24 Ekim 2012 Çarşamba

Sevinç Tevs


Sevinç Tevs (d. 1930; ö. 24 Ekim 1976) Türkiye'nin ilk caz müziği yorumcusu unvanına sahip dünyaca ünlü ses sanatçısı. Aynı zamanda Tevs anne tarafından, kabri Trakya'da bulunan Abdüsselam'ın ileri kuşak torunlarındandır.

Hayatı

1930 yılında Ankara'da doğdu. Babası Arnavutluk Cumhuriyeti'nin Türk Büyükelçisi'ydi. Ankara Devlet Konservatuarı Şan ve Tiyatro bölümünde okuduğu yıllarda kardeşi Sevim Tevs ile birlikte Ankara Radyosu'nda günün popüler parçalarını seslendirmeye başlamıştı. Sevim ve Sevinç Tevs kardeşlerin ünü İstanbul'a ulaşmakta gecikmedi ve bu ikili 1945'te İstanbul Saray Sineması ve Taksim Belediye Gazinosu'nda verdikleri konserler ile büyük ilgi topladı. Konservatuvardan mezun olduktan sonra Sevinç Tevs, İbrahim Özgür Orkestrası'nda şarkı söylemeye başladı. İlk yurtdışı konserini Yunanistan da verdi. 1948 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti ve New York JazzFestivali'nde "For You" adlı besteyi yorumlaması ile birinci oldu. Beste, on iki kez GrammtyÖdülü kazanmış Sevinç Tevs'in aile dostu Arif Mardin'e aittir. Aynı yarışmanın ikincisi ise dünyanın en ünlü jazz sanatçılarından biri olan Sarah Vaughan olmuştur. 1949'da İlham Gencer ile birlikte İstanbul Radyosu'nda yaptığı programları halk tarafından büyük ilgi gördü. Defalarca yurtdışında konserler veren Sevinç Tevs, İngiliz medya devi BBC'ye ve Almanya-Berlin Televizyonu'na çıkan ilk Türk şarkıcıdır. İtalya, İsviçre, Yunanistan, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Mısır ve Fransa olmak üzere pek çok ülkede konserler veren Sevinç Tevs ününü 1950'lerde daha da perçinledi ve uzun bir süre boyunca ABD ve Birleşik Krallık'ta çalıştı.
1968 yılında Apollonia Şarkı Yarışması'na besteci Selmi Andak'ın "Ve Ben Yalnız" adlı eseri ile katıldı. Hammâmîzâde İsmâil Dede Efendi'nin öz torunu olan Sevinç Tevs, Türk Sanat Müziği'nin bütün klasik eserlerini ezbere bilirdi. Kontralto ve karakteristik nitelikteki sesi konusunda profesyonel müzik eleştirmenleri gibi otoritelerce "Jazz Söylemek İçin İdeal", "20. Yüzyılın En Güçlü Seslerinden Biri" yorumları dünya çapında oldukça yaygındır.
24 Ekim 1976'da kırk altı yaşında kanser hastalığından dolayı vefat eden Sevinç Tevs'in bütün müzik yorumları olmasa da bazıları plak ve CD'lerde toplanmıştır. Bunlardan bir tanesi, kendisinin vefatı sonrasında Türk Kalp Vakfı yararına hazırlanan iki şarkıdan oluşan özel edisyon bir plaktır. Sevinç Tevs, TRT ve BBC arşivlerinde geniş yer kaplamaktadır ancak bu arşivlerin tamamı halka sunulmamıştır. 2009 yılında İKSV Caz Festivali, kendisine ve kız kardeşi Sevim Tevs'e "Yaşam Boyu Başarı/Onur ödülü" vermiştir.
Söz yazarı, bestekâr, müzik prodüktörü, iş kadını ve müzik yorumcusu Şehrazat'ın annesidir. Eşi ise "Maden Kralı" lakablı Türkiye'nin ilk madencisi merhum iş adamı Siham Kemali Söylemezoğlu'dur. Eşi yani Şehrazat'ın babası; Konya Valisi Ali Kemali Paşa'nın torunu ve Süleyman Şefik Paşa'nın oğludur. Ağabeyi ünlü kemanî bestecisi Cevdet Çağla'dır. Prenses Perizat Osmanoğlu (Osmanlı Sultanı ve İslam Halifesi V. Mehmet Reşat'ın gelini) ise görümcesidir.

22 Ekim 2012 Pazartesi

KARLI KAYIN ORMANINDA(NAZIM HİKMET)

    Karlı kayın ormanında
  yürüyorum geceleyin.
    Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?

Ayışığı renginde kar,
 keçe çizmelerim ağır.
İçimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?

        Memleket mi, yıldızlar mı,
    gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
bir pencere, sarı sıcak.

Ben ordan geçerken biri:
'Amca, dese, gir içeri.'
Girip yerden selâmlasam
hane içindekileri.

Eski takvim hesabıyle
bu sabah başadı bahar.
Geri geldi Memed'ime
yolladığım oyuncaklar.

Kurulmamış zembereği
küskün duruyor kamyonet,
yüzdüremedi leğende
beyaz kotrasını Memet.

Kar tertemiz, kar kabarık,
yürüyorum yumuşacık.
Dün gece on bir buçukta
ölmüş Berut, tanışırdık.

Bende boz bir halısı var
bir de kitabı, imzalı.
Elden ele geçer kitap,
daha yüz yıl yaşar halı.

Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.

En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak:
Öleceğimizi bilip,
öleceğimizi mutlak.

Memleket mi, daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, Bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı?

Geceleyin, karlı kayın
ormanında yürüyorum.
Karanlıkta etrafımı
gündüz gibi görüyorum.

Şimdi şurdan saptım mıydı,
şose, tirenyolu, ova.
Yirmi beş kilometreden

19 Ekim 2012 Cuma

Alpay İzer

Alpay İzer (d. 1944, Erzurum - ö. 20 Ekim 1989 İstanbul) Türk sinema ve tiyatro sanatçısı, oyuncu, yazar.
Hayatı
İzer, babasının hakimlik görevi nedeniyle 1944 yılında Erzurum'da doğdu. Çocukluğunu Anadolu'nun değişik illerinde geçirdi. Liseyi Bursa Erkek Lisesi'nde tamamlayan İzer, Bursa Halkevi Oda Tiyatrosu'nda tiyatroya adım attı. Daha sonra Dormen Tiyatrosu'nda birçok oyunun kadrosunda yer aldı. 1971 yılında İstanbul Belediye Konservatuvarı'nın Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu. Ertesi yıl yeni kurulan Poyrazoğlu Tiyatrosu'na geçti. İki yıl boyunca burada oynayan sanatçı, daha sonra erotik-komedi filmi olan Gariban Şakir de rol alarak sinemaya atıldı. Birçok erotik filmde oynadıktan sonra Bitirimler Sınıfı filmindeki Selim rolüyle tanınmaya başladı. Artık erotik filmlerde çok az rol alarak, dram ve komedi türündeki filmlerde rol aldı.
İzer, 1976'dan 1979 yılına kadar sinemaya ara verdi ve sadece iki sinema filminde oynadı. Bu dönemde Ali Poyrazoğlu'nun yazdığı Darısı Başınıza ve Levent Kırca'nın yazdığı Ne Olur Ne Olmaz adlı mini dizilerinde rol aldı. 1979 yılında tekrar sinemaya dönen İzer, Kemal Sunal'ın başrollerinde oynadığı Bekçiler Kralı ile Devlet Kuşu filmlerinde bakkal, Umudumuz Şaban da Muhtar Yaşar Şereflikoç ve Zübük'te Avukat Burhan karakterlerini oynadı. Alpay İzer, bu filmlerden sonra sinema kariyerine uzun süre ara vererek tekrar tiyatroya yöneldi. Aydemir Akbaş'ın kurduğu tiyatro ile Akbank Çocuk Tiyatrosu'nda bir süre çalıştı. Bunun yanında televizyonlarda yayınlanan birçok parodi yazdı ve bu parodilerin bazılarında rol aldı. İzer, 1986 yılında yayınlanmaya başlayan Perihan Abla dizisinde Kahveci Saffeti canlandırdı. Hayatının son dönemlerinde ise daha önce de görev yaptığı Poyrazoğlu Tiyatrosu ve Akbank Çocuk Tiyatrosu ile sahneye çıktı.
Alpay İzer, uzun süre akciğer kanseri tedavi gördüğü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde 20 Ekim 1989'da vefat etti.[1] Sanatçının cenazesi bir gün sonra Teşvikiye Camii'nde öğle namazını müteakip kılındıktan sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda defnedildi.

