediği "Şevki yok" redifli şarkının da Şevki Bey için söylendiği ileri sürülür.
Otuzbir yıllık bir hayat süren Şevki Bey hep rindane yaşadı. İçki alışkanlığı belki de bu kısa süren ömrün başlıca etkeni olmuştur. Ahmed Rasim Bey çok soğuk ve karlı bir kış günü tenha bir sokaktan geçerken, "bir don bir gömlek" soyulmuş ve sokağa atılmış bir kişiyi gördüğünü, yanına yaklaşınca hanende Şevki Bey olduğunu anlayarak sırtlayıp evine götürdüğünü anlatır.

Sanatı

Şevki Bey son yüz senenin yetiştirdiği en büyük şarkı bestekârlarından biridir. Hocası Hacı Ârif Bey'in şarkı bestekârlığında açtığı çığırı genişleten, tamamlayan ve bunu erişilmez yüksekliğe ulaştıran Şevki Bey olmuştur. Suphi Ezgi'nin Türk Mûsikîsi'nin nazariyelerinden bahseden kıymetli eserinin üçüncü cildinde, çeşidi yirmi beşi bulan şarkı şekillerine dair verdiği örneklerin bir kısmını Şevki Bey'inkiler teşkil eder ki, bunlarda ve diğerlerinde görülen ses, usûl, geçki gibi ses mimarimize ait husûsiyetler onun yaratıcı kudretinin eşsizliğine birer delildir.
Bilhassa bir "Lied" halindeki bir güftenin baş tarafına koyduğu "Türkmen Yolunda" sözü, onun halk zevk ve sanatına ne kadar değer ve önem verdiğini ve mübarek Anadolu'muzun güzelliklerini yudum yudum tattırmaya ne kadar teşne olduğunu gösterir.
Şevki Bey şarkılarında, sözle sesin uyuşup kaynaşmasını, meselâ şu çok meşhur hüseynî şarkıda olduğu gibi, titiz ve hassas bir itina ile başarmıştır:
"Nedir bu hâletin ey meh cemâlim?
Aman söyle perişan oldu hâlim.
Tükendi akl-ü endişem, hayalim,
Nasıl kıydı sana o kanlı zalim."
Bu manzumedeki ebedi bir ayrılığın verdiği heyecan ve teessür, sözden ziyade sesler arasında çırpınır durur. Şevki Bey'i şarkılarında gösterdiği şu harikulâde hususiyetleriyle, kendisinden altmış sene evvel ölmüş modern Lied'in yaratıcısı Franz Schubert'e benzetebiliriz. O da Schubert gibi hislerinin bütün sıcaklığını, inceliğini, şarkılarıyla terennüm etmiş, altı yüze yakın şarkı bestelemiş ve nihayet o da Schubert gibi gene genç yaşında hayatının otuzuncu yılında ölmüştür.
Böylece mûsikîmizde kendine özgü bir dekor yaratarak asil ve ince zevkini kazandığı hocası Hacı Ârif Bey'in şarkiyat vadisinde açtığı zengin dekorlu mektepten esaslı feyz alan Şevki Bey, eserlerinde yalnız kendi zevkine, rakîk uslûbuna ve hüsn-i tabiatına bağlı kalmıştır. Onun içindir ki, zat-ı tabiatından doğan eserlerinde bir kibarlık ve asalet vardır.
Hepsi şarkı olan eserlerindeki kompozisyon tekniğini, yâni ritm uyumu, usûl değişikliği ve özellikle geçkiler yönünden her bestekâra nasib olmayacak bir biçimde geliştirmiştir. Şevki Bey muhtelif makamlarda yüzlerce şarkı bestelemiştir. Yalnız uşşak makamından iki yüzden çok eseri vardır ki, bir makam çerçevesi içinde birbirine benzemeyen bu kadar eser besteleyebilmek ancak müstesna bir kabiliyetin işidir. Bu özellik bir başka bestekârda yoktur.
Şevki Bey eserlerine söz olarak Recaizâde Ekrem Bey, Muallim Naci, Hafid Bey, Mehmed Sadi Bey, Reşad Paşa gibi şairlerden başka, birçokları da edebiyat tarihimizde hiçbir iz bırakmamış şairlerin eserleri arasından seçilmiştir. Çoğu bir acının, bazen bir sevincin, hattâ bir düşüncenin donuk ve tutuk birer ifadesi olan bu manzumelerdeki heyecan ve mânâlar, onun melodileri ile canlanmış, daha tesirli bir mahiyet almıştır. Bu güfteler arasında çeşitli şiir şekli ve vezinle yazılmış olanlara da rastlanır.
Bestekârlık yeteneğinin çok güçlü olduğu, yarım saatte bir beste, hatta günde sekiz-on eser bestelediğinin olduğu söylenir. Böylece bin kadar eser bestelediği halde, bunların çoğu kendisi tarafından bile unutulmuştur. Nitekim Şevki Bey ölümüne yakın bir tarihte,
"Arza lâyık değil amma hünerim
Nâçizane bini buldu eserim"
demiştir. Yaşadığı sürece belirli çevrelerin dışında pek tanınmamıştır. Bu kadar verimli bir bestekâr olması bazı eleştirilere de neden olmuştur. Çok iyi hanende olduğunu, temiz ve güzel uslûbunu çeşitli kaynaklar belirtmektedir. Bir süre lavta çalmaya çalıştığını, fakat başarılı olamadığını, "Kira ile aldığım lavta'yı parçaladım. Ne yapayım; akordu elimle, mızrabım kirişi ile, nağmeleri sesimle bastıramadım." dediğini Lemi Atlı naklediyor. Otuzbir yıllık bu genç ömrün, on yıllık süresi içinde ortaya koymuş olduğu bin eserden günümüze bir beste, bir yürük semai olmak üzere iki yüz ona yakın şarkısı gelebilmiştir.
Birkaç eser bestelemiş olan Tarakçızâde Mustafa Servet Efendi, Şevki Bey'in ağabeyi; Vecihe Daryal'ın ilk kânun hocası Nazire Hanım ise Servet Efendi'nin kızı ve Şevki Bey'in yeğenidir.

Bazı ünlü eserleri

  • Affeyle suçum ey gül-i ter başıma kakma
  • Canım gibi sevdikçe seni gönlüm ey âfet
  • Dil yâresini andıracak yâre bulunmaz
  • Gönlümü dûçar eden bu hâle hep
  • Gülzâra nazar kıldım virane misal olmuş
  • Hastasın zannım, vefâ mahzûnusun
  • Hicrân oku sinem deler
  • Kış geldi firâk açmadadır sinede yâre
  • Kimseler gelmez senin feryâd–ı ateş-bârına
  • Küşâde tali'im hem bahtım uygun
  • Mey içerken düştü aksin câmıma
  • Nedendir bu dîl-i zârın figânı
  • Nedir bu hâletin ey meh cemâlim?
  • Niçin şeb-tâ-seher ben zâr u zârım
  • Reng–i ruhsârına gülgûn dediler
  • Ülfet etsem yâr ile ağyâre ne