Film senaryoları

  • Kolombo Şakir - 1976
  • Mahallede Şenlik Var - 1976
  • Canavar Cafer - 1975
  • Parayla Değil Sırayla - 1975

Filmografisi

  • Yasemin - 1987
  • Perihan Abla - 1986
  • Zübük - 1980
  • Aşk Şarabı - 1979
  • Öttür Kuşu - 1979
  • Bekçiler Kralı - 1979
  • Umudumuz Şaban - 1979
  • Bitmeyen Şarkı - 1976
  • Arzu - 1976
  • Canavar Cafer - 1975
  • Yok Devenin Başı - 1975
  • Plaj Horozu - 1975
  • Çin İşi Japon İşi - 1975
  • Randevu - 1975
  • Diyet - 1975

NECDET KOYÜTÜRK

Necdet Koyutürk (d. 1921 - ö. 1988), Türk tango müzisyeni, besteci, şarkı sözü yazarı, aranjör, akordeon sanatçısı, orkestra şefi.
28 Ekim 1921 tarihinde Ankara'da doğdu. Küçük yaşlardan itibaren zamanın Türkiye'ye yerleşen yabancı hocalarından müzik eğitimi almaya başladı, gençlik yıllarında ise Demirhan Altuğ'dan armoni, Cemal Reşit Rey'den ise orkestra şefliği ve kompozisyon dersleri aldı. Bu etkin ve kaliteli müzik eğitiminden sonra son derece üretken bir kariyer takip etti.
1938 senesinden itibaren besteci olarak eserler üretmeye başlamıştır. Besteleri büyük çoğunlukla Tango türündedir. Zamanın orijinal Arjantin Tango sound'dunu çok iyi özümsemiştir. Tango'nun Avrupa'da, özellikle Alman müzik ekolünden etkilenerek karşılaştığı yapı değişikliğine aldırmadan, Türk Tango ekolünü ve dolayısıyla günümüze dek anılan özgün müziğini yaratmıştır.
Aldığı armoni, kontrapuan ve aranjörlük eğitimlerinin sayesinde; gerek kabul edilen uluslararası müzik ve tango formunu ve gerekse Türk müzğii etkilerini bestelerinde ustaca harmanlamıştır. 1935 - 1980 arası oluşan hemen hemen tüm müzik akımlarını incelemiş ve tango dışı çalışmalarında bunları başarı ile birleştirmiştir.
Çok bilinen tangosu Papatya'yı 1943 senesinde askerlik hizmeti sırasında bestelemiştir. Bu şarkının kayıtları hem Türkiye'de, hem de İngiltere'de 1948 senesinde 78 devirli taş plak olarak basıldı ve yayınlandı. Bu plak; yurt dışında basılan ilk Türkçe beste olarak tarihe geçti.
Necdet Koyutürk; 1949 senesinden sonra orkestrası ile İstanbul Radyosu'nda tango programlarına başladı. 30 sene boyunca her hafta tango çalmış ve Türk müzik hayatı içinde tango'nun yer almasına, çok sesli müziğin ülkede yerleşmesine büyük katkı sağladı.
O zamandan beri uluslararası tango sahnelerince de tanınır oldu. Tango'nun yanı sıra günün müziklerini kapsayan çok büyük bir repertuar ile Türkiye'yi ziyaret eden Mareşal Tito ve Irak Kralı Faysal gibi yabancı devlet adamlarına verilen davetlerin de değişmez orkestrası olmuştur.
En önemli eserleri arasında unutulmaz bestesi Papatya'nın yanı sıra; Dinle Sevgili, Rüzgar Gibi Geçti, Şüphe, Yıllar Var ki, Yıldızlar Düşerken, Seven Bilir, İnan ki Sevgilim, Unutmak İstiyorum, Başbaşa Kalınca, Yalnızlar Rıhtımı (aynı isimli film için bestelenmiştir) sayılabilir. Bahse konu bestelerin popüler sanatçılar tarafından yorumlandığı Pop Tango, 1999 yılında yayınlanmıştır.
Eserleri yabancı şarkıcılar tarafından da okunmuştur. Bunlar arasında Bulgar Lili Ivanova İsrail'den Yaffa Yarkoni ilk akla gelenlerdir.
Çocuklarından Erdener Koyutürk, Türk tangosunun yaşayan son aktif solisti ve ayrıca tango ve popüler müzik alanında da söz yazarı besteci ve tango araştırmacısıdir. Özdener Koyutürk ise piyanist, besteci ve aranjör olmasının yanı sıra kurduğu Okotango Quartet ile  10 yıldan fazla zamandır Türkiye ve Avrupa ülkelerinde, Tango Festivallerinde, konserlerde ve milonga gecelerinde, Arjantin ve Türk Tangolarının seçkin örneklerini çalmaktadır. Necdet Koyutürk; 19 Ekim 1988 tarihinde İstanbul'da ölmüştür.

18 Ekim 2012 Perşembe

CANAKKALE 1915

Vizyon tarihi 18 Ekim 2012(2s 8dk) •Yönetmen: Yeşim Sezgin •Oyuncular: Şevket Çoruh, Barış Çakmak, İlker Kızmaz Bülent Alkış Serkan Ercan Ufuk Bayraktar • Tarihi, Savaş filmi •Ülke Türkiye
Özet & detaylar Rus Harbi, Balkan Savaşları, elden çıkan topraklar ve verilen ağır yenilgilerle 20. yüzyılın başları Osmanlı Devleti için çok büyük maddi ve manevi kayıplarla gelir. Rumeli toprakları kaybedilmiş, eziyet gören Osmanlı tebaası Anadolu'ya göç etmeye başlamış, Osmanlı orduda büyük kayıplar yaşamıştır. 1914'te 1.Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ve Osmanlı'nın İttifak Devletleri ile yeniden savaşa girmesi sonucu Anadolu’da eli silah tutan tüm genç erkekler için seferberlik emri çıkar. Şimdiye kadar ağır yenilgiler alan Osmanlı vatan bellediği toprakları korumak için var gücüyle yeniden birlik olur. Osmanlının eğitim, görmüş genç ve yetenekli beyinleri de gönüllü olarak askere yazılır. İşte gencecik Veli ve Mehmet Ali de bu askerler arasındadır. Kısa süre içerisinde Maydos (Eceabat)'a tayin edilirler ve Conk Bayırı’nda İngiliz kuvvetlerine karşı tarihin daha önce yazmadığı bir inanç ve cesaretle savaşırlar. Mustafa Kemal’in komutanısına atandığı yeni kurulan 19. Tümen’e katılırlar. Öte yandan Çanakkale Boğazı’nın savunmasından sorumlu Cevat Paşa da bir yandan destek beklemekte diğer yandan mayın hatları için hesap yapmaktadır. İngilizler ve Fransızlar 18 Mart 1915 günü müthiş bir askeri kuvvetle boğaza giriş yaparlar; fakat vatan toprağı olan Çanakkale Boğazı’nı geçmek sandıkları kadar kolay olmayacaktır. Defalarca denizden ve karadan saldırırlar ama karşılarında üstün cesaretleriyle Veli’yi, Mehmet Ali’yi, Bigalı Mehmet Çavuş’u, Nusrat Mayın Gemisi’ini, Seyit Onbaşı’yı, Hilmi Şanlıtop’u, Hüseyin Avni Bey’i, Boyabatlı Mustafa’yı,Yüzbaşı Faik’i, Şefik Bey’i ve Mustafa Kemal Paşa’yı bulurlar...

16 Ekim 2012 Salı

Erol Günaydın

Erol Günaydın, (d. 16 Nisan 1933; Akçaabat, Trabzon - ö. 15 Ekim 2012; İstanbul), Türk sinema ve tiyatro sanatçısı.
Tiyatroya Galatasaray Lisesi bünyesinde başlayan Günaydın, 1955'te Haldun Dormen Cep Tiyatrosunda "Papaz Kaçtı" adlı oyun ile profesyonel aktörlük hayatına başlamıştır. 1960'da ilk sinema filminde oynayan Erol Günaydın, elli yıllık bir süre içinde çok sayıda filmin ve tiyatro oyununun yanı sıra TRT'de yayınlanan Çiçek Taksi adlı dizide de oynadı. Nasreddin Hoca tiplemesi, meddah gösterileri, Ayı Yogi seslendirmesi ve canlandırdığı diğer pek çok karakter günümüzün en tanınan ve kıdemli aktörlerinden biri haline gelmesini sağlamıştır.
Gazeteci-yazar Emine Algan tarafından birkaç aylık bir süre içinde kendisiyle gerçekleştirilmiş bir nehir-söyleşi 2007 yılında "İki Kalas Bir Heves" başlığı altında kitaplaştırılmıştır.
2 Ağustos 2008'de Florence Nightingale Hastanesi'ne kaldırılmış geçirdiği ameliyat sonrası yoğun bakıma alınmıştı]Erol Günaydın 16 Ağustos 2008'de taburcu edildi. Ameliyat edilen Erol Günaydın’ın genel sağlık durumunun iyi olduğu, daha sonra genel kontrol için geleceği öğrenildi. Günaydın, Okan Bayülgen'in Disko Kralı adlı programına müdavim konuk olarak katıldı. 2010 yılında Athena'nın Arsız Gönül klibinde oynamıştır. 15 Ekim 2012 tarihinde İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmiştir.
.Sahip olduğu ödülleri
  • 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Senaryo Ödülü, Güzel Bir Gün İçin
  • 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Güzel Bir Gün İçin
  • Rol aldığı tiyatro oyunları
    • Çehov Makinası: Matei Vișniec - İstanbul Devlet Tiyatrosu- 2012
    • Namussuzum ki Namusluyum : Nokta Tiyatrosu
    • Uzun Donlu Kişot: Ferhan Şensoy  Orta Oyuncular - 2005
    • Soyut Padişah : Ferhan Şensoy - Orta Oyuncular
    • İstanbulu Satıyorum : Ferhan Şensoy - Orta Oyuncular
    • Kahraman Bakkal Süper Markete Karşı : Ferhan Şensoy - Orta Oyuncular
    • Yaygara Yetmiş
    • Yolcu
    • Martı
    • Kalbin Sesi Halkın Gözü
    • Ayı Masalı
    • Altın Yumruk
    • Papaz Kaçtı
  • Oynadığı Diziler
  • Köşe Dönücü1984
  • Saat Sabahın Dokuzu 1987
  • İnsanlar Yaşadıkça 1989
  • Doktorlar 1989
  • Bir Ömrün Bedeli 1991
  • Mahallenin Muhtarları1992
  • Rüstemin Gazinosu 1993
  • Çiçek Taksi 1995 Ramazan Ay
  • Köşe Kapmaca 1996
  • Tatlı Kaçıklar 1996 Beton Raziye
  • Bir Demet Kahkaha 2000
  • Bir Demet Yerli Film 2000
  • Yeşilçam Denizi 2003
  • Cennet Mahallesi 2004 Deli Kadir
  • Geçmiş Zaman Olur ki 2006
  • Hırsız Polis 2005-2006 Dursun
  • Sinekli Bakkal 2007 Ali Küçük
  • Genco (dizi) 2007 Konuk Oyuncu
  • Akasya Durağı 2008 Ramazan
  • Balkan Düğünü 2009 Kemal Çavuş
  • Geniş Aile 2009 Konuk Oyuncu
  • Oynadığı filmler
    • Yukarı Bak 2009 Carl (Ses)
    • Güneşi Gördüm 2009 Samet
    • Orada2009 Erol Gümüş
    • Kanal-İ-zasyon 2009
    • Yedi Kocalı Hürmüz 2009
    • Balkan Düğünü 2009 Kemal Çavuş
    • Nekrüt 2008 Ali Rıza
    • Destere 2008 Hazım Dede
    • O Kadın 2007
    • Beyaz Melek 2007 Komutan Vahit
    • Sinekli Bakkal 2007 Ali Küçük
    • Geçmiş Zaman Olur ki 2006
    • İlk Aşk 2006 Arif Arifoğlu
    • Kınalı Kuzular: Bedeli Çanakkale'de Ödendi 2006 Artin
    • Pardon 2004 Baba
    • Ömerçip 2003 Kamil
    • Menekşe Koyu 1991 Teffaf
    • Karartma Geceleri 1990
    • Herşeyi Bitirdik 1990
    • Kocakarılar 1990
    • İnsanlar Yaşadıkça
    • Aile Pansiyonu 1987
    • Biz Doğarken Gülmüşüz 1987
    • Kuşatma 2 / Şok 1987
    • Hoşgeldin Ramazan 1987
    • Otobüs Yolcuları / İhsaniye - Karasu 1987
    • Çantada Keklik 1987
    • Acı Lokma 1986 Dayı
    • Ağa Bacı 1986 Osman
    • Gelmeyin Üstüme 1986
    • Hayroş 1986
    • Kıratlı Süleyman 1986 Kenan Ağa
    • Savunma 1986 Rıza
    • Yaygara 86 1986
    • İki Milyarlık Bilet 1986 Kanun Kazım
    • Bu Muhtar Başka Muhtar 1986
    • Kocamın Nişanlısı 1986
    • Duyar Mısın Feryadımı 1985
    • Ekmek Elden Su Gölden 1985
    • Herşeyim Sensin 1985 Manav Kadir
    • Yavru Kuş 1985
    • Sessiz Ölüm 1985 Baba
    • Pehlivan 1984 Mestan
    • Şaşkın Gelin 1984 Memiş
    • Bir Yudum Mutluluk 1982 Erol
    • Renkli Dünya 1980 Patron
    • Dağılın Kazımlar Geliyor 1976
    • Nereye Bakıyor Bu Adamlar 1976 Otelci
    • Tepedeki Ev 1976
    • Ayıkla Beni Hüsnü 1975
    • Canım De Bana 1975
    • Curcuna 1975 Saffet
    • Tokmak Nuri 1975
    • Diyet 1974 Mevlüt
    • Ben Doğarken Ölmüşüm 1973 Doktor
    • Düğün 1973 İbrahim
    • Hamsi Nuri 1973 Patron
    • Tatlım 1973 Zarif
    • Yeryüzünde Bir Melek 1973 Şemsi
    • Yılmayan Şeytan 1972 Bitik
    • Casus Kıran / Yedi Canlı Adam 1970
    • Vur Patlasın Çal Oynasın 1970 Şaban
    • İntikam Yemini 1969
    • Casus Kıran 1968
    • Sinekli Bakkal 1967 Kız Tevfik
    • Çelik Bilek 1967
    • Yarın Çok Geç Olacak 1967 Ressam Nevzat
    • Eşrefpaşalı 1966
    • Kibar Haydut 1966
    • Kovboy Ali 1966
    • Nuh'un Gemisi 1966
    • Ölüm Tarlası 1966 Bekir
    • Pembe Kadın 1966
    • Yalnız Adam (Kibar Haydut) 1966
    • Güzel Bir Gün İçin 1965
    • İsyancılar 1965
    • Erkek Sözü 1964
    • On Güzel Bacak 1964
    • Varan Bir 1964
    • Başımı Belaya Sokma 1963 Ahmet
    • İki Gemi Yanyana 1963 Nuri
    • Yedi Kocalı Hürmüz 1963
    • Battı Balık 1962
    • Kardeş Uğruna 1961
    • Yaman Gazeteci 1961
    • Yeşil Kurbağalar 1960

13 Ekim 2012 Cumartesi

Cevat Şakir Kabaağaçlı (HALİKARNAS BALIKÇISI)

Cevat Şakir Kabaağaçlı veya tanınan adıyla Halikarnas Balıkçısı (17 Nisan 1890, Girit – 13 Ekim 1973, İzmir), Bodrum'a olan aşkı ile tanınan ünlü roman ve hikâye yazarı.

 

HAYATI17 Nisan 1890 tarihinde, Osmanlı'nın son köklü ailelerinden Şakir Paşa Ailesine mensup babasının yüksek komiser olarak görev yaptığı Girit'te doğdu. Babası Girit ve Atina'da sefirlik ve valilik yapan Mehmet Şakir Paşa, annesi Giritli Sare İsmet Hanım; amcası II. Abdülhamit devri sadrazamı Cevat Şakir Paşa, dedesi Şurayı Askeri Dairesi Reisi Miralay Mustafa Asım Bey'dir. Kendisine, iki evliliğinden de çocuğu olmayan ve onu kendi çocuğu gibi seven amcasının ismi verildi.
Cevat Şakir, altı çocuklu ailenin en büyük evladıydı. Ailesinin tüm fertleri sanatta yetenekliydi. Sırasıyla dünyaya gelen Hakkiye, Ayşe, Suat, Fahrelnisa ve Aliye adlı kardeşlerinden Fahrelnisa resim alanında, Aliye gravür alanında üne kavuştu; Hakkiye’nin kızı Füreya Koral, ilk Türk kadın seramikçi oldu; Fahrelnisa’nın çocukları Nejad Devrim ressam; Şirin Devrim ise tiyatrocu oldu.
Cevat Şakir, çocukluk hayatının ilk yıllarını babası Şakir Paşa’nın elçi olarak bulunduğu Atina’da geçirdi. İlköğrenimini Büyükada'da, orta ve liseyi 1907'de Robert Kolej'de tamamladı. İlk yazısı aynı yıl İkdam Gazetesi’nde yayımlandı. Bu, İngilizce’den tercüme bir yazıydı. Lise öğreniminden sonra İngiltere’de denizcilik öğrenimi yapmak istediyse de ailesinin ısrarı ile Oxford Üniversitesi’nde tarih öğrenimi gördü. 1913’te İtalyan bir hanımla evlenerek İtalya’da kaldı, resim öğrenimi gördü.
İstanbul'a döndüğünde gazete ve dergilerde yazılar yayınlamaya başladı. Aile, 1914 yılında maddi sıkıntı içine girmiş ve babası Mehmet Şakir Paşa Afyon’daki Kabaağaçlı çiftliğine yerleşmişti. Babasının çiftlikte bir tartışma anında Cevat Şakir’in silahından çıkan kurşunla vurulması üzerine Cevat Şakir cinayet iddiasıyla yargılandı ve 15 yıl kürek cezasına çarptırıldı Cezasının yedi yılını çektikten sonra baş gösteren verem hastalığından ötürü tahliye edildi.
1925 yılına kadar geçimini haftalık dergilerde tercümeler, yazılar yayınlayarak, resim ve yeni tarz tezhipler yaparak, karikatür yaparak, karikatür çizerek ve renkli dergi kapakları hazırlayarak temin etti. Türk basınında kapakçılığın gelişmesinde katkısı vardır.
Dört asker kaçağının kadersizliğiyle ilgili olarak Hüseyin Kenan takma adıyla kaleme aldığı 13 Nisan 1925 tarihli "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler" başlıklı öyküsünden ötürü İstanbul İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. ‘Memlekette isyan bulunduğu sırada, askeri isyana teşvik edici yazı yazmak’ tan suçlu bulundu. Mahkeme başkanı Ali Çetinkaya tarafından idama mahkûm edilmek istendiyse de, Kılıç Ali Bey'in önerisiyle kalebentlikle Bodrum'a sürüldü. 3 yıllık sürgünlüğünün yarısını Bodrum'da tamamladı.
Cezasının son yarısını İstanbul'da tamamladıktan sonra, çok sevdiği insanları ve doğal güzellikleriyle kaynaştığı Bodrum'dan uzak kalamadı ve Bodrum'a yeniden dönüp yaklaşık 25 yıl kaldı.
Bodrum'un antik çağdaki adı olan Halikarnas'ı mahlas olarak benimseyen Cevat Şakir, Bodrum'da balıkçılık dahil çeşitli işlerde çalıştı. Edebiyat sahasına giren eserlerinin büyük kısmını da Bodrum’da yazdı. İkinci evliliğini dayısının kızı Hamdiye, üçüncü evliliğini Hatice Hanım’la yapan Cevat Şakir'in üç evliliğinden beş çocuğu oldu. Çocuklarının ortaöğrenim çağına gelince, o yıllarda bu kasabada ortaokul bulunmaması sebebiyle ailesini İzmir’e nakletti. Yaşamını yazarlık ve turist rehberliğini sürdürdü, rehberlik kurslarında da ders verdi. 13 Ekim 1973'te İzmir'de kemik kanserinden vefat etti. Vasiyeti üzerine Bodrum'a gömüldü. Kabiri Bodrum-Gümbetteki Türbe Tepesinde manevi oğlu Şadan Gökovalı ile seçtiği yerde küçük bir müzesi ile birlikte Halikarnas Balıkçısı Müzesi adı altında bulunmaktadır

EDEBİ HAYATI

1926'dan sonra deniz hikâyeleriyle tanındı. Konularını Ege Bölgesive Akdeniz Bölgesi kıyı ve açıklarında gelişen, denize bağlı olaylardan çıkardı. İçinde yaşadığı, en küçük ayrıntılarına kadar bildiği hür ve asi denizi, kaderleri denizin elinde olan balıkçıları, dalgıçları, sünger avcılarını ve gemileri zengin bir terim ve mitologya hazinesinden güçlenerek, denize karşı sonsuz bir hayranlıktan gelen şiirli, yer yer aksayan, ama sürükleyip götüren bir anlatımla hikâye ve romana geçirdi.
Yazı ve düşünceleriyle Azra Erhat gibi döneminin önemli aydınlarını etkilemiş bir kişi olarak, çeşitli dillerden yüz kadar da kitap çevirmiş olan ve kendi eserlerinin sonraki baskıları yapılagelen Halikarnas Balıkçısı'na Kültür Bakanlığınca 1971 Devlet Kültür Armağanı verilmiştir.
Cevat Şakir Bodrum'da yaşadığı dönemde arkadaşları ile ilk Mavi Yolculuk fikirini ve uygulamasını gerçekleştirmişlerdir. Bu mavi yolculuklarda yanlarına aldıkları şeyler: Peynir, su, istanköy peksimeti, tütün ve rakı idi. Mavi yolculukta gazete okumaz radyo dinlemezlerdi. Amaç dünyadan kaçmak ve medeniyetten uzak olarak kafayı dinlemektir. Haftalarca denizde kalınır sadece acil ihtiyaçları temin etmek için karaya çıkılırdı. Oysa ki bugün yapılan mavi yolculuklarda her türlü lüks mevcuttur. Bu yolculuklar yazarın edebî eserlerini de büyük oranda etkilemiştir.

ESERLERİ

Öykü
  • Ege Kıyılarından (1939)
  • Merhaba Akdeniz (1947)
  • Ege'nin Dibi (1952)
  • Yaşasın Deniz (1954)
  • Gülen Ada (1957)
  • Ege'den (1972)
  • Gençlik Denizlerinde (1973)
  • Parmak Damgası (1986)
  • Dalgıçlar (1991)
  • Çiçeklerin Düğünü (1991)
  • Ege'den Denize Bıkarılmış Bir Çiçek
  • Mavi Zamanlar
Roman
  • Aganta Burina Burinata (1945)
  • Ötelerin Çocukları (1956)
  • Uluç Reis (1962)
  • Turgut Reis (1966)
  • Deniz Gurbetçileri (1969)
  • Bulamaç
Otobiyografi
  • Mavi Sürgün (1961)
Deneme
  • Anadolu Efsaneleri (1954)
  • Anadolu Tanrıları (1955)
  • Anadolu'nun Sesi (1971)
  • Hey Koca Yurt (1972)
  • Merhaba Anadolu (1980)
  • Düşün Yazıları (1981)
  • Altıncı Kıta Akdeniz (1982)
  • Sonsuzluk Sessiz Büyür (1983)
  • Arşipel (1993)
Çocuk kitabı
  • Yol Ver Deniz
  • Denizin Çağrısı
  • İmbat Serinliği
  • Nasrettin Hoca
  • Gündüzünü Kaybeden Kuş
  • Deniz Gurbetçileri
  • Define Adası
İngilizce yazdığı kitaplar
  • An Outline of the History of Turkey (Türkiye Tarihinin Bir Özeti) Turizm ve Tanıtma Bakanlığına vermiş, yayımlanmamış
  • The Meditteranean Civilization (Akdeniz Uygarlığı) Dışişleri Bakanlığına vermiş, yayımlanmamış
  • Ephesus (turistik kılavuz; Türkiye'de ilk)
  • Halicarnassus (turistik kılavuz)
  • Asia Minor
Çeviri
  • Hortlak Rikşav - Rudyard Kipling (1939)
  • Uykulu Kuytu Menkıbesi - Washington Irving
Hakkında yazılanlar
(Ölümünden sonra yazılmışlardır)
  • Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı (1976) Hazırlayan: Azra Erhat
  • Düşün Yazıları (1981) Hazırlayan: Azra Erhat

 

Otuzbeşyaş

 
 
 
 
OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.

Cahit Sıtkı TARANCI

Cahit Sıtkı Tarancı

Cahit Sıtkı Tarancı (2 Ekim 1910, Diyarbakır - 13 Ekim 1956, Viyana), Türk şair, yazar. Cumhuriyet dönemi Türk şirinin en önemli şairlerinden birisidir. En ünlü şiirleri "Otuz Beş Yaş" ve "Memleket İsterim" ‘dir.

2 Ekim 1910’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Babası, Diyarbakır'da ticaret ve ziraatle uğraşan köklü Pirinçcizadeler ailesinde]Bekir Sıtkı Bey; annesi, babasının amca kızı Arife Hanım'dır.  Ailesi, ona “Hüseyin Cahit” adını verdi. Akrabaları “Pirinççioğlu” soyadını aldığı halde Soyadı Kanunu çıktığı yıl pirinç ekiminden çok zarara uğrayan babası Bekir Sıtkı Bey, bu duruma kızarak “çiftçi” anlamına gelen “Tarancı” soyadını almıştır.
Diyarbakır'da başladığı ilk eğitimin ardından aile geleneğinden ötürü orta öğrenim için Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne gönderildi. Lise öğrenimi için 1931 yılında Galatasaray Lisesi'ne geçti. Fransızcayı çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarme'yi özümsedi. Şiir yazmaya lise yıllarında başladı. İlk şiirleri Galatasaray Lisesi’nin “Akademi” isimli dergisinde ve Servet-i Fünun dergisinde yayımlandı. Ömürboyu yakın dost olacak Ziya Osman ile 1928-1929 yılında okulda tanıştı.
1931’de girdiği Mülkiye Mektebi'nden ikinci senenin sonunda atılınca Yüksek Ticaret Okulu'na girdi ancak memuriyet sınavını kazanıp Sümerbank’ta çalışmaya başladıktan sonra bu okuldan da ayrılmak zorunda kaldı. “Ömrümde Sükût” adlı ilk şiir kitabı henüz Mülkiye Mektebi’nde iken yayımlandı.
[[Karabük, ZonKarabük’e atanması üzerine Sümerbank’ta başladığı memuriyetten ayrıldı; çalışma hayatını öykülerini yayımlamakta olduğu Cumhuriyet gazetesinde sürdürdü.
Cumhuriyet Gazetesi sahipleri Nadir Nadi ile Doğan Nadi'nin desteği ile yüksek öğrenimini tamamlamak üzere Paris'e gitti; 1938-1940 yılları arasında Sciences Politiques'e devam etti. Paris'teyken Paris Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı;bir yandan da gazeteye öyküler göndermeye devam etti. Paris’teki öğrenciliği sırasında Oktay Rıfat ile tanıştı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman uçakları 1940 yılında Paris’i bombalamaya başlayınca öğrenimini tamamlayamadı;bisiklet ile kaçarak Lyon ve Cenevre yoluyla Türkiye'ye geri döndü. Askerliğini 1941-1943 yıllarında Ege'nin küçük kentlerinde yaptı. Ünlü “Haydi Abbas” şiiri, askerlik döneminin bir ürünüdür
O yıllarda ailesi artık İstanbul’a yerleşmişti; bir süre babasının Eminönü’deki ticarethanesinde çalıştı ancak içki sorunları yüzünden babası ile arası açılınca Ankara’ya gitti. Sırasıyla Anadolu Ajansı'nda, Toprak Mahsulleri Ofisi'nde ve Çalışma Bakanlığı'nda tercüman olarak çalıştı. “Otuz Beş Yaş” şiiri ile 1946'da CHP Şiir Ödülü'nde birincilik aldı ve yurtçapında tanınan bir şair oldu. Çalışma Bakanlığı'ndaki görevi sırasında tanıştığı Cavidan Tınaz ile 4 Temmuz 1951’de evlendi. Evlendikten sonra yazdığı şiirlerini “Düşten Güzel” adlı kitapta topladı
Edebi yaşamı
Şiir yazmaya lise yıllarında başlayan Cahit Sıtkı’nın Fransız okullarında okumuş olmasının etkisiyle ilk şiirlerinde Fransız şairlerin üsluplarıyla benzerlikler görüldü.
Kimileri 'Muhit' ve 'Servet-i Fünun/Uyanış' dergilerinde yayımlanan ilk şiirlerini 1933 yılında yayımlanan Ömrümde Sükut adlı kitapta topladı. Otuz Beş Yaş şiirinin, 1946’da, Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzenlediği, yarışmada birincilik kazanmasıyla ününü pekiştirdi ve Cumhuriyet Dönemi’nin önemli şairleri arasına girdi.
Sanat için sanat lkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdırVezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur.
Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur.Eserleri

 ESERLERİ 

Şiir kitapları [

  • Ömrümde Sükut (1933)
  • Otuz Beş Yaş (1946)
  • Düşten Güzel (1952)
  • Sonrası (1957)

Mektupları

  • Ziya’ya Mektuplar (Ölümünden sonra 1957. Ziya Osman Saba'ya mektupları)

Öykü kitapları

  • Gün Eksilmesin Penceremden (Ölümünden sonra derlendi)

 

11 Ekim 2012 Perşembe

Halit Refiğ


Yaşamı 

1934’te İzmir’de dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Şişli Terakki Lisesinde tamamladı. Robert Kolej Mühendislik Bölümü'nde okudu. Okul bittikten sonra askerliğini yedek subay olarak Kore'de yaptı. Bu sırada amatörce 8mm filmler çekti.
1956'da, Nijat Özön ile birlikte yayınladıkları "Sinema", "Kim" isimli dergilerde, "Yeni Sabah" ve "Akşam" gazetelerinde sinema eleştirileri yazdı. Atıf Yılmaz’ın "Yaşamak Hakkımdır" isimli filmin asistanlığını yaparak sinema alanındaki ilk çalışmasını gerçekleştirdi.
1960’ta ilk film olan “Yasak Aşk”ı çekti. 1963’te Şehirdeki Yabancı, 1964’te Gurbet Kuşları, Haremde Dört Kadın, Bir Türk'e Gönül Verdim filmlerini çekti ve bu filmlerle Moskova, Yeni Delhi ve Sorrento Film Festivallerinde çeşitli ödüller kazandı. 1964 yılında Gurbet Kuşları ile Antalya Altın Portakal Film Festivalinde En İyi Yönetmen Ödülünü aldı.
70’li yıllarda Türk sinemasının bunalıma girmesiyle Televizyon filmlerine yöneldi. 1974'de Türkiye'de ilk defa İDGSA Film Arşivi tarafından başlatılan eğitim çalışmalarına katıldı ve Sinema Kursları'nda öğretmen olarak görev aldı. 1975'den itibaren İDGSA Sinema-TV Enstitüsü'nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya başladı.
1975’te TRT Kurumu adına çektiği "Aşk-ı Memnu" ile TV dizilerine öncü oldu ve dikkatleri üzerine çekti. TRT'de danışman kurulunda görev aldı. TRT Kurumu adına 1981 yılında gerçekleştirdiği Kemal Tahir'in aynı adlı romanından uyarladığı "Yorgun Savaşçı" adlı filmin yakıldığı ilan edildi. Bu film, 1993'te televizyonlarda gösterildi.
1976 ‘da ABD'de Wisconsin Üniversitesi'nde, 1984 yılında Ohio Denison Üniversitesi'nde eğitim çalışmalarına katıldı. Öğrencileri ile birlikte "The Intercessors", "In the Wilderness" adlı filmleri gerçekleştirdi. Olgunluk döneminde daha çok düşünsel yanı ağır basan ürünler verdi. "Teyzem", "Hanım", Karılar Koğuşu, "İki Yabancı", "Köpekler Adası" gibi filmleriyle yurt içinde ve dışında birçok ödül kazandı. Yurt dışındaki festivallerde filmleri için özel bölümler ayrıldı, çeşitli konferans, seminer v.b. toplantılara konuşmacı olarak katıldı. Yaşamı ve filmleri üzerine detaylı söyleşilerin yer aldığı "Düşlerden Düşüncelere adlı bir kitap vardır (İbrahim Türk, Kabalcı yayınları, 2001).
Safra kanalında tümör tedavisi gördüğü hastanede 11 Ekim 2009'da 75 yaşında İstanbul'da öldü. İstanbul Zincirlikuyu mezarlığına defnedildi

Aldığı ödüller 

Filmleri - Yönetmen 

  • Seviştiğimiz Günler 1961
  • Yasak Aşk 1961
  • Şehirdeki Yabancı 1962
  • Gençlik Hülyaları 1962
  • Şafak Bekçileri 1963
  • Gurbet Kuşları 1964
  • Şehrazat 1964
  • Evcilik Oyunu 1964
  • İstanbul'un Kızları 1964
  • Canım Sana Feda 1965
  • Güneşe Giden Yol 1965
  • Haremde Dört Kadın (Film) 1965
  • Kırık Hayatlar 1965
  • Aslan Pençesi 1966
  • Erkek Ve Dişi 1966
  • Üç Korkusuz Arkadaş 1966
  • Karakolda Ayna Var 1966
  • Can Yoldaşları 1966
  • Kız Kolunda Damga Var 1967
  • Bir Türk'e Gönül Verdim 1969
  • Yaşamak Ne Güzel Şey 1969
  • Atsız Cengaver 1970
  • Sevmek Ve Ölmek Zamanı 1971
  • Ali Cengiz Oyunu 1971
  • Çöl Kartalı 1972
  • Acı Zafer 1972
  • Aşk Fırtınası 1972
  • Fatma Bacı 1972
  • Kızın Varsa Derdin Var 1973
  • Cennetin Kapısı 1973
  • Sultan Gelin 1973
  • Vurun Kahpeye 1973
  • Yedi Evlat İki Damat 1973
  • Aşk-ı Memnu (dizi, 1975)
  • Arabulucular / The Intercessors 1977
  • Yaşam Kavgası 1978
  • Yorgun Savaşçı 1979
  • Leyla İle Mecnun 1982
  • O Kadın 1982
  • Beyaz Ölüm 1983
  • İhtiras Fırtınası 1983
  • Alev Alev 1984
  • Ölüm Yolu 1985
  • Paramparça 1985
  • Son Darbe (2) 1985
  • Kıskıvrak 1986
  • Teyzem 1986
  • Yarın Ağlayacağım 1986
  • Kızımın Kanı 1987
  • Kurtar Beni 1987
  • Kızım Ve Ben 1988
  • Hanım 1988
  • Karılar Koğuşu 1989
  • İki Yabancı 1990
  • Zirvedekiler 1993
  • Köpekler Adası 1996
  • Affet Bizi Hocam 1998
  • Kerem 1999
  • Affet Beni Hocam 2000
  • Zeynep Öğretmen 2000
  • Gelinlik Kız 2000
  • Sara ile Musa 2000
  • Midasın Düşü 2000
  • Gençlik 2000

Filmleri - Yapımcı

  • Yaşamak Hakkımdır 1958
  • İstanbul'un Kızları 1964
  • Canım Sana Feda 1965
  • İki Yabancı 1990

Filmleri - Senaryo 

  • Yaşamak Hakkımdır 1958
  • Ala Geyik 1959
  • Karacaoğlan'ın Kara Sevdası 1959
  • Suçlu 1960
  • Mahallenin Sevgilisi 1960
  • Ölüm Peşimizde 1960
  • Kırık Çanaklar 1960
  • Avare Mustafa 1961
  • Seviştiğimiz Günler 1961
  • Yasak Aşk 1961
  • Güneş Doğmasın 1961
  • Şafak Bekçileri 1963
  • Yavaş Gel Güzelim 1963
  • İstanbul'un Kızları 1964
  • Şehrazat 1964
  • Gurbet Kuşları 1964
  • Güneşe Giden Yol 1965
  • Kırık Hayatlar 1965
  • Haremde Dört Kadın 1965
  • Yasak Sokaklar 1965
  • Karakolda Ayna Var 1966
  • Aslan Pençesi 1966
  • Can Yoldaşları 1966
  • Üç Korkusuz Arkadaş 1966
  • Erkek ve Dişi 1966
  • Kanlı Hayat 1967
  • Kız Kolunda Damga Var 1967
  • Aslan Yürekli Kabadayı 1967
  • Yaprak Dökümü 1967
  • Son Gece 1967
  • Bir Türk'e Gönül Verdim 1969
  • Yaşamak Ne Güzel Şey 1969
  • Atsız Cengaver 1970
  • Ali Cengiz Oyunu 1971
  • Acı Zafer 1972
  • Aşk Fırtınası 1972
  • Çöl Kartalı 1972
  • Sultan Gelin 1973
  • Aşk-ı Memnu 1975
  • Yaşam Kavgası 1978
  • Son Darbe (2) 1985
  • Kurtar Beni 1987
  • Arkadaşım Şeytan 1988
  • Hanım 1988
  • Karılar Koğuşu 1989
  • İki Yabancı 1990
  • Köpekler Adası 1996
  • Kerem 1999
  • Cumbadan Rumbaya 2005

Eserleri 

  • Şehirdeki Yabancı 1962
  • Gülsüm Ana 1982

Filmleri - Yönetmen Yardımcısı

  • Kırık Çanaklar 1960
  • Şoför Nebahat 1960
  • Mahallenin Sevgilisi 1960
  • Suçlu 1960
  • Yaşamak Hakkımdır 1958

Atilla İlhan

Attilâ İlhan (15 Haziran 1925 - 11 Ekim 2005), Türk şair, romancı, denemeci, gazeteci ve eleştirmen. Entelektüel çalışmalarıyla Türk edebiyat ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuş bir aydındır.
ayatı
15 Haziran 1925'te Menemen'de doğdu. Tam ismi, Attilâ Hamdi İlhan'dır. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözetim altında kaldı. İki ay hapiste yattı. Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı'nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. 1946'ta mezun oldu. İstanbul Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. 1948'de ilk şiir kitabı Duvar'ı kendi imkânlarıyla yayımladı.
Tiyatro ve sinema sanatçısı Çolpan İlhan'ın ağabeyidir.
Paris yılları
1948 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nâzım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette faal olarak yer aldı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan birçok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye'ye geri dönüşünde başı sık sık polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynamıştır. Şair bu gerilim havasını ilk şiirlerinde olmasa da özellikle Bela Çiçeği gibi kitaplarında eski günlerini yad ettiği ya da eleştirdiği şiirlerini yayımladı. Birkaç kez gözaltına alındı.

İstanbul - İzmir - Paris üçgeni

1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı soruşturmaya uğrayınca Paris'e tekrar gitti. Fransa'daki bu dönem, Attilâ İlhan'ın Fransızcayı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950'li yılları İstanbul - İzmir - Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlamıştır.

Sanatta Çok Yönlülük

1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar İstanbul'a dönüş yapan Attilâ İlhan sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Onbeşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler dizisinden Bıçağın Ucu yayımlandı. 1968'de evlendi, 15 yıl evli kaldı.

İstanbul'a dönüş

1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak'ı Ankara'da yazdı. 1981'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet (2 Mart 1982 - 15 Kasım 1987) ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından 2005 yılına kadar köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesi'nde sürdürdü. 1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı.
Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.
İlk romanı Sokaktaki Adam yayımlandığında 10 roman yazmıştı. Bunlar hiç gün ışığına çıkmadı. Attilâ İlhan bunun sebebini bir söyleşide şöyle açıklıyor: "... birçok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır." (Düşün, Haziran 1996).
Roman serüvenine başladığında döneminin diğer yazarları daha çok yerel ve kırsal olayları, kişileri işlerken Attilâ İlhan şehir insanını Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içerisinde işliyordu. Sadece İstanbul, İzmir gibi Türkiye'nin büyük şehirlerini, işlediği dönemin yaşam tarzını, ekonomik ve sosyal sorunlarını kahramanlarının gözüyle yansıtmakla yetinmiyor; aynı zamanda, batı kültürünün Türkiye'ye ne şekilde yansıdığını, olumlu ve olumsuz etkilerini, çizdiği karakterlerle ve Avrupa'daki şehirlerle örtüşen bir yapı içerisinde irdeliyordu.

Hazırlık ve Arayış Dönemi

Romanda 'hazırlık ve arayış dönemi' diye nitelendirilebilecek dönemde, yayımladığı Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine Benzemez'de yazarın Paris'te yaşadığı yıllara ait deneyimlerinin ve gözlemlerinin karakterlere yansıdığı görülür. Yazıldığı yıllarda Türkiye'deki batılılaşma uğruna toplumdan kopan kişilerin bocalamaları Sokaktaki Adam'da ele alınırken, Zenciler Birbirine Benzemez'de Avrupa'da komünist ve anti-komünist mültecilerle karşılaşan, hayal kırıklığına uğramış bir devrimci anlatılır. Her bölümün farklı bir karakterin ağzından aktarıldığı Sokaktaki Adam, Attilâ İlhan'ın edebiyatımıza getirdiği yeni bir söylem olarak alınabilir. Daha sonraki romanlarında da görüleceği gibi, diyalektik bir yaklaşımla işlenen olaylarda kahramanlar güçlü ve zayıf yanlarıyla okura ulaşır; birbirlerini suçlamaz ve okuyucuda önyargı oluşturmazlar. Attilâ İlhan, Zenciler Birbirine Benzemez için bakın neler diyor:" Kitap 'soğuk savaş'ın en belalı döneminde yazıldı, yayınlandı. Çok ikircikli bir sorunu tartışıyordum. Romanın kahramanı, İstanbul'daki ve Paris'teki 'solcu' çevrelerle düşüp kalkıyor, bunlarla ilişkilerini ve tartışmalarını anlatıyordu, her şeyi olduğu gibi yazmak, romanın yayımlanmasından vazgeçmekle eşitti. Bu bakımdan, içeriğine hafif flu bir hava verdim."
Romanın dilinin farklılığını ise yazıldığı dönem içerisinde yoğun Fransızca çalışmasına bağlayan yazar, bazı cümleleri Fransızca düşünüp Türkçe yazmıştır.

Olgunluk dönemi

Yazarın "olgunluk dönemi" diye tanımlanabilecek edebiyat süreci Kurtlar Sofrası ile başlar. Sokaktaki Adam'da ne istediğini değil, ne istemediğini bilen biri anlatılırken; Zenciler Birbirine Benzemez'de Mehmed-Ali istedikleri ile istemedikleri arasında mütereddit bir karakteri yansıtmaktadır. Oysa Kurtlar Sofrası'nda Mahmud ne istediğini çok iyi bilen bir karakteri çizer. Bu üç romanıyla Attilâ İlhan Türk aydınına farklı açılardan bakar, fikirlerini diyalektik-materyalist bir sentez içinde derleyerek Türkiye için bir sentez önerir- ki sonradan yazdığı yedi kitaplık Aynanın İçindekiler serisi de bu zemine oturmaktadır. Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Dersaadet'te Sabah Ezanları, O Karanlıkta Biz, Allah'ın Süngüleri: Reis Paşa ve Gazi Paşa bu seriyi oluşturan romanlardır. Her romanda yer alan karakterler, Türkiye'nin tarihinde köşebaşlarını oluşturmuş dönemlere ayna tutan aydınlardır. Tarihi olaylar, politik ve sosyal dengelerle ele alınır. Birbirleriyle bağlantısı olan karakterlerden herbiri bir romanda ön plana çıkar ve olaylar onun gözlemleriyle aktarılır. Bu serinin bütünü irdelendiğinde yine, yazarın Türk aydınına yakın tarihimize bir bakma şansı tanıdığını ve kendi toplumcu-gerçekçi bakış açısıyla önergeler sunduğu görülür.

Ölümü [

Attilâ İlhan ilk kalp krizini 1985 yılında geçirdi. Bu tarihten sonra kardiyolojik sorunları devam eden İlhan'ın 2004'ten itibaren sağlık durumu daha da bozuldu. 11 Ekim 2005'te İstanbul'daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı.
2003 Sertel Demokrasi Ödülü'ne layık görülmüştür. 1946 CHP Şiir Yarışması İkinciliği 1974 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü tutuklunun Günlüğü ile 1975 Yunus Nadi Roman Armağanı Sırtlan Payı ile vefatından sonra 2007 yılında kurulan Attilâ İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı çalışmalarına devam etmektedir.
Eserleri [

Televizyon dizileri

Şiir albümleri

Romanları

Şiirleri

  • 34 FN 346
  • Adım Sonbahar
  • Adımla Nasıl Berabersem
  • Ağır Kan Kaybı
  • Ağustos Çıkmazı
  • Ah
  • An Gelir
  • Arabesk
  • Artı Sonsuz
  • Aydınlık Neyin Oluyor Senin?
  • Ayrılık Sevdaya Dahil -1
  • Ayrılık Sevdaya Dahil -2
  • Ayrılık Sevdaya Dahil -3
  • Ayrılık Sevdaya Dahil -4
  • Ayrılık Sevdaya Dahil -5
  • Aysel Git Başımdan
  • Bakarsak
  • Bana Bir Şimşek Çak
  • Batan Bu Köhne Şileb...
  • Bekle
  • Bela Çiçeği
  • Belki Gelmem Gelemem
  • Belma Sebil
  • Ben Artık Küsüm
  • Ben Sana Mecburum
  • Bence Malumdur
  • Bir Üç Beş
  • Biraz Paris' '
  • Böyle Bir Sevmek
  • Büyük Yolların Haydudu
  • Carıcın De Geçen Kış
  • Cebber Oğlu Memmed
  • Cinayet Saati
  • Cinnet Çarşısı
  • Claude Diye Bir Ülke
  • Delik Deşik
  • Diyalektik Gazel
  • Duvar
  • Elde Var Hüzün
  • Elimden Gelen Bu
  • Emirganda Çay Saati
  • Emperyal Oteli
  • Gece Buluşması
  • Gecenin Kapıları
  • Geç Kalmış Ölü
  • Geçerdi Hep
  • Gibi Redifli Gazel
  • Hacı Murad In Ölümü
  • Hannelise
  • Harp Kaldırımda Aşk
  • Hayır...
  • Her Sabah, Yanılmak!..
  • Herşeyi Birden İstemek
  • Issızlığın Çığlığı
  • Işık Mezarlığı
  • İhtiyar Balladı
  • İki Yüzlü Melekler
  • İkinizden Hanginiz
  • İstanbul Ağrısı
  • Jilet Yiyen Kız
  • Kadınlar Sonbahar
  • Kalk Gidelim Kadınlar Balladı
  • Kaptan -1
  • Karantinalı Despina
  • Kırmızı Pazar
  • Kim Kaldı
  • Kim O?
  • Kimi
  • Kimi Sevsem Sensin
  • Korkarım
  • Korkunun İsi
  • Korkunun Krallığı
  • Mahur Beste
  • Maria Missakian
  • Memleket Havası
  • Mevsimdir
  • Mihaka
  • Muhalif Rüzgar
  • Muhayyer
  • Mustafa Kemal...
  • Müjgan'a Aşk Şarkıları
  • Nasıl Bir Sevdaysa
  • Nasıl Olduysa
  • Nefesler -4
  • Neydi O Bir Zamanlar
  • Nöbet Değişimi
  • O Sözler Ki
  • Onsekiz
  • Ölmek Yasak
  • Ömer Haybonun Son Günleri
  • Pia
  • Pusudaki
  • Rast "Zenci" Peşrevi
  • Rinna-Rinnan-Nay
  • Rüzgar Gülü...
  • Saçların Örülmüş Olmalı
  • Sakın Ha
  • Saklı Sevda
  • Salı Sabaha Karşı
  • Sana Ne Yaptılar
  • Sen Benim Hiçbir Şeyimsin
  • Sen Beyaz Bir Kadınsın
  • Sen Burda Bir Yabancısın
  • Sen Yoksun
  • Serüvenin Sonu
  • Sevmek İçin Geç Ölmek İçin Erken
  • Silahlı Dört Besmele
  • Sisler Bulvarı
  • Sokağa Çıkma Yasağı
  • Sokaklarda Mızıka Çalma Çocuk
  • Söyler
  • Sultan-ı Yegah
  • Süheyla Değildi Adın
  • Süleyman
  • Şahane Serseri
  • Şeyh Bedrettin-i Simaviye Gazel
  • Şubat Yolcusu
  • Tarz-ı Kadim
  • Tatyosun Kahrı
  • Tut Ki Gecedir
  • Tutuklunun Günlüğü
  • Usturanın Ağzında
  • Üçüncü Şahsın Şiiri
  • Varsağı -1
  • Varsağı -2
  • Varsağı -3
  • Waldorf Astoria
  • Yağmur Gemileri
  • Yağmur Kaçağı
  • Yağmurda Sis Düdükleri
  • Yalnızlığı Denemek
  • Yalnızlık Şiiri...
  • Yanılsama
  • Yasak Sevişmek
  • Yazın Son Günleri
  • Yirmibeşinci Kısım
  • Zeynep Beni Bekle

Deneme-Anı

Denemeler

Cumhuriyet söyleşileri

9 Ekim 2012 Salı

8 Ekim 2012 Pazartesi

GÜZ-NAZIM HİKMET RAN

                              GÜZ

                                           Günler gitgide kısalıyor,
                                           yağmurlar başlamak üzre.
                                           Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
                                           Niye böyle geç kaldın?

                                          Soframda yeşil biber, tuz, ekmek.
                                          Testimde sana sakladığım şarabı
                                           içtim yarıya kadar bir başıma
                                           seni bekleyerek.
                                           Niye böyle geç kaldın?

                                           Fakat işte ballı meyveler
                                           dallarında olgun, diri duruyor.
                                           Koparılmadan düşeceklerdi toprağa
                                           biraz daha gecikseydin eğer




                                          NAZIM HİKMET RAN

5 Ekim 2012 Cuma

DOĞAN CANKU-TAKALAR


TAKA

takalar geçiyor allı yeşilli
takalar geçiyor dümenleri lâzlı
takalar geçiyor en nazlıTAKA




takalar geçiyor allı yeşilli
takalar geçiyor dümenleri lâzlı
takalar geçiyor en nazlı
yelkenlilerden de güzel

güvenli sularda işsiz dönenen
gezi yelkenlerinden çok duyarak denizi
takalar geçiyor enginlere
yamalı göğsünü gere gere

takalar geçiyor yükle yürekle
takalar geçiyor emekle dolu
günlük güneşlik kıyılarından kopmuş
denizlerde Anadolu

kıyılar kadın olmuş
açılır gider erkeği
takalar takalar toprağın
denizde çarpan yüreği

BÜLENT ECEVİT



TOPRAĞIN ÇOCUKLARI

Toprağın Çocukları-
Vizyon Tarihi :
4 Eylül 2012
Yönetmen :
Ali Adnan özgür
Tür :
Dram, Tarih, Politik
Senaryo :
Dilşah özdinç
Yapımcı :
Erkan Can, Tolga Karaçelik, Tamer çiçek
Görüntü Yön. :
Yusuf Aslanyürek
Yapım :
2012 - Türkiye
Oyuncular :
Erkan Can, Türkü Turan, Şebnem Sönmez, Ufuk Bayraktar, Müge Boz, Menderes Samancılar, Bahtiyar Engin, Haluk Cömert, Serdal Genç, Banu Başeren, Suzan Kardaş, Teoman Keser, Görkem Türkeş, Onur Çilingir, Bertan Dirikolu
Filmin Özeti

Film Köy Enstitülerinin hikayesini konu almaktadır. 1935’lere gelindiğinde Türk halkının en büyük yoksunluklarından biri de eğitimdir. Savaştan henüz çıkmış ve ayağa kalkmaya çalışan bir ülkenin çocukları, yoktan var etmeyi öğrenirler. Cumhuriyet düşü bir Rönesans gibi eğitimle, insan devrimini gerçekleştirecektir. Mustafa Kemal Atatürk, Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç insan devrimi ışığının eğitimde olduğunu düşünürler.

Yüzde sekseni okuma yazma bilmeyen insanlardan oluşan bir ülkenin, mutlak ve sarsılmaz birliğinin yegane temeli eğitimdir. Bu temel hep birlikte atılacaktır ki sağlam olsun. İşte Köy Enstitüleri bu temelin kendisi olarak düşünülmüş, savaştan çıkmış bir halkın genç çocukları, genç öğretmenleri ve ustaları geriye muazzam bir miras bırakmak için büyük bir mücadele vermiştir.

Kemal kendi köyünde bağnazlığa, ayrımcılığa karşı eğitimle savaş verir. Tüm acılarına rağmen çocuklarını gönderdiği köy enstitüsünde ise İsmail Hakkı Tonguç komünizm suçlamalarıyla çarpışmaktadır. Dönemin politikaları, II Dünya Savaşı'nın etkileri, Turancı gençlik gibi nedenlerle enstitülerin bağımsız ve üretken yapısı kırılmak istenir. Bir çingene kızı olan Karika ise çingene olduğu için vatandaş bile sayılmaz. Köylü, Karika’yı ve ailesini istemez. Aybike, Tatar bir kız çocuğudur. On üçünde evlendirilir. Henüz on üçünde iken bakımından sorumlu olduğu Kerim’le kendini anne hisseder. Bu özel bağ ikisinin de enstitüye gelmesiyle daha da güçlenir. Savaş biter. Çok partili rejime geçilir. İsmail Hakkı Tonguç görevinden alınır. Hasan Ali Yücel istifa eder. Enstitüler tek tek kapanmaya başlar. Fakat kapanan kapıları genç enstitülüler açmaya çalışmaktan asla vazgeçmezler.
                                                      
                                                              FİLMİN FRAGMANI